- 852 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Mayıs Yedi'sinde Sevmek...
Mayıs Yedisi denilince aklıma ergen çağlarımda bu günü bir sürü güzel kızı bir arada görebildiğim (bir arkadaşımın tabiri) ve bir tanesi bana biraz manidar baktı diye peşi sıra dolanıp o bakışın aynısını yakalamaya çalıştığım günler geliyor..
14-15 yaşlarındayım, bir anlamı var mayıs yedisinin, saçlarıma jöleyi basıp, pantolonumu ütü niyetine akşamdan koyduğum yatağın altından çıkartıp , sonrada boyasız ayakkabılarımı bir hamleyle yine pantolonun arkasına sürtüp temiz göstermeye çalışarak, günün en manidar en güzel gözlerine sahip kızıyla göz göze gelmek için karıştığım kalabalıklar geliyor aklıma,
Tek bir kriterimiz vardı kankamla o zaman, o kızla 30 sn göz göze kalabilmek!..Kalabalıkların arasında süzülürdük, adı,yaşı,hangi köyden geldiği, hangi babanın kızı olduğu, başının açık veya kapalı oluşu önemli değildi.Sadece ve sadece o kız öyle bakmalıydı ki, o belki bir kaç saniyede dünyanın durduğunu, kalabalığın sustuğunu, sadece ve sadece çarpan iki yüreğin güm güm atışlarının duyulduğunu hissetmeliydik..Belki bir daha asla göremeyeceğimiz ve öyle bakamayacağımız kızların gözlerinden bize bir hayli süre yetecek kadar melankoliyi depoladıktan sonra ortaklave bşa aldığımız SAMSUN sigarasıyla benim öğrenci evine gidip, bizim için yazıldığını estelendiğini düşündüğümüz en arabesk şarkıların eşliğinde -OF ULAN OFFFF- çekerdik hayata..-Ulan biter mi bu okul, ulan Hayat bizimle ilgili bir planın varsa bize de söyle noolur, noolacak bizim halimiz- i en asi ve en sevdalı haliyle haykırırdık bir yatak ve bir masadan ibaret odamın duvarlarına.
Hiç tanımadığımız kızların göz bebeklerinden çaldığımız melankoliyi, bizim vefasızların gözlerinin hayaliyle karıştırıp -Saçların yansın emi- derdik, asla ve asla bu gün bize yar olmayan o vefasızlara.-Vazgeç gönlüm sen bu aşktan, sana kıymet veren mi var- çalardı ders masamın altına yerleştirdiğim oto teybinden Orhan Gencebay, ama biz vazgeçemezdik işte. Sonra başka bir şarkıda Onları sevmek için yeniden bir güç, yeniden bir bahane bulurduk kendimize her zaman.-Sevdikte ne oldu, Efes Pilsen zengin oldu- gibi sloganlar üretip çilekeş aşık rolü oynardık..
Sahi insan küçükken sevdaları daha mı büyük oluyor ne, büyüdükçe küçülüyor sevdalar sanırım.İşin içine birde ekmek kavgası girdiğinden midir, yoksa insan hakkaten olgunlaşıp daha mantıklımı düşünür büyüyünce.İnsan büyüdüğünde aynı duygularla sevemez mi bir kaşları karayı, yoksa o kaşları kara olan dilbere - göz göze gelince dünyayı durdurmak- kriterinden daha fazla manalar mı yüklemeye çalışırız, daha başka beklentilerimiz mi doğar düyüyünce.
Şimdi yeniden 30 unda bir adam yine bir Mayıs yedisinde düşse yollara, Fidangörde veya sahilde salına salına yürüyen dilberlerin gözlerinden melankoli çalabilir mi ruhları bile duymadan ?
unutmayan52
Mayıs 2009
YORUMLAR
TÜRK FİLMİ TADINDA BİR hikaye okudum,ne güzel anlatmışsınız her şeyii..sükut etmek düşer bana,cümlelerim kifayetsiz kalır...eski aşklar yok artık,tadı bozuldu o aşkların...ögrencilik güzeldi,ne zaman hayat kavgası başlayınca,insan her şeyi unutuyor...ama bir gece yarısı öyle bir damla gibi düşer us'una................
yazan yüreği kutluyorum,görüntü olmasada yazıyla bir film okudum........