- 1074 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ekmek
öğleden sonra başlıyordu maraton.Kasacı Fahri dünün yorgunluğunu atamamıştı.haldeki dükkanında yorgun ve bitkin oturuyordu.dün gece sabaha kadar tuval,fırça,boyayla uğraşmıştı.ama resmi bir türlü bitirememişti.harun’u arasa mıydı?gelirdi belki,O’na yardım ederdi.sonra vazgeçti.yaşı 50’yi geçiyordu işte.annesi çok evlenmesini istemişti.babası sizlere ömür çok küçük yaştayken vefat etmişti.annesinin beğendiğini O beğenmemiş,O’nun beğendiğini annesi beğenmemişti.böylece seneler gelip geçmişti.eve akşamın geç saatinde giderdi.Zülfü’nün Çayevi’nde 12’ye kadar otururdu.en son O ayrılırdı kahveden.evde bekleyeni yoktu nasıl olsa.Cafer amca,Zülfü,Cengiz ve de Harun’la iyi ahpaptı.başkaca kimseyle konuşmazdı.ağırdı,oturaklıydı Fahrettin.adı,namı Kasacı Fahri’ydi Göztepe civarında.elindende her iş gelirdi.şiire,resime,müziğe ilgisi vardı.bağlama çalar;ilahi,nefes söylerdi.bazen fakirhanesini arkadaşlarına açar onlara ziyafetler düzenlerdi.bilge bir tavrıda vardı her zaman.
şimdi dükkanda oturuyor,işçilere bakıyordu.onların koşuşturmasını izliyor,bundan büyük bir zevk alıyordu.insanlara ekmek kazandırıyordu mekanında.bu O’nu mutlu ediyordu.bazen para çıkışmaz, işçilere mahçup olurum diye kaygılanır ama işçiler hiçbir zaman bunu belli etmezler,işçiler O’na patron gözüyle bakmazlardı.patronluğu sevmezdi Fahrettin.kapı vuruldu.içeri şen şakrak pala bıyıklı 20-21 yaşlarında bir genç girdi.izin istemeden oturdu.cebinden sigara paketi çıkardı,yaktı.dumanını havaya üfürdü,Fahrettin’e döndü:
"baba bana bir iş ver"
tüm farklı şartlara ve insanlara alışmış Fahri bu tavırdan şaşırmadı,öfkelenmedi.gülümsedi.
"ne iş yaparsın?"
beklemediği cevap karşısında genç şaşırdı.karşısında çok cesur biri olduğunu sezinledi.
sigarasından bir nefes daha çekti.
"patron ne iş olsa yaparım"
"bana patron deme"
"neden?"
"sevmem bu patron lafını"
"okey.ne diyeyim"
"Fahrettin usta de"
"olur peki"
"ağır iştir bu"
"alışkınım"
"nerde çalıştın daha önce?"
"mezbahanede"
"burası oraya benzemez"
"olsun ağır işlere alışkınım"
"yaparsın yani"
"evvel Allah"
"peki deneyelim seni"
"hemen mi?"
"gel"çıktılar ordan.depoya doğru gittiler.işçiler çalışıyordu.kasalar iniyor,çıkıyordu.orta yaşlı birinin yanına gittiler
"Sadık bu yeni işçimiz"
Sadık gence hiç bakmadan.
"işçiye ihtiyacımız yok Fahri"
"dolu muyuz?"
"aynen öyle"Fahri gence baktı.
"duydun işte beyfendi.malesef işçiye ihtiyaç yokmuş"az önceki afili delikanlıdan şimndi eser yoktu.ufalmıştıo.o palabıyıkları görünmez olmuştu yüzünde.yüzü kızardı,bozardı.
"abi kurbanın olayım.bana iş lazım."
"gördün ama .duydun işçiye ihtiyacımız yok"
aslında Fahri genci işe alacaktı.ama bunu belli etmedi O’na.yeniden odaya geçtiler.oturdular.çay söyledi Fahri.
"nerelisin evlat sen?"
"Galata’da oturuyorum abi"
"ya öyle mi?"Fahri’nin aklına Galata’dan gelenler olmuştu bir zaman.Hazarfenler adında bir gruptu bunlar.yaşları 17-25 arasında gençlerdi onlar.Göztepe’deki kahveye gelmişler orada bir arkadaşları varmış Zülfü’nün Çayevi’ne geliyormuş.O’nu ziyarete gelmişler.bu arada Fahrettin’de ordaydı.ama bunlar taşkınlıklar filan yaptılar.televizyonu seyrettirmediler.kendi programlarını seyrettirmek istediler kahvedekilere.maçlar filandı bu programlar.Cafer Gürgen bunlara nasihat etmişti.Fahrettin bunlar yüzünden gelmedi uzun süre kahveye.Harun, Fırıncı Ramazan abiyi çağırdı.O tanıyormuş bunları ve reislerini.O biraz sohbet etti.akıllandılar.sonra Galata’ya gittiler.sonra davet etmişler Zülfü’nün ekibini.Harun,Cafer Amca ve Zülfü gittiler,memnun ayrılmışlar.
"Jakoben Celal’i tanıyon mu?"
"tanırım.ama samimiyetim yok"
"adın ne?"
"Fikret,babalık"
"bak Fikret sana bir iş vercem.tam sana göre bir iş.seni az çok anladım ben"
"nedir abi?"
"yarın söylicem.şimdi git.yarın saat sabah 8’de burda ol.tamam mı?"
"tamam abi.çok teşekkür ederim"sevinçle çıktı odadan Fikret.ertesi gün Fahri kuşlara yem vermek için arkdaşına uğradı.gündüz insanlarala dolan semtin nadir yeşil yerlerinden olan bu alanda Fahri’nin arkadaşı kuşlara bakıyordu.Fahrettin O’na uğramadan önemli bir işe başlamazdı.daha doğrusu O’ndan görüş alır,danışır,sonra yapacağı işe dönerdi.bugün yine yanına gitti.
"Barış kuşlar sanki eksilmiş"
"salıverdim birazını Fahrettin."Orada kaldı Fahrettin.sabah 7 .452te ayrıldı.işine gitti.
Sadık işçilere talimatlar veriyordu.hayatta güvendiği az insanlarda biriydi Sadık.işini iyi yapardı.30 yıldırda kendisini tanıyordu.Sadık geldi Fahri’nin odasına.çay demlenmişti.çaylar içildi.saat 8 oldu.Fikret gelmedi.bekliyordu Fahri O’nu.iş hazırlamıştı o’na.ama o gün Fikret gelmedi.ertesi gün aynı yerde.aynı saatte odaya birisi girdi.selam verdi.ayakta ellerini bağladı.
"buyrun,"dedi Fahrettin.
"abi ben Fikret’in kardeşiyim"
bu arada sesi buruklaştı,ağlamaya başladı.Fahri kalktı koltuğundan
"dur hele aslanım.ne oldu.sakinleş"oturttu O’nu
"abi abim sizlere ömür"Fahrettin yutkundu.öyle kaldı.
"ne diyorsun evladım.abin daha dün burdaydı.sapasağlımdı"
"abim kanserdi"
Fahrettin koltuğa çöktü kaldı.oysa O’nun için neler planlamıştı.
"size çok selamı var.bu notuda bana yazdırdı"
notu masaya koydu.Fahrettin nota hiç bakmıyordu.konuşmak istedi.konuşamadı.sözcükler boğazında düğümlendi.ağlamak istedi,başaramadı.telefona uzandı,kapattı.Harun olsaydı keşke dedi şimdi içinden.telefon çaldı,açtı arayan Harun’du.
"n’aber Kasacı?işler nasıl?"
"hamdolsun Reis.idare ediyoruz"
"ya baksana.Feneryolu’nda bizim bi kung-fu salonu vardı ya hatırlarsan."
"tamam.hatırladım.kimdi usta.Malik miydi adı?"
"evet evet.hatırladın.Eşter Malikov.işte O.bugün bize geliyor.Nazar Boncuğu kahvesine.sen de gel.görüşürüz orda.24 sene sonra görüşecez ustamızla."Fahri düşündü,durdu biraz.
"seni ben ararım Harun"
"hayırdır ya.ne oldu?"
"ya sen gelsene biraz buraya."
"usta’yı karşılıycam Fahri."
"başkası karşılasın."
"olmaz.başkası olmaz"
"tamam ben de geliyorum"Fahri telefonu kapattı.sadık2a talimatlar verdi.yola çıktı.Göztepe’ye geldi.kahveye vardı.Harun dışarda kurulan masalardan birinde gazete okuyordu.
"kalak biraz gezelim"
"nereye"
"ya bi 20 dakka zamanın yok mu?"
"var,var"
çıktılar.iki arkadaş konuşmadan denizi seyrettiler.
ft.