Tipik Son
Masum bir kız gözlerini açtı yeni güne.
Gözyaşlarının kadim dostu yastığı, boğazının düğümlendiği her an ona koşarak saklandığı (1.90 boylarında, tek eşi) yatağı ilk defa bu kadar emin bir şekilde, sıra sende dediler.
O sabah her şey bu duyguyla başladı. Tek pencereli odasındaki camdan dışarı bakmadı ilk kez, müziği açmadı sabırsızlıkla. Tek derdi uğurunu bulabilmekti.
Ama yanıldığı bir şey vardı. Onun değildi yalnızca o kader. Tek başına yolculuk edemezdi o yolda. Sonu ve başı belliydi onun hikâyesinde, mutlu bir hayat. Talih oyununu oynadı ona da, diğerleri gibi kaybetti.
Peki, nasıl kaybetti. Bulabildi mi uğurunu? Ya da kayıp bir sona başlangıç mıydı onunki.
İnanmıştı, fazlasıyla. Sımsıkı tutunmuştu umutlarına. Hayalleri güz kokulu, yağmur tenliydi.
Kaybetti dedik ya! Yazık oldu o kıza. Yitirdi kendini.
Hayal kuramaz, güzü sevemez ve konuşamaz oldu.
Konuşamadı evet. Suskunluk hâkim oluverdi hayatına o sözcükten sonra. Vurgulu bir HAYIR!
Şimdi itiraflarını yazıyor not kâğıtlarına.
‘Yanılmışım derim kendime, büklüm olurum. Ama ben kayıp bir sona başlangıç yapmışım, çoktan cezamı kesmişim kendime, ne desem nafile’ en sık yazdığı cümlesi.
Sonuç,
Masum bir kız gözlerini kapattı yeni güne!