- 1673 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Sevgi Üzerine
Marx 1844 Elyazmaları’nda, “İnsanı insan olarak, dünyayla ilişkilerini de insani ilişkiler olarak kabul ederseniz, sevgiyi yalnız sevgiyle, güveni yalnız güvenle, vb. değiştirebilirsiniz. Sanatın tadına varmak istiyorsanız, sanat kültürü almış biri olmalısınız; başkalarını etkilemek istiyorsanız, başkalarını gerçekten canlandıran ve yüreklendiren biri olmalısınız. İnsanla-ve doğayla-ilişkilerinizin her biri, gerçek bireysel hayatınızın belirli bir şekilde kendini göstermesi olmalı, istemimizin nesnesine uymalıdır. Karşılığında sevgi uyandırmadan seviyorsanız, yani sevgi olarak sevginiz karşılığında sevgi yaratmıyorsa, seven bir kişi olarak dışavurumunuzla kendinizi sevilen bir kişi yapamıyorsanız, sevginiz güçsüzdür, bir talihsizliktir.”der.
Kapitalizmde sevgisizlik yaygın bir ilişki biçimidir. Sömürünün, eşitsizliğin ve yabancılaşmanın had safhada yaşandığı tüketim toplumlarında sevgisizlikle değersizlik ikiz kardeş gibidirler. Birinin olduğu yerde diğeri de mutlaka olur. Sevgi yoksa değersizlik vardır; değersizlik varsa, sevgimizde bir sorun var demektir.
Sevgi anlayışımız ve sevme yeteneğimiz yaşamın bütün alanlarını kapsamalıdır. Bu kapsam içerisinde genişlik, derinlik ve çeşitlilik olmalıdır. Bugün insanların yaşamlarında çektikleri mutsuzluk, ilişkilerinde yaşadıkları sakatlık ve yabancılaşma, gerçek manada sevgi adacıkları oluşturamamaktan ileri gelmektedir. Sevgisizlik bütün bir yaşamın toptan anlamsızlaşması, sakatlanması ve gerçek bağlamından koparılması demektir.
Bugün insanların sevgisizlik bataklığında debelendiklerini hayatın her alanında yaşananlara bakarak görebiliriz. Oluşan boşluğu, sevginin sahte biçimleri ikame edilerek doldurmaya çalışılır. Koşulsuz bir insanlık sevgisi terk edilmiş, bunun yerine bencilce yaklaşımlar sevgi olarak kabul edilmiştir.
Sevgi alanımız, çıkarlarımızla sınırlıdır. Sevgi öznesinin salt sevgiliden ya da bize ait olan şeylerden ibaret olarak görülmesi bu sahteliğin, daralmanın ve bencilleşmenin önemli bir örneğidir. Sevgilerde ki sahtelik, sevgili için ölme iddiasıyla sevgili bizim olmayınca onu öldürme fiilinin iç içe durmasında net bir şekilde görülür. Basında sık sık rastlanan sevdiği insanı öldürme haberlerinde, “neden öldürdün” diye sorulduğunda “çok seviyordum” yanıtı, aslında bu anlatmaya çalıştığımız sahte sevgilerin anlamlı bir özetidir.
Umut eden ve dünyayı değiştirmeye dair projeleri, özlemleri olan insanlar sevgiyi tüm güzelliklerin temeli olarak görmelidirler. Yaşam dediğimiz bu uçsuz bucaksız dünyada sevgi ile kulaç atmak, sevgimizi bütün ilişkilerimize yansıtmak varlık sebebimiz olmalıdır. Sıradanlığımızı aşarak ileri toplum insanının duygu ve değer yargılarını bugünden ete kemiğe büründürmek ancak bu şekilde mümkün olacaktır.
Şöyle bir çevremize bakalım, mutsuzluğu savunan tek bir insana bile rastlamak mümkün değildir. Ama buna rağmen ortalığı mutsuzluk ve başarısız ilişkiler enkazı kaplamışsa durup düşünmemiz ve gerçek nedenlerine inmemiz gerekir. “Alternatif yaşam ve insan ilişkileri”ni mümkün gören bizler bunu yap(a)madığımız sürece aynı mutsuzluk bizi de kuşatır.
Günümüz insanı emperyalist kültürel kuşatmanın yerele yansıması olan popüler kültürün etkisi altındadır. Egemen sistem tarafından her gün bin türlü araçla, çeşitli renk ve tonlarla bilinçlerimize ve yaşamlarımıza püskürtülen popüler kültürün biçimlendirdiği bilinç ve davranışlarla “yeni insan” olmak mümkün değildir. Kendi içsel düzenlerimizle hesaplaşmak, dıştan gelen ve bize verilmek istenenlere “dur” demekle başlar. “Bize ait” olanı mutlaka üretmek, biriktirmek ve korumak durumundayız. Çünkü sözünü ettiğimiz kültürel kuşatma, emperyalist-egemen kültürün yerele iz düşürülmüş biçiminden başka bir şey değildir. Bu kültürün bilinçsiz figüranları olmak istemiyorsak, popüler kültüre karşı mücadele ederken emeğin alternatif kültürünü de yaratmak ve kuşanmak zorundayız.
Mehmet Ali Yazıcı
YORUMLAR
sevgi ve insan ve sorumluluk adına söylenecek an güzel sözler olsa gerek...
Allah insan oğlunu yaratırken sevgi gibi kutsal bir duyguyu hayvan ve tabiat dahi her varlığın ruhuna işlemiştir. ve sorumluluk hissini vermiştir onlara...geçen günlerde bir belgesel izlerken, hayvanların arasındaki şefkat gözlerimi nemlendirmişti....
aklını kullanmak noktasındaki fakirliğine rağmen o hayvan,elzem bir şefkatle yavrusunu nasılda yüceltiyordu ....ve başka bir hayvan topluluğundaki Baba ve Anne olgusu müthiş bir koruma maknizması sergiliyor tabiatın bir bucağında ibretle....
insan her şeyden önce insan olmalı ve akletmelidir....şayet akletmiş olmayı başabilirsek eğer,bir hayvandan dahi ders alıp kendi hayatımızı şekillendirebiliriz....öyle olmalı çünkü, sizinde değindiğiniz gibi bazı insanlar varki, canavrdan da daha aşağı bir sıfatı barındırıyor ruh dünyasında....
Rabbim cümlemize Hak yolda istikamet üzere yaşamayı nasip eylesin...
kutluyorum ve bu güzel yazıya 10...diyorum....duamla....
''Bugün insanların yaşamlarında çektikleri mutsuzluk, ilişkilerinde yaşadıkları sakatlık ve yabancılaşma, gerçek manada sevgi adacıkları oluşturamamaktan ileri gelmektedir. Sevgisizlik bütün bir yaşamın toptan anlamsızlaşması, sakatlanması ve gerçek bağlamından koparılması demektir.''
Bilgi ve birikim ürünü, değerli ve çok da yararlı bir yazı..