- 654 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kan Kırmızı Kaldı Geriye...5...
Ani bir hareketle kalktı ayağa... Ellerini zorlayarak bir taksi çağırdı... Şoför önce alıp almamakta tereddüt etti... Sarhoş olabilirdi... Parası olmayabilirdi... Ya da birileriyle kavga etme ihtimalini de düşünmüş olmalıydı... Karşısında bitkin, ıslak, bir ölüye benzeyen biri duruyordu... Ama hala insanlık ölmemişti anlaşılan... Kollarının altından destek olarak taksiye bindirdi O’nu... Sonra arabanın dörtlülerini yakarak, gecenin sessizliğini yaran bir hızla uzaklaştı oradan... En yakın hastane yarım saatlik bir mesafedeydi...
_Abi geçmiş olsun, merak etme seni hastaneye yetiştireceğim...
_Sağol arkadaş diyebildi zorla... Sanırım bir mide kanaması geçiriyor olmalıyım. Umarım öyledir diyebildi...
_Üzülme abi; ben de bir kez mide kanaması geçirdim geçenlerde... Bak bu gün turp gibiyim maşallah... Hem en az üç kez geçirmeden bir şey olmazmış dedi arkadaşlar... Mide kanaması geçirmeyeceksin de ne yapacaksın abi be... Her şey dert olmuş... Bize soracaksın hayatı bize... Akşama kadar neleri ile karşılaşıyoruz... Kimlere laf anlatıyoruz bir bilsen... Kime dokunsak bin ah! İşitiyoruz... İnsan, biraz sabırlı olmasa katil olur be abi... Sen hiç olmazsa benim gibi bir kanama ile kurtaracaksın... ‘’Keşke, keşke’’ diyebildi zorla... Hayatı, siyaseti onlardan öğreneceksin diyen bir arkadaşını hatırladı istemeden...
Şoförün konuşmalarını duymaz olmuştu bir süre sonra... Sesler, görüntüler karıştı birbirine... Ölüm anının yaklaştığını hissetti...
Sabah erkenden uyandı... Usulca kalktı yerdeki yatağından... Annesinin, geceden başucuna koyduğu sütü içti... Tıpkı yıllar öncesi gibi... Acele etmeden çıktı dışarıya... Zamanı uzun tutmak istiyordu...
Dışarıda da tertemiz bir hava vardı... Derin derin nefesler alarak çekti havayı ciğerlerinin en diplerine... Deliksiz bir uyku çekmişti gece... Kaç zamandır uyumamıştı böyle...
Horoz seslerini duydu... Kuşların ötüşleri sardı dört bir yanı... Köpek havlamaları, horoz seslerine eşlik etti... İneklerin, koyunların, kuzuların sesleri karıştı bir birine...
Caminin minaresinden hocanın sesi geliyordu... Sabah ezanıydı okunan... Dinledi bir süre... Ezan; insan sesine yakışıyordu... Nedense; tarifi imkânsız bir huzur doldu içine... Çocukken, ramazan aylarında iftar açmaya kısa bir zaman kala caminin yakınlarında beklerler, ezan okununca ‘okundu, okundu’’ diye bağırarak evlere haber ulaştırırlardı... Oysa şimdi okunan ezan rahatça duyulabiliyordu...’’Ne tuhaf ‘’dedi kendi kendine...
Evlerinin önündeki ağacın altına kadar yürüdü yavaş adımlarla... Birden bir nefes hissetti yanı başında... İşte en sevdiği köpeği yanındaydı... Tıpkı yıllar öncesinde olduğu gibi adımını ilk attığında dışarıya; koşup hemen gelirdi yanına... Kuyruğunu sallar, kafası ile dizlerine vurur, boynuna atılır, koşar adımlarla dolanırdı etrafını sevimlice... Etrafında yarıçapı gittikçe küçülen daireler çizerdi... Hınzırlıklar yapardı kendince... Kocaman kafasının içinde, dilinin hızlıca ağzının içine girip çıkmasını seyretti bir süre... Ve sonra dizlerinin üzerine oturdu...
Tüylerini okşadı hasretle... Elleri ile kafasını okşarken; göz göze geldiler bir an... Yıllardır hasret kalmış gözlerin bakışmasına benzer duygulardı yaşanan... Bir hayvan yüreğinin insanlaşmasıydı gözlerde okunan... Kokular, bakışlar karıştı birbirine...
İkisinin de gözlerinden yaşlar süzüldü usulca... Hayatını köpeğine borçluydu... Bunu hiç söyleyememişti ona... Sarıldı boynuna... Bir sevgiliyi sarar gibi sardı, kokladı bir kez daha... Bir öpücük kondurdu yüzüne... Hayvanlarında duyguları vardı elbet... Sustular bir süre öylece... Anlamışlardı birbirilerini işte...
Usul usul ahırın kapısına kadar ilerledi... Kapının zembereğini kaldırdı yavaşça... Ağır adımlarla girdi içeriye... Taze dışkı kokuları yaladı yüzlerini... Sıcacık dumanı yükseliyordu gökyüzüne... Parfüm kokularını sevememişti nedense... Burnu, eski bir dostun kokusunu duyar gibi mutlu oldu yine... Girdi içeriye... İki tane inekleri vardı... Hemen yanı başında yenidünyaya gözlerini açmış sevimli buzağıları duruyordu... Dar gelirliler için bu doğum sevinçler yaşatmıştı kendilerine...
Bu gün samanın içine bolca buğday da katacaktı... Bir kalbur saman alıp, içine bolca buğday döküp elleriyle karıştırdı bir güzel, sonra döktü ‘’hatılın’’ içine... İştahla yemelerini seyretti bir süre... Elleri ile sırtlarını okşadı ineklerinin... Sırtlarının sıcaklığını hissetti... Sonra, bir kova su koydu önlerine... Temizledi ahırı, tertemiz yaptı altlarını... Mutluydu işte...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.