HERODOT CEVDET NE DEDİ ?
Emekliler kahvesinde beş çayımı yudumlarken beyaz bir minibüs karşıdaki balıkçının önüne park etti.O da ne gözlerime inanamıyorum.Televizyondaki “Ekmek Teknesi” dizisinin elemanları neredeyse tam kadro birer ikişer minibüsten iniyorlar.En başta kırarmış saçlarıyla açık alnı geniş yakalı siyah paltosuyla Herodot Cevdet,.ardında ,Ayhan Hanımın kuzu kulağı Cengiz,Gamsız Celal ,Kirli,Korkut ve Bican..Kıl ve Ölü abiler...
-Selamünaleyküm kahve milletinin insanları.sözüne emeklilerin tümünden canla başla verilen “Aleyküm selam”cevabından sonra sıcak bir karşılama töreni..Az önce kahveye gelen etli ekmeklere Kirli yalayıp yutacak cinsinden bir bakış fırlatıyor.”Oy oyy oyy”sözleriyle ikram edilen nevaleyi bir anda midesine indiriyor.
-Bu kahvenin Taarruzu yokmu ? diye soruyor Herodot Cevdet..Anında tepsiye doldurduğu çayları sunuyor kahveci.Tüm bardaklar dolup ilk yudumlar alındığında Herodot konuya giriyor.
-Yaklaşın yamacıma kardeşlerim.Ben size “Misafirini döven ev sahibi “ni anlatmışmıydım ? Diyor.”Yooo” seslerinin ardından hemen konuya giriyor.
-Kardeşlerim.Günlerden bir gün yolcunun birisinin buradan daha küçük çok çok küçük bir kasabaya yolu düşer.Soğuk kış gününde gecelemek zorundadır.Ancak hancı yatacak bir yerinin olmadığını eğer dayak yemeyi göze alabilirse az ileride konuklarını uğurlarken mutlaka döven bir ev sahibinin evinde kalabileceğini söyler.Gariban yolcu ne yapsın Çar naçar hancıyla birlikte sözkonusu eve giderler.Ev sahibi ummadığı bir şekilde gayet iyi karşılar yolcuyu.-Beyefendi ne arzu edersiniz demeyi de ihmal etmez üstelik.Yolcu sabahleyin evi terkederken yiyeceği bir araba sopayı,sille ve tokatı düşünür ve bu akibeti aklından hiç çıkarmaz.Sabahleyin esaslı bir dayak yiyeceğim öyleyse ne yesem kardır diyerek ister de ister.
-Mademki beni Tanrı misafiri olarak kabul ediyorsun ne var ne yok getir bakalım.Yün yatak yün yorgan isterim.Çoktandır kuru fasulye pilav da yememiştim,yersem mutlu olurum.Tatlılardan Allah ne verdiyse getir.Ekşi turşuya da bayılırım.Sütlülerle aram iyidir çaya kahveye de hiç hayır diyemem huyum kurusun.
-Lafı mı olur beyefendi siz Tanrı misafirisiniz başımızın üstünde yeriniz var .Der Ev sahibi.
Herodot Cevdet’in çayından bir yudum aldığı sırada Kirli “oy oyy oyy oyyy”larını tekrarlıyor Ölü Abi yüksek perdeden bir “Allaahhh” çekiyor ve Herodot Cevdet Ölünün alnına bir öpücük yapıştırarak konuya tekrar giriyor.
-Nah şu bardaktaki çay gibi kanım aksın ki(çayın yarısını yere döküyor)akabinde ve detayında ev sahibi yolcuyu bir güzel ağırlayıp sabaha sağ salim yetiştiriyor.Sabahleyin yolcu dayak mı yiyor,Sille tokat şamar taarruzuna maruz mu kalıyor?Ne gezer efendim,Üstüne üstlük mükellef bir sabah kahvaltısı düzenleniyor.Halis muhlis Ayvalık Zeytini,Trabzon yağı, İzmirin tulum peyniri .Az kalsın unutuyordum sizin buranın beyaz kiraz reçeli ,sofrada yok yok,bir tek kuş sütü eksik.
Yolcu tıkabasa karnını doyurup yiyeceği dayağı pahalıya getirmek hasebiyle duble bardak demli çayını da içiyor.Afiyet olsun diyeceksiniz ama yiyeceği dayağı hesap ederek diyemiyorsunuz değil mi kardeşlerim.Kirli lafın burasında ev sahibini düşünerek “Ellerin kırılsın “diye mırıldanıyor.
-Hiç kendinizi zorlayıp üzülmeyin kardeşlerim.Vedalaşma sırasında ne dayak ne de kötek.Yolcu üç beş adım attıktan sonra geriye dönerek,”Sizin hakkınızda ,”Bu adama dikkat et sabahleyin uğurlama sırasında seni sille tokat, tekme dayak döver demişlerdi,oysa beni kapılardan uğurladınız sebebi ne ola der.Ev sahibi yolcuya dönerek; Hay Allah senden razı olsun şöyle ağız tadıyla doyum döküm bir misafir ağırlayabildim bugün.Şimdiye kadar gelenlere bir türlü yaranamadım.Yün döşek yün yorgan getiririm,”Yok istemez ben şöyle bir kenarda divanda şu köşede kıvrılır yatarım”.derler.Tabak tabak yemek çıkarırım.”Ne zahmet ettiniz iki dilim ekmek bir lokma peynir çok bile “..Bir kahve çay yapmaya kalkarım”Ülserimi azdırmayayım,perhizdeyim.Haşlak su neyime yetmemiş”..derler. Bu tip sözleri duyunca ne Tanrı misafiridir derim ne de han artığı.Basarım tokatı vururum tekmeyi.Yapmazsam çıldırırım Bakırköylük olurum.Allah senden razı olsun ne zaman gelirsen gel kapım sana her zaman açık “der. Yaa kardeşlerim işte böyle ne demiş atalarımız”Yemek buldukça ye,dayak buldukça kaç”..Lafın burasında Cengiz devreye giriyor.”Hadi be.Misafir umduğunu değil bulduğunu yer”,yarı meczup ve epey bilge kişiliği ile Herodot Cevdet duymazlıktan geliyor.Bu defa Kıl abi konuya balıklama dalıyor.
-Peki aga kafama bi şey takıldı.Ev sahibinin foyası yani gerçekten konuksever oluşu meydana çıktıktan sonra misafirleri çoğalmıyor mu.Bu adam iflas etmiyor mu.?
-Hah şimdi tam yerinde meseleye parmak bastın Kıl...Sen Reşat Nuri’nin “Anadolu Notları”kitabını okumadın mı ?Niğde ile Kayseri arasındaki misafirperver Andaval Köyünün serencamını duymadın mı ?..
-Yoo.N’olmuş Andaval Köyüne.
-Kardeşlerim bu Andaval Köyü sakinleri çok misafirpervermiş.Yarım günlük yoldan gelip bir o kadarlık yola gidecekler dahi günlerce konaklarlarmış.Zamanla köy iflas noktasına gelmiş.Düşünmüşler taşınmışlar köyü ulaşılması zor dağın eteğinde kırbayır mevkiinde bir yere taşımışlar.Köy böylelikle iflastan kurtulmuş.Misafirlerini döven ev sahibi nolmuş diye sordun ya.Hih-hah-hih-hih...Ne olacak Kıl..Evini kasabanın en ücra kıyı kenar semtinde “gözden uzak/gönülden ırak” bulunması zor bir yere taşımış...
Herodot Cevdet’in bugünlük söyleyecekleri bittikten sonra kahve milletinin insanlarıyla vedalaşıp beyaz minibüsleriyle şehirden ayrılıyorlar.Kahveci ikinci çayları tepsiye doldurup masama çay bardağını bıraktığında dalıp gittiğim Herodot Cevdet sohbetinden uzaklaşıyor yeni demlenmiş taze çayıma yaklaşıyorum.........
M.Sadık MEDİN Konya/Ereğli
28 Ağustos 2003
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.