- 2421 Okunma
- 25 Yorum
- 0 Beğeni
Doğru Olan Bu değil mi?
“Bu gün ne kadar güzel görünüyorsun. Bir başkalık gelmiş yüzüne. Nedir bu mutluluğunun sebebi?”
“Demek yüzümden belli oluyor ne kadar mutlu olduğum. Desene, hiçbir şeyi gizleyemiyorum, dilim söylemese de gözlerim her şeyi söylüyor”
“Evet, gerçekten bir başka bakıyorsun dünyaya, bir başka gülümsüyor dudakların ve bir başka dökülüyor sözcükler dilinden. Nedir bunun sırrı?”
“Çok mutluyum arkadaşım. Âşık oldum ben. Yıllardır yaşamadığım duyguları yaşıyorum. Genç kızlığımdan beri unutmuşum bu duygunun insanı ne hale koyduğunu”
“Buna çok ama çok sevindim. Demiştim sana, hiç ummadığın bir anda, o duygu gelip yerleşecek yüreğinin en nadide köşesine diye. Gördün mü bak, gelmiş ve yerleşmiş yüreğine. Umarım hep mutlu ve hep gülümsersin dünyaya bundan sonra. Kim bakalım bu şanslı kişi. Ben tanıyor muyum?”
“Hayır canım, tanımıyorsun. Birkaç hafta oldu onu görmeye başlayalı. Günlerdir peşimde geziyordu. Nerde çalıştığımı öğrenmiş, İşyerime buket buket çiçek gönderdi. Ben hayır, olmaz dedikçe, o hiç bırakmadı peşimi. Sonra geçen hafta, daha fazla dayanamadım belki vazgeçer diye, yemek davetini kabul ettim. Yemek yedik. “Şimdi bırakacak mısın peşimi” dedim. “Hayır” dedi. O akşamın sabahında görmedim iş yerimin kapısında. Bir de baktım ki ben ona çok alışmışım. Onun gelmediğini görünce, yüreğimde büyük bir acı hissettim. Akşama kadar gelmedi. Benim suratım asıldı. İş çıkışında yine arkama baka baka gidiyordum.” Beni göremeyince üzüldün değil mi?” diyen ses ile irkildim. Oydu gelen ve o an binlerce volkan patladı içimde. Çok mutlu oldum. Bir haftadır görüşüyoruz. Ve ben çok mutluyum.”
Arkadaşım, otuzlu yaşları geride bırakmış, kırkına merdiven dayamıştı. Eşi ile şiddet yüzünden evliliğini bitirmişti. Evliliğinde yaşadığı şiddet, onun erkeklere bakış açısını değiştirmiş, hepsinden nefret eder hale gelmişti. Her konuşmasında “ bir daha asla âşık olmam ve hiçbir erkek beni kendine âşık edemez” diyordu. Boşanalı beş yıl olmuş, hiç bir erkek ona yaklaşamamış, her gelene hayır demiş, kalbinin kapılarına mühür vurmuştu. Şimdi âşık olduğunu söylüyordu.
“Demedim mi sana, büyük konuşma diye. Senin adına çok sevindim. Ne zaman tanışıyoruz bakalım enişte beyle?”
“Daha enişte değil. Ama yarın akşam için bir yerde yemek yiyelim dedik sizlerle birlikte, gelirsiniz değil mi? “
“Tabi ki gelirim, kaçırır mıyım bu fırsatı.”
O akşam hepimizin işi olduğu için bir birimizden hemen ayrılmak zorundaydık. Ben evli idim ve evde işim vardı. Eşime durumu anlattığımda, o da çok sevinmiş ve yemek davetini kabul etmişti. Eşim ile arkadaşım hakkında konuşuyor, sonunda mutluluğu yakaladığı için, en az onun kadar mutlu oluyorduk. Ertesi akşam onlar bizden önce gitmişlerdi yemek yiyeceğimiz yere. Biz, çocuklar olduğu için biraz geç katılmıştık. Karşımızda mutlulukları gözlerinden okunan iki kişi vardı ve eşim ile bu mutluluğa şahitlik yapıyorduk. O akşam biraz eğlence, biraz alkol derken gecenin nasıl geçtiğini anlayamamıştık. Bir sonraki gün tatildi ve eve erken gitmemize gerek yoktu. Gecenin geç saatlerine kadar, sokaklarda gezip, banklarda oturup, çocuk parkında tahterevalliye, salıncaklara binmiş, çocuklar gibi eğlenmiştik. Sabahın ilk ışıkları ile fırından sıcak simitlerimizi ve poğaçalarımızı alıp yalı kahvesine, kahvaltı yapmaya gitmiştik.
Sinop’ta, yaz ayında, yalı kahvesinde, kahvaltı yapmak alışkanlıklarımız arasındaydı eşim ile. Misafirlerimize de aynı güzelliği çok sık yaşatıyorduk. Kahvaltımızı yapıp saat sekiz otuz gibi kahveden ayrılıp evin yolunu tuttuk. Hepimiz uykusuz ve yorgunduk. Birkaç saat uyumak için birer çekyata uzandık ve hemen uykuya daldık. Uyandığımda, arkadaşım çoktan kalkmış, çayı demlemiş, kahvaltıyı hazırlamış balkona çıkıp bizim uyanmamızı bekliyordu.
“ Biliyor musun canım. Yıllardır ilk defa hiçbir şeyden korkmadan, gönlümün alabildiğinde eğlendim. Dul bir kadın olduğum için hep kendi çimde yaşadım her olayı. Ama aşk her şeyin üstesinden geliyormuş bunu daha iyi anladım”.
“Ben soramadım kendine. Ahmet, ne iş yapıyor? Nereli? Hiç evlilik yapmış mı? Çocukları var mı?”
“Eşinden ayrılmış birkaç yıl önce. Elektrik mühendisiymiş. Buraya da, Ankara’dan gelmiş tatil için. İzni bitmek üzereymiş. Dönecekmiş geri. Ben nasıl duracağım onu görmeden”
“Nikâh yaparsınız, tayin istersiniz. O zamana kadar da beklemek zorundasınız “
Eşim ve arkadaşı da uyanmış, yine kahvaltımızı yapıp denize gitmiş, dönüşte duş aldıktan sonra, çocukları da alıp parka çıkmıştık. Hep birlikte masada otururken, arkadaşımın âşık olduğu adam durmadan telefon ile oynuyor, arada mesajları siliyor, huzursuz bir tavır sergiliyordu. Dün akşamki adam değildi karşımızdaki. Arada izin isteyip yanımızdan kalkıyor, beş on dakika sonra tekrar geliyordu. Eşimin de bu tavırları dikkatinden kaçmamıştı ama hiçbir şey söyleyememiştik
O gece de birlikte zaman geçirmiş, pazar günü birlikte olamayacağımızı söylemiştik. Fakat evde eşime;
“Bu adamı benim güzüm tutmadı. Bir şeyler saklıyor gibi, Gizli gizli telefon konuşmaları, konuşurken öfkelenmesi dikkatini çekmedi mi?”
“Benim de gözümden kaçmadı”
“Sen şunu bir araştırır mısın? Neyin nesi? İçim hiç rahat değil”
Pazartesi işe gittiğimde, arkadaşım telefon açmış, âşık olduğu adamın, Ankara’ya acilen gittiğini ve çok yakında geleceğini söylemişti. Her gün telefon ile konuşuyorlar, birbirlerine aşklarını anlatıyorlardı. Aradan çok zaman geçmemesine rağmen, Ahmet bey, arkadaşıma evlilik hazırlıklarını yapmasını söylemişti. Ama bizim içimiz hiç rahat değildi. İçimizdeki huzursuzluk bir kat daha artmıştı. Ahmet beyin bu kadar acele etmesinin manası neydi bilmiyorduk.
Araştırmamızı bir an önce tamamlamak istiyorduk. Yoksa her şey için çok geç olabilirdi. Eşim bir taraftan, ben bir taraftan araştırmaya başlamıştık. Elle tutulur bir bilgiye ulaşamamıştık. Ankara’da, aynı kurumda çalışan arkadaşımızı arayıp, bize bilgi vermesini söyledik. Yaz ayı bitmiş ama arkadaşım bize tam olarak bilgi verememişti. Ağustos ayının sonu, Eylül ayının başı idi ve arkadaşım işyerine fax çekeceğini söylüyordu. Faxın başına geçip, gelen evrakları almaya başladığımda, gözlerime inanamıyorum.
Ahmet denen adam evli idi ve üç çocuğu vardı. Eşinden boşanmamıştı. Elektrik mühendisi idi . Kendisi değil, eşi zengindi ve üçüncü evliliğini yapmıştı. Bazı nedenler yüzünden işyerinden atılmış, borçlarını eşi ödemediği için kendi üstüne olan mal varlığına haciz gelmiş, o da Ankara’dan kaçmıştı. Şimdi yine borçlarını ödetebileceği varlıklı bir kadın arıyordu anlaşılan
Bu bilgiler tam anlamı ile şok etmişti beni. Hemen eşime durumu bildirdim ve arkadaşımı, işyerinden izin alıp yalı kahvesine sohbet etmek için çağırdım. Hiçbir neden olmadan, iş saatleri içinde, arkadaşımı bir yerlere çağırmazdım, o bunu bilirdi. İş saati içinde çağırdığım için, yolunda gitmeyen bir şeylerin olduğunu anlamıştı. Yalı kahvesinde buluştuk ve gözlerden uzak bir masaya oturduk. Çaylarımızı söyledik. Konuyu nasıl açacağımı düşünürken, arkadaşımın telefonu çaldı
Telefon ile konuşmaya başladığında, arkadaşımın yüzü değişiyor, gözlerinden şaşkınlığı okunuyor, elleri titriyor, sözcükler boğazına düğümleniyor. Tek kelime konuşmadan yalnızca telefonu dinliyordu. Telefonu kapattığında, gözyaşlarını tutamamış;
“Aman tanrım. Telefon eden kişi, benim âşık olduğum adamın kızı idi. Bana” Ben Ahmet beyin kızıyım. Sen ne biçim kadınsın, evli bir adamı ayartmaya utanmıyor musun? Babam seni alabilmek için annemden ayrılmak istiyor. Paran var diye kendini bir şey mi sanıyorsun. Bırak babamın peşini utanmaz kadın” diye hakaretler edip durdu. Ahmet evliymiş ve çocukları da varmış. Bana yalan söyledi. Boşandım dedi. Ben nasıl yuva yıkan bir kadın olabilirim? Bu nasıl bir şey arkadaşım, insanlar bu kadar mı karaktersiz ve kişiliksiz.”
Telefonu tekrar çaldığında, bu defa karşısında Ahmet bey vardı ve arkadaşım” Lanet olsun sana. Sen ne kadar aşağılık bir adamsın. Evlisin ve bir başka kadının peşindesin. Benim, nasıl kendi hemcinsime acı verebileceğimi ve onun yerini alabileceğimi düşünebildin? Sen, benimle birlikte olup, beni mutlu ederken, aynı zamanda benim gibi kadın olan hemcinsime, acıların en büyüğünü yaşatıyorsun. O kadının yerinde olsam seninle beş dakika bile durmam aşağılık mahlûk”
Diye bas bas bağırıyor, çevremizdeki insanlar konuşulanları duyuyordu.
“Bunlar doğru mu arkadaşım?”
“ Evet doğru canım. Ben de sana bunları anlatmak için çağırmıştım. Bak bütün belgeler burada. Benim söylememe fırsat kalmadan, kızı söyledi her şeyi. Seni alnından öpüyorum. Keşke her kadın senin yaptığın gibi yapabilse. Keşke kendisi mutlu olurken, bir başka hemcinsini mutsuz edebildiğinin farkına varıp, bunun gibi erkeklere gereken dersi verebilse, dünyada ihanet diye hiçbir şey olmazdı, biliyor musun? “
Ben de bu sözleri yüksek sesle söylemiştim ve bizi dinleyen insanlar, bize bakıp “ ne kadar haklısınız “ diyerek alkışlıyorlardı.
Şimdi size soruyorum sevgili dostlar. Erkek, eşine ihanet ederken, yine kadının hemcinsi ile bu ihaneti gerçekleştirmiyor mu? O zaman biz kadınlar, önce kendi hemcinsimizi mutsuz etmemeyi öğrenmek zorunda değil miyiz? Bu gün eşine, yine kendisi gibi olan bir başka kadın ile ihanet eden bir adam, yarın bir başka hemcinsi ile o kadına ihanet etmeyecek midir?
Resim: Türkan DİNÇER
Yer: Sinop Yalı Kahvesi
YORUMLAR
Nereden bakarsak bakalım yazıda her türlü aldatma mevcut bahsedilen bayın hem sozde aşık olduğu kadına karşı hemde eşine karşı bir aldatma...Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim eğer gerçekten eşler arasında başka bir insana karşı duygusal anlamda bir yakınlık duyuluyorsa diğer kişinin ısrarla boşanmamakta direnmesini anlamıyorum hele ki çocuklar one sürülüp bu duruma on ayak ediliyorsa durum daha da vahim ki yazıda kızın o bayanı arayıp durumu kotarmaya çalışması bana çok yanlış geliyor bu eşler arasında halledilmeli belkide çocukların bundan haberi bile olmamalı. Eşlerden çok bu durumdan etkilenen taraf çocuklar oluyor çünkü. Bir gün gelir iki taraf barışabilir tekrar hayat arkadaşı olarak yaşayabilir ama çocuğun gordüğü bu manzara ve anne babasına duyduğu güvenin azalması neticesinde sevgi ve saygının azalmasıda ne yazıkki kaçınılmaz...
Yazının dikkat çekmek istediği nokta farklı olabilir ama olayın bu yonü içimi acıttığı için sizin sayenizde bende fikirlerimi yazmış bulundum.
Tebrikler Türkan hanım.
Saygılarımla.
Giriş bölümünü okuyunca bir an sevindim..Bir yazınızda dul kadınların sıkıntılarından bahsetmiştiniz.Ne güzel bir mutluluk diye düşünürken ,yazınızın ileri parağraflarında tam bir dram.Üzüldüm...
Gerçekten bie erkek olarak üzüldüm.İnsanların dünyalarını hile ile yıkmak bir insanım diyene yakışmaz..Yinede teselli bulunacak durum,sizler gibi dostların sayesinde ucuz atlatmış..Ya daha kötü bir durum olsaydı..
.....Güzel ders alınacak bir konuyu,akıcı bir anlatımla paylaştığınız için saygılar....
Ben burada ağyar'ın yorumuna aynen katılıyorum sevgili Türkan. hırsızın hiç mi suçu yok yani. bu konu aldatmaktan çok, kullanmak gibi geldi bana.
Bazı kadınlarda heep zengin peşinde olmaz mı? Hani şu meşhur evlendirme proğramları var ya, kadın ortaya çıkıyor. Evi olsun, arabası olsun, iyi bir işi, iyibir maaşı olsun. oldu.
Hepsi bir yerde nerde var hazır mama. Biraz da sen çalışırsın eksiğikleri alırsınız. Biraz uzun oldu, hem de konunun dışına çıktı ama, benim aklıma bunlar geldi. Kadın olsun, erkek olsun, önce dürüst olmayı öğrenmeli, sonra evlenecek mi? Yoksa boşanacak mı? onu yapmalı... Tebrikler... sevgilerimle...
çok güzel bir yazı
hayatta yada yeryüzünde tüm oyunlar kadınlara ve kadın üzerinden oynanıyor
işte burda aklı başında kadınlara iş düşüyor
oyuna gelmeyin lütfen sizi soyuyorlar sesiniz çıkmıyor satıyorlar sesiniz çıkmıyor
biraz başkaldırın birbirinizide kollayın gerçi biraz feministçe oldu ama olsun dedik bi kerre..........................saygımla
yazınız hayatın içinden hep duyuyoruz görüyoruz,aldatmak her iki cins içinde söz konusu her iki cins bal gibi aldatıyor birbirlerini , aşk paradokstur evet içinde bir sürü şeyi barındırır ,ama sahtekar değildir,hep diyorum özellikle bayanların birçok kez sorgulaması lazım çünki yaşadığımız toplumda ötekileşen hep bayanlar oluyor / ne bileyim okudukça duydukça evlilikten nefret edeceğim nerdeyse ..
İnternette bir şey araştırıyordum...Çok hoşuma giden bir söz yakaladım...Yazınızın ana teması " aldatmak " olduğu için paylaşmak istedim...
"Eğer birisi seni aldatmışsa bu onun suçudur. Eğer o kişi seni pek çok kere aldatmışsa bu senin suçundur."
aldatma; çok geniş açılımlı bir sözcük. ama hangi açılımı ile alırsanız alın, söz doğru çıkıyor...
bir konuda dürüst olmak lazım diye düşünüyorum. bizim izin vermediğimiz hiç bir eylemi hiç kimse bize yapamaz. kadın ya da erkek olalım. bu değişmez. çok duyarsız ya kör değilsek; iğne başı kadar olsun bir işareti görürüz. görürüz de o an için işimize gelmez...acaba kolaya mı kaçarız? beni aldattın / aldattı...demek daha mı kolaydır: eee haklı, ben de olsam ben'i aldatırdım...demekten?
hiç bir şey aldatma eylemini mazur gösteremez...ama biraz da şunu düşünmek lazım: aldatılan da çok suçsuz değil...görmezden gelmek bile suçtur...duymazdan, hissetmezden gelmek gibi...
bu yazınıza ikinci gelişim...kafamda evirip, çevirmeye devam edersem yine geleceğim kesin...:-))
sevgi ve selamlarımla...
***
"Şimdi size soruyorum sevgili dostlar. Erkek, eşine ihanet ederken, yine kadının hemcinsi ile bu ihaneti gerçekleştirmiyor mu? O zaman biz kadınlar, önce kendi hemcinsimizi mutsuz etmemeyi öğrenmek zorunda değil miyiz? Bu gün eşine, yine kendisi gibi olan bir başka kadın ile ihanet eden bir adam, yarın bir başka hemcinsi ile o kadına ihanet etmeyecek midir? "
***
Sorarken,cevaplamışsınız da.Tekyanlı değerlendirilmeyecek,çok yönlü bir konu bence.Bir başka deyişle " paradoks"...
Kendisine saygılı/sorumlu,kişilik sahibi olmak,her tutumun başı.
Zor mu?
Ya da,
Kolay mı?
Varolun hep.Selam,saygı.
Genelde ilgimi çeken yazılara yorum yazmak ihtiyacı hissettiğimde okuduğum yazının yanında yazıya yapılan yorumlarada bir, bir göz atarım. Yazı hakkındaki fikirler ile kendi izlenimim arasındaki paralellikleri veya aykırılıkları tartarım.
Bu yazıya yapılan yorumları okuduğumda herkes "ihanet" üzerinden konuya bakıyor. Oysa ihanetten öte ortada bir tezgah, kapan var. "Elektrik mühendisi" adamın voli vurmak için "dul bayanı" nasıl üçkağıda getirdiğinin hikayesi var. Evet ortada bir "aldatma" var fakat erkek-kadın ilişkilerinde yaşanan bir aldatma söz konusu değil.
O an için Eletrik mühendisi için av o dul bayandı. Şartlar oluşsa idi o dul bayanın yerinde parası bol aklı kıt "saf" bir erkekte olabilirdi, başka bir senaryo ile.
Birde şöyle düşünelim; üç-beş sayısı önemli değil çocuklarına rağmen evliliği artık işkenceye dönmüş ve o evlilikten umudunu kesmiş bir adam günün birisinde bir dul bayanı sevip onunla yeni bir yuva kurmanın hesaplarını yapamaz mı.
Ben derim gelin kadınları veya erkekleri suçlamayalım, hırsızın hiç mi kabahati yok yahu.
Saygılar, selamlar
Günün seçkisi olarak ilân etmek isterdim bu mükemmel yazıyı. Ümidim de bu yöndedir.
''Kadınların en büyük düşmanı, yine kadınlardır!'' sözü, boşuna söylenmemiştir. Öyle olmasa kiminle aldatacak erkek kadını ?
Kendine ve hemcinsine saygısı olan kadın, bu çirkinliklere alet olmazsa, çok şey düzelebilir.
Bu konu ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi.
Bir araya geldiğimizde konuştuğumuz bir konu ve özellikle de bizim ortak arkadaşımızın bire bir yaşadığı bu hikayeyi güne taşımış olman çok güzledi arkadaşım.
Bence bu anlatığın konudan her kişi kendi payına düşeni almalı ve kendini sorgulamanın yollarını bulmalı. Kadın, bir başka kadına, bunun gibi şaklabanlara pirim vererek acı çektirmekten vazgeçmeli. Çünkü bu gün eşini aldatan erkek, yarın sevgiliisni mutlaka aldatacaktır. bunun farkına varmalı kadın.
Öyküye ara vermişsin yine. anlıyorum heyecanla bekletiyorsun bizleri. Öpüyorum seni bu güzel konuya değindiğin için.
Annem ile birlikte okuduk bu hikayeyi Türkan anla. Yaşım küçük olduğu için annem her defasında anlatır bana neden erkeklerin ihanete yatkın olduklarını ve kadının neden hem cinsine ihanet etmekte sakınca görmediklerini. "Kızım beğenilmek her kadın için güzeldir. ama bir erkek, başka bir kadına bağlı iken, başka bir kadını seviyorsa o ikinci sevilen kadın kendini farklı hissediyor olmalı ki ihanete evet diyor" der. O zaman anlamamıştım ne demek istediğini ama şimdi, hikaye olarak yazdığınız yazıdan çok iyi anladım.
Teşekkür ederim ablacığım. Güzel bir konu seçmişsiniz yine. Öpüyorum ellerinizden.
Bu soruyu ne zaman soracaksın diye çok merak etmiştim. Bu sabah iş yerime gelip, pc yi açıp edebiyat defterine merhaba dediğimde bu soruyu sorduğunu giriş sayfasında görmek mutlu etti beni.
Senin yukarıda sorduğun soruyu hem erkek olarak bizler, hem kadın olarak sizler sormalı ve cevabını da hep birlikte vermeliyiz değil mi canım. Çünkü ihanet tek tarafflı değil, iki taraflıdır.
sevgiler canım
bu tip insanlar hep var hepte olacaklar.....yalan nereye kadar......oturmamış kişilikler....hayatı bir komedi gibi yaşarlar......güzel bir öyküyle güne merhaba dedirttiniz....ders alınacak türden....her yazınızda olduğu gibi harika mesajlar veriyorsunuz...tebrikler türkan hanım....saygılar
İhanet etmek karakter meselesi...Öykünüdeki erkek kahraman bişr nevi sahtekat birisi...Sevgiyle,aşkla adamın işi yok.Düşündüğü sadece paralı bir av bulmak...
Kadının,adamla ilşkisini arkadaşlarıyla paylaşması mantıklı olmuş...İçinde saklı kalsaydı bazı gerçeklerigöremeyecekti...
Öykünüz güzeldi Türkan hanım...Tebrikler...
Selam ve saygılar efendim...
Senin için birini aldatan başkası için de seni aldatır...Altın kural bu ne yazık ki...
Arkadaşınızın bir suçu yok, inanmaktan başka. Ama her öykü böyle olmuyor tabi ki... Bile bile hemcinsine zarar verenler de var. " Ben olmasam, başkası olacak nasılsa " düşüncesi de mazeretleri oluyor.
Çok da acımasızca eleştirmemek lazım. Ne de olsa hepimiz insanız. Büyük konuşmamak lazım. Hani diyorum erkekler de azıcık toparlansalar mı? Erkeğim, dürüstüm palavrasını bir kenara bıraksalar. Mutsuzlarsa bir ilişkiyi bitirip diğerine başlasalar...
Kim daha suçlu? Biraz ortada bir konu...
Yine soluksuz okunan bir anlatımdı. Kutluyorum. Saygılarımla.
evet dogrusu bu yapilmasi gerekeni verilmesi gereken dersi arkadasiniz ve siz cok iyi vermissiniz ,,,,zaten bir kadinin en büyük düsmani yine bir kadin degilmidir bu durumda,,,,,,,,,,,,,,,,,,aldatilan da bir kadin sonucta,,,,,,,,,,,,,kutluyorum bir solukta okudum ders alinmasi gereken bir calisma,,,,,,,saygilar sevgiler kucak dolusu,,,