- 2066 Okunma
- 17 Yorum
- 0 Beğeni
Kadınların Göç Mevsimi
“İşte yine başladık” dedi Aysel, elindeki çantayı sehpanın üzerine koyarken. Sinirli bir şekilde oturdu koltuğa ve oturur oturmaz da yaktı sigarasını. Derin bir nefes çektikten sonra üfledi tavana doğru.
Meraklı gözlerle ona bakıyor, bir an önce konuya girmesini istiyordum. O bu halimi faketmişti aslında, daha ilgili dinleyeyim konuyu diye daha yavaştan alıyordu.
Bak görürsün dedi, az sonra diğerleri de gelsin onlarda aynı konuyu anlatacaklar yada bir benzerini. Başladık dedim ya, artık kimse bizi durduramaz. Hiç soru sormadan beklemeye karar verdim. Nasıl olsa çözülecek olan Oydu. Kahvelerimizi elimize aldıktan sonra beni yeterince meraklandırmayı başardığını düşünerek başladı anlatmaya; hangimizden başlayayım ki dedi. Sana gelirken uğradım anneme, kadıncağız iki göz iki çeşme ağlıyordu. Babam yine rahat durmamış, bu yaşında üzmüştü yine annemi. “Sana da bu konu anlatılmaz ki kızım” dedi. “Ama senden başka anlatabileceğim kimse de yok”. Dinledim anacığımı, dert ortağıyımdır onun biliyorsun. Ya! Ben anlamıyorum ne oluyor bu erkeklere babamın yaşı olmuş atmışdokuz ve hala kendini yirmibeşinde sanıyor. Bu seferde internette bir kıza takmış aklını. Ne zaman akıllanacak bu adam. Babam eğer benim babam olmasaydı iyi bir dayağı hak ediyordu aslında ama neyse. Annemi sakinleştirip, hiçbir şey olmaz sanal dünyanın insanları ile, sen kendini bu kadar kapıp koyuverme, ben hallederim bir ara dedim. Eh babacığım bekle bakalım şimdi, annemi üzmenin cezasını çekmeyi. Annem ayrılırken, keşke benimde yanına gidebileceğim bir annem olsaydı da birkaç gün evden kaçsaydım, belki aklı başına gelir diye söylenmişti. O zaman aklıma geldi benim anneme uğrayış sebebim. Aslında arabaya gelirken birkaç parça eşyamı atmıştım ama evdeki durumu tam bilemediğim için önce bir nabız yoklamak istediğimden yukarı çıkarmamıştım eşyalarımı. İyi kide çıkarmamışım. Meğer annemin göç mevsimi benden önce başlamış!
Ben alıştım artık derken yeni bir sorunla çıkıp gelince eşim, yeter artık buraya kadar dedim. En iyisi biraz uzaklaşmak, onu kendi haline bırakıp, gerçekleri görmesini sağlamak diye düşünerek anneme göçe karar vermiştim. İşte şimdi kanadımı kırdı bu ufak rüzgar. Artık kendimi değil, öncelikli olarak annemi düşünmem gerekiyordu. Çözüm bulacağım, hem annem için hem kendim için, bu sefer göç mevsiminde uçan biz olmayalım diye. Az sonra Nalan ve Serpil de gelecek, sana gelirken ikisini de aradım, ikisinin de ne zamandır sıkıntıları var biliyorsun. Artık bu konuyu enine boyuna konuşup bir karara bağlamalıyız.
Nalan ve Serpil aynı anda girdiler içeri. Biz sohbeti koyulaştırmıştık. Ama onlar yabancımız değildi ne konunun ne de bizim. Ağlamayacağım artık diye girdi konuya Nalan artık ağlamayacağım. Biliyormusunuz bu sefer ki kimmiş, kendisi dün itiraf etti. Kızı yaşındaki sekreteri. Karşıma çıktı elinde her zaman ki hiç boş olmayan kadehi, “bilirsin tatlım seni üzmek istemem ve sana hep dürüst oldum. (kendini masum göstermeye çabalıyordu) Ama benim kalbim hiç boş kalamaz, ben senin gibi yerimde durmayı sevmem, aşık oldum o kıza işte. İster bunu kabul et, ister etme, ben ikinizede rahat rahat bakarım. Kabul etmem dersen saygı duyarım hatta annenlere ben bırakırım” dedi. Hiç sesimi çıkarmadım. Ne ağlamaya nede kavga etmeye takatim kalmadı artık, her sene yapardı böyle bir şey. Anladım ki benim de göç mevsimim gelmiş. Odama girdim, kapımı kilitledim ve kendisi evden çıkıncaya kadar da çıkmadım. Ve işte görüyorsunuz şimdi buradayım.
Serpil ise; eh benim ki malum, yine kumarda kaybetti ve her zamanki gibi hıncını yine benden ve çocuklardan aldı. Kaç aydır oynamıyor diye seviniyorduk ailece. Ama bir anda arkadaşlarını görünce dayanamamış, başlamış oldu bu vesile ile. Ben yavru kuşlarımı kanadımın altına sıkıştırarak uçacağım sanırım bu mevsimde dedi.
Serpil, Nalan, Aysel üçünü de çok seviyordum. Bu kızlarla dostluğum lise yıllarına dayanıyordu. Aradan geçen bunca zamana rağmen bağımızı koparmadan görüşmeyi başarmıştık. Her ne kadar eşlerimiz anlaşamasa da bizler hep aynı kaldık birbirimize,
Eşim nasıl anlaşabilsin o tuhaf üç adamla. Hep hak verdim zaten onlarla görüşmek istememesine, bana olan saygısından zorunlu görüşmelere.
Kadınların göç mevsimini eşimle beraber bulmuştuk zaten. Herhangi birisi bir sıkıntı ile evimize geldiğinde eşim, “yine göç mevsimi başlamış bir yerlerde” derdi fısıltıyla. İyi bir psikolog olması, onun hep yanımızda kalmasına sebep oluyordu. Başa çıkacağız Gülüm, başa çıkacağız derdi eşim. Kazanan kadınlar olacak. Gelse de her yıl göç mevsimi zamansız aralıklarla, birilerine doğruları öğreteceğiz sonunda.
İnanıyorum benim göç mevsimim hiç olmayacak, hiçbir zaman yavru kuşlarımı kanadımın altına sıkıştırıp, göçe zorlanmayacağım.
Umarım bir gün tüm kadınlara nasip olur bu. Eğer bir kadın göç edecekse, sadece tatile gitsin, dinlenmeye gitsin, kimseye sığınmaya değil.
YORUMLAR
İnanıyorum benim göç mevsimim hiç olmayacak, hiçbir zaman yavru kuşlarımı kanadımın altına sıkıştırıp, göçe zorlanmayacağım.
Umarım bir gün tüm kadınlara nasip olur bu. Eğer bir kadın göç edecekse, sadece tatile gitsin, dinlenmeye gitsin, kimseye sığınmaya değil.
harika bir hikaye okuttunuz çok sağolun yazan yüreğiniz susmasın selamlar
göç...
herkes kendi içinde bir yerlere göç eder
bir yerlere tutunup yaşar
yanlışı doğruyu sorgulayanman zamanlar vardır
uçuk kaçık deriz
hata deriz
yanılgı
yenilgi ile sınırlarını çizeriz
herlkesin bir göçü var
kuşların kadınların erkeklerin
ve yıldızların
ben her zmaan bulutların göçünde ağlarım....
hüznümü alıp gideceklerini sansamda
gizli aderslerimi yastı8k altlarıma rüyalarımıza koyarlar..
güzel yazı
psikoloji dersi gibi
afferin bacıma...
Bu gün çok kaliteli yazılar üst üste gelmişti. Ya da herkes daha bir özenle ve güzel yazmıştı.
Bu yazıda o özenli ve güzel yazılardan biriydi. Sizin diğer yazılarınız da güzel oluyor.
Kutluyorum.
Ben eleştirileri de okuyan hastalardanım... :)
Suskunbiradam da etkileyici bir eleştiri bırakmıştı.
Velhasıl ilginç bir sayfada zevkle dolaştım.
Tebrikler.
Selamlar.
Altmış dokuz yaşındaki bir amca bu yaşta internette bir kıza takmışsa aklını, bu amcanın elli dokuz, kırk dokuz, otuz dokuz yaşlarındaki hallerini düşünmek bile istemiyorum. E be teyzeciğim iş mi senin ki bu saatten sonra. Amcanın bunamışlığına ver gitsin yoksa bir halt yiyeceğinden değil bu saatten sonra.
Serpil, Nalân, Aysel bakın kızlar peşin söyleyeyim bir kurşun döktürün, fal baktırın. Kesin size papaz büyüsü yapmışlar, enişte beylere eşek dili yedirmişler. Bu kadar da bahtsızlık olmaz ki canım
Genelde baktığımızda hayatın içinde erkek olsun kadın olsun iyiler, iyilikler, kötüler, kötülükler bir şekilde dengeli şekilde dağıtılmıştır. Oysa sizde ne kadar negatif unsur varsa hepsi gelmiş zavallı kadınların başına yada başı dert yumağı bayanları bir araya toplamışsınız.
İnsan gecenin köründe gördüğü bir kâbusun etkisinden gündüz gözüyle camına konan bir çift kumru fotoğrafı ile teselli bulabilir. Bir de dikkatle bakar ki o kumrular camın çerçevesini pislemişler. Hayda sabah, sabah üç kuruşluk zevkinin içine ederler insanın. Kızarsınız “tüh Allah kahretmesin daha yeni silmiştim camları kışşt, kışşt” diye de bağırıp kovalarsınız. O ara üst komşunuz Ayşe Hanım kapıyı çalar, çay içmeye gelir size, o ara cam kenarındaki menekşe saksılarına gözü ilişir Ayşe Hanımın, bir yerlerden bulabilirseniz kuş gübresi koymanızı tavsiye eder menekşelerin diplerine. İşe bak az evvel kızan siz mal bulmuş mağribi gibi sevinirsiniz ve daha sonra kuş gübresinin evde küçük sineklere sebep olduğunu öğrenir sıkılırsınız……..ve hayat bir iyi bir kötü böyle akıp gider en basitinden.
Bana göre fazlaca kadınsı gözle yazılan yazınıza bir erkek gözüyle anca bu kadar yorum yapabiliyorum. Sürçi lisan eyledimse affola.
Saygılar, selamlar
Değerli kardeşim,yazınızı okurken gözyaşlarımı zor zaptettim;'kadınların göç mevsimi' ne değişik,duygusal ne anlamlı bir başlık!
Evli kaç bayan,bu göçü yaşamaya zorlanmıyor hayatta!Çok gerçek,hayatın içinden bir konu ,kutluyorum,güne düşmesi gereken
bir yazı,sevgi ve duamla,saygılar.
Sanırım uzunca bir süre ara vereceğim bu güzel sitede birkaç yorum yapmak istedim gecenin bu saatinde...
Yazıyı bir kaç kez okudum. Düşündüm ve tekrar okudum. Bu tekrarlar sürdü. Belki de kafam dolu idi, boş gözlerle baktım uzun süre.
Toplumsal yargılara baktığımızda, nedense hep hovardalık yapan rolünde erkek düşünülmüştür hayat denen bu tiyatroda. Aldatan rolünde de erkek kondurulmuş. Yuvasını karşı cins için yıkan rolü de erkeğe nasip olmuş. Ve bu toplumca verilen roller öyle fazla ki; bu tiyatroyu ilk yazan kaşif bile şaşırmıştır sanırım. Sahnede maalesef kadına hiç yer bırakmamış toplumun değer yargıları.
Yıllar önce, sanırım 2000 yılında, bir bayan hukukçu arkadaşımla görüştüğümde bu konu açılmıştı. Yukardaki söylediklerimi aynen söylemiştim. "Bu sahnede gerçekten sadece hemcinslerim mi var?" demiştim . Gülmüştü ve derin bir iç çekmişti. Dedikleri mealen aşağıda:
"Haklısın, hep erkekler suçlanır. Yuva bozan, kumar oynayan, aldatan, hovardalık yapan hep erkektir toplumsal imajımızda. HATTA BU İMAJ, SANIRIM ERKEKLERİ GURURLANDIRIYOR Kİ, KABULLENMİŞ VE İTİRAZ ETMEMİŞLER ASIRLAR BOYU. BELKİ DE İLKSİN. Toplum şunu hiç düşünmez mi ki? Bu erkekler aldatırken, aldattıkları canlı yine bir erkek değil, kadın oysa. Ve bu kadınlar uzaydan değil, bizzat toplumumuzda yaşamakta. İşte biz bu sahneye sadece erkeği kondurur ve vur abalıya dersek, kadınların da gizli gizli aldatmalarına çanak tutmaya devam ederiz."
Bunu bir kadının ağzından duymak beni şaşırtmamıştı. Aklın yolu birdi. Hele günümüzde...
Ben devamını yazmak istemiyorum. Belki bayan arkadaşlarım bana çok tepki verecekler; ama bir düşünsek bence... Hele hele günümüzde...
Ben diliyorum ki tüm insanlar mutlu olsunlar. Kimse kimsenin canını acıtmasın. Ve ne erkeğin ne de kadının "Göç mevsimi" hiç olmasın...
Evlenirken, günümüz toplumunda bile, evlilik şartları genelde öncelikle iktisadi, sonra mevkisel bir bakış tarzı, sonra fiziksel görüntü değil midir? İşte bu bakış nedeniyle daha en baştan "Göç Mevsimi" davetiyesi yazılmıyor mu?
Var mı "Hatasızım!" diyen? Ben diyemem. Ben de çok hatalar yaptım. Hatalarımızla hayatı kabullendiğimizde sanırım temeli de beraber amış oluruz; yaş kaç olursa olsun...
Umarım hiç kimse göç etmez.. Hiç değilse artık...
Güzel bir konuyu dantel gibi işlemişsiniz. Kutlarım...
Kadınların göç mevsimi,isim olarak ilgi çekici,kadınlarda nasıl göç edermiş diye merakla okudum.
Aşina olduğum ,çok karşılaştığım,mesleğimden ötürü çokça dinlediğim bir konu ile karşılaştım.
Ancak ustaca kaleme alınmış , toplumsal sorun işlenmişti yazıda.
Ne yazık ki, toplumsal bir gerçek bu.Dün vardı,bu gün var,ancak yarın olmasın dileklerimle.Yazarını kutluyoum.
Kadınların göç mevsimi,isim olarak ilgi çekici,kadınlarda nasıl göç edermiş diye merakla okudum.
Aşina olduğum ,çok karşılaştığım,mesleğimden ötürü çokça dinlediğim bir konu ile karşılaştım.
Ancak ustaca kaleme alınmış , toplumsal sorun işlenmişti yazıda.
Ne yazık ki, toplumsal bir gerçek bu.Dün vardı,bu gün var,ancak yarın olmasın dileklerimle.Yazarını kutluyoum.
abdulhadi bay tarafından 3/23/2010 1:07:00 AM zamanında düzenlenmiştir.
abdulhadi bay tarafından 3/23/2010 1:07:47 AM zamanında düzenlenmiştir.
Eşimle tartışmış, oğlumu alıp gece annemin evine gitmiştim ama annemin evinde olaylar çok daha kötüydü ve ben hiç bir şey söylemeden geri evime dönmüştüm.
Evet kadınlar yalnız göç için tatile gitsin başak bir yere değil sevgili dost.
Yazınız içimi bir kez daha acıttı inanın. Kutluyorum kaleminizi ve sevgiler yüreğinize
Can yüreklim yazın beni ağlattı inanır mısın. Kadınların ne bitip tükenmez çileleri var böyle analmıyorum.
Neden anlaşılmıyoruz, Biz Türkçe konuşmuyormuyuz? Neden diye isyan edesi geliyor insanın. Tam puan...
Sen hiç göç etme can yüreklim. biz etmiş olsak da...
Emek verilmiş güzel bir yazı, yazarını kutlarım... sevgilerimle...
Umarım bir gün tüm kadınlara nasip olur bu. Eğer bir kadın göç edecekse, sadece tatile gitsin, dinlenmeye gitsin, kimseye sığınmaya değil.
Çok haklısın arkadaşım...Sosyal konuları çok güzel irdelemişsiniz...Ama ne yazık ki bizim toplum hala teknolojiyi yanlış kullanmanın sancılarını yaşamakta...Zamanla her şey yoluna girecektir...
Selam ve saygılarımla...