- 1728 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Mevâli
Öylesine sevmedim seni, gökten düşmüş gibi... Senden uzak bir devirdi, mitolojiktim... Tadı yoktu şehrin. Ne ışıkları gözümü alıyordu ne de bir serseri yolumu çeviriyordu ıslak kaldırımlı karanlık sokaklarında. Gece yarısını vurduğu zaman saatler, gün ışığında hediye paketi yaptığım umutlarım simsiyah bal kabağına dönüşüyordu. Kaybolan düşlerim birkaç numara büyük geliyordu her sonraki provada. Sensizlik yağıyordu bu şehre her sabah çiy saatinde, haber bültenlerimde ‘gözleri en tepedeyken sokağa çıkmayın’ diye altyazılı fermanlar geçiyordu. Akşam sen gibi turuncu gülüyordu güneş. Sen gibi rakı sofralarına hüzünlü manzaralar oluyordu. Ayinler yapıyordum acılarıma, anlatım bozukluğunun zirvesinde yarışan pankartlarla lanetler yağdırıyordum dünyaya. Hüzünler, sahip olduğum bütün su kaynaklarımı tüketiyordu gözlerimden.
Serin bir bahar sabahıydı. Düştün içime, içime baharı getirdin. Cemre oldun, içimi ısıttın, içimi yeşerttin. Tek batında doğurdum en arı düşlerim oldun. İçimi ısırdın, içimi yerle bir ettin. Hiç yanmadı canım, seni sevmekle hiç yanılmadım. Canımı yakmayan tek can sıkıntımdın ömrümde. Üstüme yakıştırdığım en güzel kostüm, repliğini unutamayacağım en şahane rol. Seni sevmek ağladığımda gözyaşlarımı siliyordu, senin bundan haberin yok. Hiç bıkmadım bana ait olan tek resmine bakmaktan, hiç bıkmayacağım. Adın en sevdiğim şarkım oldu. Nazarımda en edebi sanattır gözlerine yazdığım şiirler. Kalemi eline aldığımda adının geçtiği her satırda intihar ediyor bir bir sana dair uzattığım kelimeler.
Kalbime düzenlediğim kusursuz bir terör saldırısıydı seni sevmek. Varlığıma büyük çaplı hasarlar veren parça tesirli şiddetli bir patlayıcı. Adın yazıyordu eli kanlı militanların, çürük cesetlerimin üzerinde düşürdüğü her parmak izinde. Seni sevmek en onurlu harakiriydi. Bir duruşu vardı senin sevmenin. İşveli bir yok edişi vardı benden uzağa düşen izlerinin. Auschwitz’de hayat kasaplığı yapan zalimler gibi şefkatli yaklaşıyordu suratıma sertliğin. Ailesi sabun yapılacak küçük bir yahudi kadar huzurluydum seni incitmeme telaşımda. Kan tükürüyordum senin ırkçılığını yapan, ellerinin yüzüme düşmesini engelleyen her sorumlu sipere gözlerini gömüyordum. Her kaçışında daha sert vuruyordum ucu kanlı küreği çorak toprağa. Değme şövalyelere taş çıkartacak kıvraklıklarım oluyordu her gece yokluğunla yaptığım düellolarda. Çöllerde yaşayan bedeviler gibi mücadele ediyordum kuraklığınla. Kapkara bir kıtaya yeten kaynaklarından bir damla su dahi düşmüyordu payıma. Yeryüzünün en yüksek, tanrıya en yakın sarp kayalıklarına çıkıp seni diliyordum tanrıdan, senden bir damla su. Her şeye rağmen “Seni sevmek çok güzel; Ölümün koynunda uyurken bile her gece. Her gece intihar ederken binlerce kere. Bir endişede gömerken yaralı bir kardeşi, bir kardeşi terk ederken karamsar bir vakite. Rüzgârın siyah buğusunu çekerken içime, yolda yürürken, otobüste giderken, yemek yerken, sinemada, tiyatroda, sokaklarda... Hepsinde seni sevmek çok güzel...”
*Bir şiirimden alıntıdır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.