Gam Zedeyim
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
gam zedeyim deva bulmam, garibim bir yuva kurmam
kaderimdir hep çektiğim, inlerim hiç reha bulmam
elem beni terketmiyor, hiç de fasıla vermiyor
nihayetsiz bu takibe, doğrusu takat yetmiyor....
Kemani Tatyos Efendi
Yerlerden İstanbul. Göklerden aynı gök kubbe. Mevsim yaz zamanı. Kalemi elimde unutmuşlar yine, geceden. Uyuyup kaldığım yerde, sağımdan soluma dönerken, uyandırdı istemeden.
Gözüm, gönlümün düştüğü seyirlik şehrin denize bakan tarafında. Ahşap üç katlı evin hayalindeyim. Bir adımda bahçede, bir adımla denizdeyim. Bir adım bile yok nedense bu şehirde. Bir gölgem yok. Ben bu şehrin saklı kalmış misafiriyim. İçinde olmaya cesaret edebildiğim, yaşamaya korktuğum şehir.
Eh be Tatyos Efendi, ettiğin zulüm reva mı bana? Dilime dolandı yine çektiğin ahların. Bilmez miydin, çoluk çocuğun biri, erken zamanlarda dolar diline, senin şarkı diye ettiğin zulmü. İflah olmaz sonra yürüdüğü yollar, bulanır söylediğin elemlere, fasılasız zamanlarda.
Gam zedeyim…
Bir İstanbul sokağında yürürken, ayağıma taş dolandı. Tökezlemenin derdindeyken, arkamdan gelenin dalgınlığıyla iteklenince, düştüm Arnavut kaldırımına. Gözüme takılan ilk şey karıncaların güzergâhı oldu. Ne güzel. Gamsız kasavetsiz, işlerinde güçlerindeler. Sağa sola gitmeden dizilmişler ip gibi, uygun adım yollardalar yine. Ezilenin hükmü yok kışın hazırlığında, telaşlı bir gayretteler. Ağustos böceği misali, sazda sözde kalmışım meğer. Gülüştüler aralarında bana, tanıdılar besbelli. Sahi, karıncalar ağustos böceklerini, gözünden mi tanırlar?
Ey İstanbul, yol boyu çekilen sıkıntının tek kârı, karıncalarınla selamlaşmak mıydı?
Yürüdüm girdim, yola düşeni bekleyen yıkık haneye. Ellerime kıymıkları batsın ki sevdim. Çok sevdim gönlümde eskimeyen bu yalıların, yaşlı hallerini. Kokladım tokmaklı kapısını. Bir buse kondurdum uzun zamandır insana hasret yalnızlığına. Kucaklayıvermek mümkün olaydı ya keşke. Ne kadar dizemesi varsa, çatırdatma bahasına. Ben geldim bak virane ev. Kim bilir ne zamandır şenlikten yoksun haline, şenlik say gelişimi. Bahçesini otlar bürümüş. Gidenlerin arkasından, saklayıp gömmek hevesiyle. Hangi güzellik yabani otlarla gizlenmiş ki seni gizleyebilsinler.
Nerden bilmiş evi kuran ki dikmiş zaptiye nazırı gibi başına, serviyle söğüdü karşı karşıya. Bir mezar olacak bir gün nasılsa der gibi. Hey gidi eski yalı, hey. Yıkılma be inadına. Diren rutubete, diren çıkan lodosa, poyraza. Ayakta kal inatla. İlkelerinle, asaletinle. Ne aşklar başladı gönlünde ve ne hastalar beklendi odalarında. Giden gitti, kuşların sana kaldı. Bir de sana sevgimden dökülen gözyaşlarım. Boş verme artık, dolusunu gönderen yok. Bir hatır bilen, parası olan, düşürüverse gönlünü sana. Az bir bakımla yaşa yeniden, ölme inat et. Ölümün öldürüldüğü o zamana kadar.
Bir adımla çıktım demir kapından. Bir adımda önüne serilmiş denizindeyim işte. Hiç meylim olmaz. Hey gidinin denizi, bakma yüzüme cilveyle. Bilmem mi sanıyorsun, boğarsın sen seni seveni. “Duvarı nem, insanı gam öldürür” diyerek uzun oldu seninle hesabımı göreli. Ancak karşıdan seyrindeyim. Ben dağ olurum şimdi sana, sen tavşan kal ayağımın ucunda. Küssek faydamız yok birbirimize. Selam olsun ille de içinde yaşattığın tüm mahlûkata…
Yaklaştım rıhtımına. Hem denizi, hem seni seyredecek halde, burada unutulmuş bir banka iliştim. Heybe misali çantamı açtım, Karadeniz’e aşık kadının bir tek bana yazdığı kitabını, bir de sağlığıma zararlı olduğunu yazan, okumayı reddettiğim yeni paketi. Kibritsiz kandil yakanlardan olmadığımdan, ateş kırmızısı çakmağımla. Yaktım, yâre gönderilecek mektup gibi ucunda bitirdiğim hayatımı. Seyrindeyim, dol gönlüme ey deniz ve kurul gönlüme yaslı yalı.
Yerlerden İstanbul. Göklerden aynı gök kubbe. Mevsim yaz …
YORUMLAR
hayallerımı mi paylastın benımle...
denize nazır eskiden gelen heybetiyle ardını dayamış ağaçlığa....hadi hep bir elden başlatalım toplamaya ...temızleyeylım de içinde kendımıze bır yer ayarlayayım...
boşa harcanacak vakit yok ...hadi gülüm koyulalım yollarına bizi bekleyen şehrimizin...
bekleyen beklemeyen herkese, yüreğimi yüreğine getiriyorum dediğimiz insanoğluna...
beğeni ile okudum ve içine girebildim yazının... ne çok benzerlık var hayallerde ve yasananlarda...(((:
harikaydı...