Zehir ve Panzehir
Şeytan, insanı Allah’ın yolundan saptırmak, onu dinden uzaklaştırmak, boş işlerle uğraştırarak Allah’ı ve ahireti düşünmesini engellemek için her fırsatı en iyi şekilde değerlendirmeye çalışır. Şeytanın fırsat kolladığı durumlardan biri de, insanın karamsarlığa düştüğü zor zamanlardır.
Dünya hayatının bir imtihan mekânı olarak yaratıldığını düşünmeyen, Allah’ın herşeyi bir hikmet üzerine yarattığına iman etmeyen insanlar, şeytanın da telkinleriyle umutlarını tamamen yitirir, mutsuz yaşarlar.
Oysa şeytanın –Allah’ın dilemesiyle- verdiği her zehrin panzehiri vardır; o ecza dolabında hiç eksik yoktur. İnsanın yapması gereken, "Ya da sıkıntı ve ihtiyaç içinde olana, Kendisine dua ettiği zaman icabet eden..." (Neml Suresi, 62) ayetinin bilincinde olarak, her ne durumda olursa olsun hacetlerin bitirilmesi, ızdırapların giderilmesi için tek merci olan Allah’a güvenmek ve samimiyetle dua etmektir. "...Oysa siz, onların umud etmediklerini Allah’tan umuyorsunuz..." (Nisa Suresi, 104) ayetiyle Allah, insanlara rahmetinden umut kesmemelerini buyurur. Cahiliye insanlarının umutlarını sürekli kılacak sağlam bir güvenceleri yoktur. Bu nedenle ufak bir olayda bile ümitsizliğe kapılırlar. İman edenler ise tüm kuvvet ve kudret sahiplerinin üzerinde olan Allah’a duydukları güven nedeniyle, en zor zamanlarda bile umutlarını güçlü tutarlar. Hep umutlu olabilmek de stres ve sıkıntıdan uzak, mutlu bir yaşam demektir.
Sahip olduğu nimetlerin Allah Katından bir lütuf olduğunu bilen bir insan için, sabah uyanabilmek dahi çok büyük bir nimettir. Adım atabilmek, yürüyebilmek, konuşup düşünebilmek bu kişi için büyük bir mutluluktur. İnsan nimetlerin değerini genellikle kaybettiğinde takdir eder. Ancak samimi inanan insan bu nimetleri verenin Allah olduğunun ve dilerse geri alabileceğinin şuurunda olduğundan, elindekilere şükreder. Müminin mutlu olmak için dünyevi nimetlere ihtiyacı yoktur.
Gerçek mutluluk yalnızca insanın kalbinin tatminiyle mümkündür. Kuran’da tüm insanlara bildirilen bu sır, "…Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah’ın zikriyle mutmain olur. İman edip salih amellerde bulunanlar, ne mutlu onlara. Varılacak yerin güzel olanı (onlarındır)." (Ra’d Suresi, 28-29) âyetindeki ifadeyle Allah’ı anmak ve güzel işler yapmaktır. Kalbini Allah’a tam olarak teslim eden insan, artık Allah’ın yönetimindedir. Allah’a duyduğu aşkın derinliği nedeniyle mutluluğu sürekli içinde hisseder.
Sevgisiz insanlar hem ruhsal, hem bedensel, hem de maddi yönden çökerler. Sürekli hata yapan, suç işleyen ve şeytanın bataklığa benzer karanlık sisteminde yaşayan bu kimseler için de ciddi ve yararlı olacak işler yapmak gerekir. Güzel ahlaka davet etmek, Allah sevgisinin o kucaklayıcı sıcaklığına insanları yaklaştırmak, gerçek sevginin ve aşkın güzelliğini insanlara anlatmak önemlidir. O’nun yaratıp detaylandırdığı, nimet ve güzellik olarak katından sunduğu her şeye Allah aşkıyla bakabilmek, dünyadaki güzel ve mutlu yaşam için esastır.
Fuat Türker
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.