- 1153 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
AŞK'LARIM NASILSINIZ...?
Aşk’larım Nasılsınız…
Bu basit ama manidar soru cümlesini akşam Show Tv yi izlerken reklam arasında programının tanıtımı yapılan Volkan Konak izleyicileri için kullandı. “Aşklarım Nasılsınız?” Aslında birkaç saniyelik bir görüntünün ardından kaybolan o ses bende 30 yıllık bir hayatı ve geride kalanları ve hala benimle olanları ile koskocaman bir bir ömrü hal hatır etmem gerektiği hissi uyandırdı.
Aşklarım Nasılsınız..? Öyle ya insan kısa bir yolculuk esnasında tanıştığı biri ile bile bir zaman sonra (örneğin Perşembe-Ordu dolmuşunda geçen 15 dk nın bile) hatırasını yadederek hal hatır edebiliyorsa (o 15 dk.lık arkadaşlığı) gönül dünyama renk katan, beni bu dünyadan alıpta sanki başka bir gezegenin atmosferinde ellerimden tutup gezdirdiğini düşündürtenlere neden sormayayım ki bu gün “nasılsınız” diye. Belki hoş cevaplar alamayacağım çoğundan ama “ahde vefasızlık” olmaz mı birazda sormamak halini hatrını. Bu gece saat 23:48 sularında başladığım bu satırlara gönül dünyamı şenlendirenlere hal hatır sorarak devam edeceğim.Biraz da Volkan Konak’ın o TV görüntüsündeki gibi çıktığım sahneden soruyorum önümde uzanan kalabalığa……….
“Aşklarım Nasılsınız?..”
İlk G*****i’nin sesi geliyor uzaktan, biraz küfürle karışık cümlelerinden anlıyorum bana olan sitemini, sanki en “çok benim hakkım sana içimden geleni söylemek” dercesine bağırıyor uzaktan..
-Ne oldu haa, benimle duygularımla oynadın da nooldu, ne geçti eline, seni aşağılık piç kurusu, hayvansın oğlum sen, …………………………….
Başım önümde tabi verecek cevabım yok, söyleyecek sözüm.. Aslında öyle değildi, ben Seni asla incitmek istemedim desem de çaresiz biliyorum, yine anlamayacak beni, yine yanlış anlayacak yada, aradan geçen onca seneden sonra, susup dinliyorum sadece hakaretlerini..:(
Ben yine aynı aşkla soruyorum önümde duran kalabalığa; “Aşklarım Nasılsınız?”
Sonra M*****t kalkıyor ayağa, elinde mikrofonu ve ikinci benim diyor konuşma hakkı olan..Biraz uğultu yükseliyor kalabalıktan bellikli söyleyecek sözü olan çok..:(
- “Sen” diyor aşağılık adam, sadece ekmek parası adına geldiğim memleketinde bana o sözleri söyleyip, o mektupları ve şiirleri yazdıktan sonra, ki ben ne kadar direnmiş olsam da en sonunda avuçlarının içine bırakmışken ürkek, masum ve yapayalnız kalbimi, nasıl kıyabildin ha bana, yaa nasıl unutursun beni, nasıl unutabilirsin, gözden ırak olmanın sadece gerçek aşklarda gönülden de ırak olamayacağını söyleyen sen değilmiydin, Hani yine yazacaktın, hani arayacaktın her gün, hani asla ve asla unutmayacağım demiştin, hani söz geleceğim senin yanına bir gün demiştin, kaç sene oldu sence görüşmeyeli, hani Seni isteyen olursa gelir mezbahaneye çeviririm o şehri diyodun ya, bak bu ikinci oğlum ve Sen hala yoksun………………….
Kalabalıktan yuhalama sesleri falan ben yine başım önde, yüzüm kıpkırmızı, diyemiyorum işte, zul geliyor söylemek, itirafı zor “ Ah be benim kara gözlü, kara saçlı Kürt Güzelim, o zamanlar çocuktum daha, tamam sevdim, çok sevdim hatta , hala içim burkulur Ayna’nın “Sende Unuttum Hayalleri” diye devam eden şarkısını duydukça, ama, ama, ama, ama……….
Sonra Ü****t, alıyor sazı eline,
- Ben biliyodum böyle biri olduğunu, onun için yüz vermedim kendisine, bana da yazdığı o kadar şiirler mektuplar varken.. Kandıramadı beni….
Sonra G****r
- Ben ortaokuldayken aşıkmış bana, beni görünce dili tutulması, aptal aptal kalakalması karşımda o yüzdenmiş meğerse, yeşili ve baharı benim gözlerimle özdeşleştirdiğinden çok severmiş, benle ilgiliymiş hayalleri hep, asker dönüşü evlenmek hayali bile kurmuş benim üzerime benden habersiz, benim yüzümden kavgalı olmuş bi arkadaşıyla, o da beni sevdiği için, okuldaki sıramın gözüne konulan güllerin müsebbibi de oymuş, yanında duran iki mısralık şiirlerin sahibi de. . Benim en yakın arkadaşıyla birlikte olduğumu öğrenince yıllar sonra, çook kızmış bana ve arkadaşına.. Hatta bende dahil herkese küfretmiş, ama herkese, ……………..
Ben tabi birazda halka açık bir mahkeme havasına giren sahnemden biraz mahçup, biraz öfkeli ve belki biraz da hala aşık olduğumu belli eder bir edayla sıradaki diyorum..
Yine arka saflardan S***a atlıyor bu sefer,
- Bu varya bu… Bakmayın öyle konuştuğuna falan, aslında bütün ilkleri bende öğrendi o, sevmeyi bilmez, taş kalplinin tekidir aslında, beni sadece öpüşmek için kullandı yıllarca ve bende asla hayır demedim ona, aslında benim onun içine fındık bahçeleri ve yeşil aşkını koyan, baharı benimle sevmiştir. Gözlerim ağlamaklı olunca yeşil ve buğulu oluyor diyedir sanırım hep ağlatmıştır beni, verdiği sözleri hatırlamaz şimdi eminim, oysa ben bana çok yakıştırdığı için hala kırmızı desenli yazma çekerim başıma, ve o Eylül öğleden sonrası o saçlarımdan usulca çektiği yazmayı astığı fındık filizi, şimdi kocaman ağaç oldu…..Aradan geçen onca seneden sonra görüştüğümüz Kurban Bayramı’ndan sonra ise hala aramadı sormadı beni…
Söyleyecek sözüm yok yine, sadece sıradaki diyorum korka korka……
G***y fırlıyor ordan,
- Biz, şey yani ikimiz, aslında hiçbir zaman, onunla buluşmaya gitmemeliydim oysa söylemiştim ağabeyimin buralarda olduğunu…………………..
Sonra K***r giriyor araya,
- Bu aptal yıllarca sadece baktı bana, her gün her akşam benimle bakışabilmek için tesadüfler yarattı, ben se inatla kaçırmadım gözlerimi, o baktıkça ben baktım, ben durdukça o baktı.. Ama sadece baktı, gidip ben diyecektim en sonunda “tamam kabul ediyorum” diye, ama onun söylemesi gerekmiyor muydu sizce de.
Sonra G***e
- Ben diyor iyiki terk etmişim Seni, bir 16 Şubat günü, Taşbaşı Parkında..
Cam güzelim A***r;
- Yaa aslında benimle de aylarca sadece bakışmakla yetindi, ama ortak arkadaşımız sayesinde kabul ettim bi kahve içebilme teklifini, elleri titriyordu nedense yudumlarken kahvesini, o zaman bile konuşmaya gerek yok “bak” sadece dedi, delimi ne, bakışarak sevişilir mi canım, aslında nişanlanmasaydı sonra ne bilim belki de………..
Sonra Ela Gözlerini gözlüklerinin ardından zor gösteren G***r
- Ben o zamanlar köye her yaz olduğu gibi fındık için gelmiştim, depremden sonra hep döndük ya neyse…Beni yolda yürürken görmüş bu, ve başıma bağladığım yazmanın ucunu aşağı sarkıtarak ve bir kuğu gibi süzüle süzüle yürüyüşüme hayran olmuş önce, sonra duruşumu sevmiş, sonra bakışımı sonra beni sevmiş işte nasıl olduysa.. Oysa ona demişler bak onu falanca da seviyor diye, deli işte “bana ne demiş, en çok ben seviyorum, ve sevmek için kimseden onay, izin, icazet istemem” demiş.”Benim bile iznime gerek olmadığını söylüyormuş beni severken” dedim ya deli işte… Neyse köyde küçük bir kız vardı, o bana onun mektuplarını getiriyordu, adam sanki işi gücü bırakıp ha bire yazıyordu bana, neler neler yazmıştı bir bilseniz. Ne bilim işte benim de gönlüm kaydı bi şekilde, ama o benden habersiz yine benim için kavgalara girmiş falancayla. Hatta ateş etmişler buna, zor kurtarmış kendini, ama asla ve asla vazgeçmemiş benden. Kaç kişiyi karşısına almış benim için, köy tutuşmuş meğerse, babam duymuş, annem, dayım, herkes.. “Ve ben iki eski dostu birbirinin boğazına sardıran kız” olarak çıktı adım. “Yapma” dedim, “dur” dedim, “olmaz” dedim, “bak yaparsan” dedim, dinletemedim, bildiğini okudu yine, ve beni anlamadı, anlayamadı bi türlü, o küçük kavgamızdan sonra aramadı sormadı bi daha da, gururumu çok incitmişti, ben de aramadım, sonra nişanlandığını duydum bi gün…Askerdeyken her gece koynunda benim resmim varmış, bana yazarmış hala şiirlerini, ben sanırmış bazen başörtülü ve gözlüklü bi kız görse yolda, ama benimde bi gururum var değil mi, ve bende ondan özür dileyecek değildim…Düğününe de gitmiştim ben, kalabalığın içinden doğru taaa gözlerimin içine bakışı var dı ki, en büyük bedduaları ediyordu sanki bana, “neden benim yanımda durmadın diyordu hala, neden beni yalnız bıraktın ben onca kişiyi karşıma alabilmişken” diyordu, “ben değimliyim gözümü kırpmadan senin için kendini kurşunların önüne atan, anasını babasını bile silen bir kalemde…
Kızgın kızgın, kırgın kırgın bakıyorum yüzüne, “olsun be güzelim” diyorum ona da….
Sonra S***m;
- Ben 18 yaşındaydım ona Onu Sevdiğimi söylediğimde, O ise beni hala sümüklü S...... olarak gördüğü için asla mümkün olmadığını söyledi karşılık vermesinin, oysa kızara kızara söylemiştim ona “ilk aşkım” olduğunu, hayallerimde bile hala sadece onunla öpüştüğümü, seviştiğimi… Neymiş efendim “ergen dönemlerim olduğu için böyle hissediyormuşum, bi kaç sene sonra ben bile kızacakmışım kendime Onu sevdiğim için”.. Bir vaaz, nasihat falan gerçi haklıymış galiba şimdi ben de nişanlıyım…
D***t
- Bizimki biraz farklı bir durum, aykırı biraz, yanlış biraz, aslında masum, mahçup, kırılgan, imkansız, zor, ama işte….
Ayşem, M****m
- Benim kırılganlıklarımın üzerine çıkageldi, sadece arkadaşız aslında o bazen farklı şeyler söylese de benim şahsımda biliyorum aslında benden ziyade “içinde yaşattığı, büyüttüğü kadına” seslendiğini, o anlatıyor ben dinliyorum, o yazıyor ben okuyorum, ben onu anlıyorum sadece…
.........................................................................................................................................................................................................................................................................................................
Cevaplar oldukça ağır, hangisine cevap vereyim ki, hangisi haklı yada, yada tüm suç bendemi şimdi, hayata yeniden başlamak diye bişey var mı sahi, unutup geçmişe dair ne varsa, ya da kabullenip her şeyi herkesi ölümümü beklemek lazım son deme kadar.
Elime mikrofonu ben kapıyorum bu sefer “benimde söyleyecek sözüm, sitemim, ahım var” diyenlerin arasından
- “Aşklarım, hepinizi de sevdim, seviyorum ve seveceğim yaşadıkça, iyi ki hepinizde var olmuşsunuz bir döneminde ömrümün, hiç biriniz için keşke demeyeceğim asla, “keşke” üzmeseydim kimseyi ama hesabını fazla fazla verdim emin olun sizin kırıklarınızın. Beni bu güne getirmek içindi tüm yaşadıklarımız, bu gün daha iyi anlıyorum.
Ama Sen yanmazsan Ben yanmazsam, kimsecikler yanmazsa Aşk ateşinde nasıl çıkar o gönül telimize dokunan şiirler, şarkılar, demek ki yanmalı bazen AŞK için, ayrılmalı, kırılmalı, kırmalı hatta.
AŞKLARIM EMEĞİNİZE SAĞLIK…..
18.03.2010 01:45
YORUMLAR
...zevkle okudum
bu yazıyı ben yazmakisterdim.
ama sana nasip olmuş değerli dost.
kutlarım bu güzel yazından dolayı.
selamlar.
unutmayan52
ayrıca iyiki 7 ay sonra bu yorumu yapmışsınız yoksa üyeliğimi bile unutup kendi kalemimden çıkan bu satırları hatırlamayacaktım bile belkide...:)
Selam ve Saygıyla...:
1-G*****i’, 2-M*****t, 3-Ü****t, 4- G****r, 5-S***a, 6-G***y, 7-K***r, 8-G***e, 9-A***r, 10-G***r, 11-S***m, 12-D***t, 13-Ayşem, 14-M****m
Yani ne diyeyim futbol takımını kurmuş ikide yedek çıkarmışsın ne olur, ne olmaz diye Yalnız bütün isimleri rumuzla ifade ederken “Ayşem” niye deşifre edilmiş acaba, özel bir gareziniz mi vardı acaba ona karşı.
Laf aramızda bir şey diyeyim mi kardeşim rumuz göstererek de olsa böyle hepsini bir arada yazmak hiç şık kaçmamış, biraz da delikanlılığın raconuna ters bana göre. Ne o öyle çerez tabağı gibi.
“Aşkım” kelimesi ne kadar samimi bir sesleniş ise “aşklarım” kelimesi de bir o kadar riya ve sahte kokuyor. Volkan Konak değil kim derse desin. Çünkü ikinci birine âşık olunmuşsa geride kalan artık “aşk” değil niyazidir. Aşk’ta gruba yer yoktur.
Bir de tersten düşünelim, mesela takımdaki ortanın solunda oynayan 5 numara “S***a”nın böyle bir liste yapıp Ali, Veli, Selami, Hasan, Hüseyin, Temel, İdris, Dursun, Ahmet, Mehmet’i alt alta yazıp sonrada “nasılsınız aşklarım” diye yazılar yazdığını farz edelim.
“Sen yanmazsam, ben yanmazsam”mış, yemezleerrrr
Selamlar
unutmayan52
Yaa Aşk için sınırlar çizip şöyle olursa Aşk'tır böyle olursa başka şey gibi bir kurala, sınıra, kalıba tamamen karşı biri olarak kimin Aşk'a nasıl baktığını asla değerlendiremem, herkesin de Aşk anlayışına sonsuz bir saygı duyarım açıkçası ve aynı saygıyı da beklemek hakkımdır diye düşünürüm..
Son olarakta yine rahatlıkla söylüyorum
Aşklarım iyiki yakmışsıznız beni, yoksa nasıl ben olurdum bu gün...
Sevgiyle kalın..
Ağyar
Yorumumu okursan bir delikanlı için bazı şeylerin en azından aşk yaşadım dediğin insanlara saygı adına mahrem kalması gerektiğini ima eden üstelik “bana göre” diye de belirterek fikrimi beyan etmiştim. Yoksa senin fikirlerine, duygularına ipotek koymak ne haddime.
Zaten senin de beni kale aldığında yok zaten :)
Zira bir sonraki yazılarında işi daha da ilerletmişsin, fındıklık kaçamakları, patos fantezileri, minibüs arkasındaki bademcik ameliyatları gırla gitmiş. Bizde âşık olduk veya olduğumuzu zannettik geçmişte, lakin hayalimizde aşkımızla beraber bırak yatak odasına girmeyi, daire kapısından içeri girmeyi bile kendimiz zül sayardık, ayıp sayardık. İçimizde istisna insanlar yok muydu, vardı tabiî ki. Zaten onlarınki de “aşk” değildi. Sadece koleksiyonlarının adedini çoğaltmaktı.
Yorumumda son paragrafta belirttiğim, olaya birde bayanların gözlüğü ile bakmayı dene önerimi ıskalamışsın ne hikmetse.
Yine bence bu işler geçmişe ve yaşananlara saygı adına belli bir mahremiyet sınırları içinde kalırsa güzel, dediğim gibi bana göre ;)
Selamlar
Duygu yüklü güzel bir yazı, geçmişe uzanan yolculuk , keşkilerin olmaması güzel, yaşanmışlığın her bir sayfası akıllarda hep olması ama işte iyiki vardınız, iyi yaşandınız denmesi güzel, duyguların satırlara yansıması güzel...
AŞK'LARIM NASILSINIZ? en güzelide bu cümle, benimde çok hoşuma gitmişti bu cümle...
tebrikler, hep sevgiyle...