var mısın/yok musun
Gece tüm koyu bakışlarının hapsine almışken beni uyumayı değil de aşk denizinde bir kulaç daha ilerlemeyi tercih ettim..Kendimi yorgun bir ağacın bir türlü pişmeyen/pişemeyen ham bir meyvesi gibi hissediyorum..öyle bir derinki arzuladığım dehliz gözüm yetmiyor vardığı yere..Cesaretime ilişiyor şeytan ve yolda kalıyorum tüm asiliğimle..Bakışımın bile uzanamadığı bir yere talip olmak ne haddime derken,yoldakilerden cesaretime köprüler kuruyorum..Uzanmaya çalışırken gerçeğe yine kendime takılıyorum yada kendimin yansıması başka aynalara..Mazeretler sıralıyorum göğün tavanına değecek utanmazlıkta ve artık ham meyvelik bile bana fazla…
İçim dışıma inat çürümeye yüz tutmuş da sesim çıkmamış kendime..Bu yoldaysam eğer ilk aşmam gereken aslım galiba..’Var mısın O’nun için kendinden geçmeye ve ölmeden önce ölmeye’ demiş Mevlana..sana soruyorum şimdi hoşgörü efendisinin dilinden; Var mısın? Yok musun ?
Felah kapılarını açmadan bıraktım hep elim tokmağında..Kapıların ardındakileri bilirmişcesine asi ve mağrur.Hissiyatımı ve arzumu bir “ben bilmişliğe” satarken hiç utanmadım galiba.Kaç fırın daha lazım bana kaç bin ekmek pişirmeye ve nasıl bir kimya lazım o kadar ekmeği hazmetmeye bilemiyorum..Yolun başında deyip iltifat etmeyeceğim kendime ben hala yola hazırlanan abdal seyyahım!Ve bu hislerini paylaşmaktan utanmayan melankonik yazar
YORUMLAR
seni şu yönden tebrik ediyorum benim en kötü huyum ne düz yazı yaza bilirim ne okuya bilirim seni tebrik ederim bunu sen yapıyorsun k bakma ben okumadım ama yazımı msn= [email protected]
me'esra
okumadığınız bir yazıya niye eleştiri yapıyorsunuz..
anlamadım!!!