- 797 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
sırtım berk/ ardahan öyk. 95
İstanbul Türkçesi şüphesiz çok büyüktür.
İletişim Türkçeliğiyle ile de...
Şairleri de pek aladır.
Yahya Kemal:
" Bu şehr-i Sitanbul ki bi misl ü behâdır,
Bir sengine yekpare Acem mülkü fedadır.”
Ardahan, memleketimin hakkını yemeyelim. Türkçesi İstanbulla aşık atar mahiyettedir. Taşra alınganlığı filan değil. Bazı tesbitler ve bulgular tahtı altında tahlil etmede yarar vardır.
İstanbul’da: " Sırtım pek. " denir. Bir mesnetten doğma aynı duruma Ardahan da: " Sırtım berk. " denir.
" _ Sırtım berk; keyfim kök. "
" _ Ha şunu bileydin. "
" _ Şunu diyeydin. "
Ardahan Türkçesinin gücü nerden geliyor. Başka bir bahis açmaktır. İleride bahsin bilimsel çalışmaları yapılabilir. Gayemiz konumuzun dağılmamasıyla birlikte, Kıyaslamanın doğrulanmasını gerçekleştirebilmektir.
Sırtım pek: Bireyin sıcak giyimli haline dayalı; geçiminin iyi olduğuna dairdir.
Sırtım berk: Bireyle, biz’in sağlam ve güven içinde yaşamağı işaret ediyor.
İlki ile ikincinin arasındaki sığlık ve derinliğin derecesine bakarmısınız.
’Sırtım berk’ yaşam stratejisinde kişiye kaygusuz günleri teminen güven veriyor.
’ Sırtım pek ’ Allah aşkınıza, yalınkat ve taktik temelli bir söz değil mi?
Ardahan ağzında: Divan Edebiyatının, Tasavvuf Edebiyatının ve Halk Edebiyatının tüm inceliklerini görme sesler vesilesiyle duymanın sanatıdır.
Şenliğin İskenderi çığırmasına bakınız: Al İskender.
Makedonlar Ona: Megas Aleksandaras diye çağırırdı. Yani:
Mega: Büyük, Aleksandar, İskender
Şenlik te Roman sentaksına uyan gibi: Ne diyor;
Ali: Büyük
İskender de Aleksandar zaten.
AL- İ İSKENDER,
AL İSKENDER.
Yani ALEKSANDAR’A süksesiyona dikkat lütfen.
Ardahan boğazı lisanımızın kaynaklarını şunlardan süzmüştür: Selçuklu, Büyük Selçuklu, Horasan, İlk Horasan, Deşti Kıpçak diyarları, Kafkasya, Hazarlar, Osmanlı ve Cumhuriyet.
İstanbul Ardahan kadar şanslı olabilir mi?
Bir payitaht olması ile İstanbul, coğrafik stratejisiyle Ardahanın üçyüz altmışbeş dereceyi aşan afağına yetebilir mi?
Ardahan ağzı çok zengin ve dil felsefesinin şubelerine cevap verecek konumdadır.
Lisanın bütün şubelerini karşılamaya yetkededir.
Çocukluğumdan beri ocak, bucak, kahve’de , toy’da , düğün’de, milletin ağzının altını kesip dinledim. İletişim ve söyleşmenin yüksek doruklarını hissetmek yanında bizzat tanık oldum.
Etimolojik ve arkeolojik usullere tatbik olunacak kelimeleriyle Ardahan ağzını.
Kaşgarlının BÖRK kelimesi BÖRK isminde bir köyde mevcut.
Atabeklerin HAÇAN kelimesi halen sözlerde.
" ’Altmış para köy...’ " cümlesinde para kelimesi, per ve pareyi andırıyor. Hem Romayı hem Pers’i sentetize ediyor.
Kutnama; Ali Şir Nevai yi teyit ettiği gibi. Kıpçakların betiklerine değin uzuyor.
Kristallerin billurlarla yarışması...
Adet bitimsiz değin kelimeler kadar.
Duduna köyünde Özbekistan’dan gelen Merdanların; Yıldız’a " Ulduz" demeleri.
"Hangi birine yetelim!.."
Ruz be ruz; gün be gün, bize Farsçadan gelme bu deyiş. İstanbul ağzında aynı. Yüz be yüz, cümlesini İstanbul ağzı yüzleşme olarak kullanırken. Ardahan Horasan’ dan gelme yüz be yüz’ ün yerine, YÜZBAR’ı koymuştur. Yüzbar’da derinlik yine fazladır.
Yüzleşme yapalımda; yüzyüze yapısallığı varken. Yüzbar’da adeta mahkeme gibi divana duralım gibi derinlik var.
"Hedi, hedi!.."
Derinliği zaman ve coğrafya itibariyle Safevi devirlerine değin gider.
" Gede! "
" Nan-ı kor "
Yani nankör
Bu sözcükte eski ve süzülerek geliyor.
Bütün maveraünnehir havzasında " Ay " nidasının Ardahan da:
_ Ay! Selim, Sarıkamış! nidası kullanıldığı gibi karşılar.
İstanbul ise mazağını çıkartır:
_ Ayol! Şekerim!..
İstanbul ağzıda pek güzel canım.
Hakkını yemeyelim!..
Yalçıner Yılmaz 20-03-2012- ardahan
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.