- 778 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
uçurum
Kanımca henüz dört yaşındaydım. Sonbaharın kendine has letafetli güzelikleri ve sarımsı renk çümbüşünün, gök mavliğiyle ahenkleştiği günlerdi. Artık yazın miadını doldurup, inzivaya çekildiği ve kainatın gelinlik giyinmeye hazırlandığı, kararsız aralardı. Güneşin solgun ışınlarıyla aydınlattığı günlerden bir gün, babamla birlikte, köyümüzün karşısına dikilen dağın yamacındaki koruluktan, odun toplamaya gitmiştik.
İkamet ettiğimiz mahal, dar bir vadinin yakinen ikiyüz metre karelik, yarlarla ve gür ağaçlarla kaplı bir yerdi. Çok ince bir patika yolundan geçip vardığımız yere, babam merkebin urganını çözüp, merkebi bir ağaca bağladı. Akabinde daresini aldı "Oğlum sen burada uslu uslu otur, merkebimize sahip çık, ben gelinceye kadar" diye tembihleyerek, ağaçların arasında kaybolup gitti.
Bir süre olduğumuz yerde kalakaldım. Agresif ve hareketli olduğumdan bu vaziyet uzun sürmedi. Kalktım, önce karıncalarla ve tanımadığım, izanımın kavramadığı börtü böceklerle epey zaman oynadım. Sonra taşlardan ev yapmaya çalıştıysamda beceremedim. Ama çok sıkılmıştım. Birkaç defa babama seslendiysemde, sesini duymadığımdan, oturup ağlamaya başladım. İçimi bir kasvet duygusu sarmıştı. Annemi özlemeye başladmıştım. Farkında olmadan geldiğimiz patika yolu takip ederek, mekandan uzaklaşmaya başlamıştım.
Yolu bir kaç metre gittikten hemen sonra alt kısmında bulunan kayalıklı uçuruma doğru yöneldim. kıt aklımla dereye inerek kestirme yoldan tez elden anneme ve babama varacaktım. Düşündüğüm tek şey annemin özlemi ve babamın terk edip gitme acısıydı. Babama çok kızıyordum. İnsan hiç evladın, yalnız başına bu dar vadide bırakıp eve gidermiydi.
Patika yoldan saparak kayalığın doruğuna doğru inmeye başlamıştım. Kayalığın kaygan taşlarına tutunarak aşağıya inmeye çalırken, bir mesafeden sonra tehlikenin farkına vardım. Hemen gerisin eriye çıkmaya başlayacaktım ki, artık çıkamayacağımı farkettim. Ne inebiliyordum nede çıkabiliyordum. Olduğum yerde kilitlenip kalmıştım.
Bir süre sonra uzviyetim direngenliğini kaybettiğinden tutunduğum taşlıklardan ellerim istemsizce yavaş yavaş kaymaya başlamıştı. Ne kadar bir süre geçmiş bilmiyorum ama ağlamaktan sesimin kısıldığını ve tamamen lalaştığını biliyorum. O küçücük yüreğimle o an düşündüğüm tek şey hayatımın tek anlamları olan ailemdi. Özelliklede annemdi.
Ayaklarım, ölümün sessiz çöküşünü hissettmiş olmalı ki, takasızlaşmış, ölgünleşmişti. Gözlerim, patika yolun ufuk çizgisiyle kesişen ve en doruk naktası görünen durakladığımız yere takılı kalmış, bir umut babamı bekliyordu. Miadımın son reddesine gelmiştim. Kaymaya başlamıştım. Ufacık, takatsiz ve uyuşmuş çelimsiz ellerimle son bir güçle direngenlik göstermekteydim. Bugün gibi hatırlıyorum o anki düşümü. Şöyle söylenmiştim "Keşke bir kuş olup uçabilseydim" icbar kayalığa fazlada dayanacak gücüm kalmamıştı. Artık gözlerimi yumarak uçurumdan düşmeyi görmemeyi düşünmekteydim. Tüm vücudum korkudan titrediğinden kayalığa tutunmaktan zorlanmaktaydım. Naçar gözlerimi kapatım ve olanlara biat etmeye hazırlandım.
Azrail’i beklerken, o esnada babamın muzaffer sesini duydum. Başımı kaldırdım, babamla göz göze geldik. Çığlık atmak istiyordum ama sesim çıkmıyordu. Mutluluk ve korku karışımı bir beze ta gerdanıma sinmiş, beni boğuyordu. Babam usulca tişörtümden tutup bitap bedenimi yavaş yavaş yukarıya çekmeye başladı. İlk olarak pantolonunun paçasından tutunmaya çalıştım ama dermansızlıktan beceremedim. Beni çekip sıkıca bağrına bastı. Sevinç ve kızgınlık karışımı bir sesle: "Oğlum , ben sana uslu bekle demedim mi? Sen niye oradan ayrıldın" Yüzümdeki korkuyu, gözlerimideki ıslak kızarlıklığıyla, sesimin tamamen yittiğini görünce, gözlerinin yaşardığını ve beni daha sıkıca sardığını hatırlıyorum.
Gelirken babama susadığımı söylemiştim. O da pınarın çok uzakta olduğunu söylemişti. Ama ben ısrarla su istemiştim. Meğerse, babm benim için şimdi iyi bildiğim yakinen iki km’lik yol gidip isli demliğe su doldurup getirmişti.
YORUMLAR
o yaştaki bir çocuk nasıl bırakılabilir ki öylesi bir ortamda...ama böyle yazmama rağmen yinede anlayabiliyorum babanızın tutumunu çünkü çok kez bişey olmaz düşüncesi vardır bu tip yaşantılarda.
sizin de yerinizde durmamanız çok normal neticede bir çocuksunuz.
devamını merakla bekliyorum...
saygılar çokça.