Yeşil Zeytin
Bugün bir oyun oynayalım sizlerle ne dersiniz? Oyunumuzun adı geriye dönüş olsun.
Sadece birkaç saniyeliğine geçmişimize dönelim ve çocukluğumuzdan kalma en güzel ve en acı hatıralarımızı tekrardan yaşayalım.
Eminim hepinizin anlatacağı binlerce anı vardır acı veya tatlı.
İzin verirseniz önce ben başlamak istiyorum.
Benim de bir çok anım var anlat anlat bitmez. Tatlı anılardır çoğu; bugün bile anlatırken kahkahalarla güldüğüm.
Ama bugün gülmek istemiyor canım.
Gülmek istemiyor; çünkü ben sevmediğim için eve alınmayan yeşil zeytin girdi bugün evimize.
Ne var bunda dediğinizi duyar gibiyim.
Bir şey yok aslında. Ama….
Aklıma geldi anlatmak istedim işte ne yapayım.
Ben çok küçüktüm. Köyün en fakirlerinden birisi de bizdik. Bundan gocunmamıştım hiçbir zaman.
Bir gün köyün zenginlerinden birinin evine gitmiştim ne için hatırlamıyorum. Kahvaltı yapıyorlardı henüz. Sofraya ısrarla çağırmalarına rağmen oturmamıştım. Ailem öyle öğretmişti bana; açlıktan ölsen de başkalarının sofrasında gözün olmasın. Ancak onlar üç kez davet ederse oturursun. Onlarda sağ olsunlar üç kez davet ettiler ama bu kez de ben oturmaya çekindim.
İki gözümde sofradaki yeşil şeylerdeydi. Ne olduklarını da bilmiyorum. İlk defa görmüştüm. Zeytine benziyorlar ama benim bildiğim zeytin siyah olur. Bu basbayağı yeşil işte. Üstelik içinde de kırmızı bir şey var. Soramıyorum da bu nedir diye.
Eve gidince anneme sordum tarif ettim; ekmek için hamur yoğuruyor bir taraftan da beyaz çamaşırları kaynatıyordu. Başından savmak için eminim bilmiyorum dedi.
O günden sonra zenginlerin yediği o şeyi hayal ettim durdum. Ne olduğunu, ismini bilmeden. Kendimce tadı konusunda yorumlar yaptım ama bir sonuca varamadım.
Büyüyünce zengin olacak ve o adını bilmediğim yeşil şeylerden alacaktım. Nerede satılır bilmiyordum ama nasılsa şeklini biliyordum kolay bulurdum.
Çocukluk yıllarım o hayalle geçti.
Bir süre sonra unuttum bu hayalimi. Artık ne zengin olma, ne de o yeşil şeylerden alma ümidimi çoktan kaybetmiştim.
Lise ikiye gidiyordum sanırım. Annem ve babam Ulus’ta Gima’ya alışverişe gitmişlerdi. O zamanlar çek türü bir şey veriyorlardı babama. Yiyecekleri Gima’dan, giyecekleri Sümerbank’tan alıyorduk.
Eve geldiklerinde bir baktım o yeşil şeyler. Çocukluğum geldi bir an aklıma ve istem dışı sevinçle bağırmışım; “aa biz zengin mi olduk?”
Annem ve babam kızdı tabii bana, ne saçmalıyorum öyle diye. Ama bilmiyorlardı ki benim yıllardır hayalini kurduğum ve zengin olunca almak istediğim yeşil şeylerden almışlar.
Anneme anlattım durumu hem üzüldü, hem güldü; “Bana sorsaydın ya o bildiğin zeytin” dedi. “Sormuştum ben bilmiyorum demiştin” dedim ama hatırlamadı bile. Meğer yeşil zeytini herkes alabiliyormuş ama annem sevmediği için babam almıyormuş.
En büyük hayal kırıklığını ise zeytinleri ağzıma attığım ana yaşadım; çünkü hayal ettiğim hiçbir tada benzemiyordu ve en kötüsü de ben zeytini hiç sevmiyordum.
YORUMLAR
Bir anı da benden. Köyden yeni gelmiştik. Köyümüzde dondurma yoktu. Geldiğimiz yerde dondurma vardı ve öğlen oldu mu bütün çocuklar dondurmacının peşne takılırdı. Ben hep merak ederdim. Ne acaba o diye. Annemden para isteyip bende dondurma almıştım. Ama diğer çocuklar gibi yalamamıştım. Kocaman bir sısırık koparınca, ağzım birden yanmıştı. Dondurmayı yere çarptığım gibi annemin yanına gidip, 'gidelim buradan. Ben burayı ve o buz gibi dedikleri dondurmayı hiç sevmedim.'
Yazınız ve anınız çok güzel. Sıkılmadan okudum ve çok sevdim. Serap'ı çok özledim ama, artık yazmıyor. Lütfen onun yerine sen yazar mısın? Tabi onun yerini kimse alamaz ama...
kutlarım... sevgilerimle...
Ne olmadık değerler biçeriz sahip olamadıklarımıza..nasıl da büyütürüz gözümüzde...
hele çocukluk yıllarımızda...o yıllar için masumdur bu duygular...ama aynı yanılgıya yetişkinliğimizde düşersek...felakettir..
keyifle okudum, her zamanki gibi. Teşekkür ediyorum..Sevgiler yüreğinize...
Çocukluk yıllarımızdan kalan,acı tatlı bir çok anı canlandı gözümde.EN acısı da onüç yaşında babamı kaybetmemdi.O yıllarda hep düşünmemeye çalıştığım,unutursam acımın hafifleyeceğini sandığım için,aksine artarak çoğalan özlem, hasret...
İçten paylaşımınız için teşekkürler...
N. B. Ç.
İnsan önce acı duyuyor ama o acı özlemin yanın da çok önemsizmiş. Yıllar geçtikçe duyulan özlem daha çok acı veriyor insana. Kaldı ki siz de çok küçük denilecek yaşta kaybetmişsiniz. Allah size ve sevdiklerinize sağlıklı ve uzun ömürler versin.
Yorumunuz için çok teşekkür ederim.
Yürek, hüzün, sadelik, ustalık...Buruk bir anıda hepsi bir araya getirlmiş. Mükemmel bir öykü oluvermiş.
Fakat zeytinlerden pek uzak kalmayın derim nacizane ! Siyahı da yeşili de ayrı bir tad ve de güç verir insana.
N. B. Ç.
Benim de en kötü huyum işte; bir çok faydalı yiyeceği sevmiyor ve yiyemiyorum.
Ne kadar akıcı bir dil kullanmışsınız. İşte bu paylaşımlar ne kadar ortak yön çıkarıyor ya da bilinç altı kalmış şeyleri yüzüstüne çıkarıyor. Dediniz ya sümerbank çekleri onu öğrencilere de veriyorlardı. 1980'li yıllarda çeyiz olsun diye bana da birşeyler alınmıştı. Bir de siz söyleyince düşündüm de. Şimdi muz o kadar ucuz ve herkesin evindeki. Benim çocukluk yıllarımda acaba pahalı mıydı yoksa o kadar çok satılmıyor muydu. Yerdik ama daha çok zengin yiyeceği diye düşünülürdü. Paylaşımınız için teşekkürler.
N. B. Ç.
Eskiden kalma ne çok şeyi kaybetmişiz meğer. (Sümerbank gibi.)
Hiç bir şey değil de babamın da çalışmış olduğu et ve balık kurumunun yıkılıp yerine koskoca bir alışveriş merkezi (Ankamall) yapılmasıydı beni en çok yıkan ve üzen. Babamdan kalan yadigâr gibi gelirdi orası bana.
Bir anı da benden;
Bir gün okuldan çıkmış eve gideceğim, durak da otobüs bekliyorum...Elim her zaman ki gibi dudağımın sol tarafını kapatıyor...Bir bayan yanıma yaklaştı acımaklı bir tavırla ameliyat olabilirsin utanmanı gerektiren bir durum yok dediysede... 18 yaşıma gelince söyledim ama, gözlerim dolmuş içerlemiştim bizimkilere...Bayan devam ediyordu ailen seni kandırmış 18 yaşını beklemene gerek yok, O an bizimkilere kırgınlığım olsa da kadının onlar hakkında böyle yadırgayıcı konuşması canımı sıkmıştı.Aslın da bir kaç aylıkken ameliyat olmuşum fakat ağlayınca dikişlerim açılmış diyebildim..Ve susmasını yanımdan gitmesini istedim..(içimden)Birşey boğazımı tıkamış yutkunamıyordum..Bir an önce otobüs gelse de binip gitsem diye can atıyordum...Şİmdiler de düşünüyorum... Haksızlık ettiğimi, gurbetten gelmiş, ev kira, dükkan kira, beş çocuk bütün bunlara yetişebilmek için babamın gayretlerini...
N. B. Ç.
Yorumunuz ve anınız için çok teşekkür ederim.
Burada paylaştığım bir hikaye vardı. " Nasıl Zeytin yenir" başlığı ile yayınlanmış olan. Ben ilk okul üçündü sınıftan lise yılalrına kadar, bırakın yeşli zeytini almayı, siyah zeytine bile elimi sürmedim biliyor musunuz?
Hikayeniz beni o yıllara götürdü inanın.
Çok güzel ama acı bir paylaşımdı. Saygılar yüreğinize