- 1703 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Tamara'nın Gözyaşları
T A M A R A ‘ N I N G Ö Z Y A Ş L A R I
(DÜŞÜNGÜLÜ ELEŞTİRİ)
Yazarlığı arı kovanı gibi işlek olan Osman Aysu, Rus gizli servisi FSB ajanlarının kendi çıkarları uğruna kadınını bile nasıl terk ettiğini ‘Tamara’nın Gözyaşları’ romanında dile getirmiş.
İstanbul’daki Rus Konsolosluğu’nda çalışan eski FSB ajanı Mihail, MİT’e başkan Putin’e suikast yapılacağı ihbarında bulunur, Türk yetkililer Mihail’in talebini olumlu karşılar, yanına bir MİT elemanı vererek gizlice Karadeniz üzerenden Yalta’ya gönderir. Türk yetkililer ele geçirdikleri böyle önemli bir bilgiyi Dışişleri veya Başbakan aracılığıyla bildireceği yerde yanına bir MİT ajanı vererek gönderir.
Mihail, suikast planının olduğu disketi daha önce Poddupye’de oturan çocukluk arkadaşı Granit Kafa’nın evindeki bir kasaya kilitler, kilidi de karısı Tamara’ya verir. Ona ulaşmak için İstanbul’dan yola çıkmıştır. Tamara da merak içindedir, Mihail’in çocukluk arkadaşı Boris’le birlikte Poddupye’ye gitmek üzere Moskova’dan ayrılırlar. Tesadüfe bakın ki, sözleşmiş gibi aynı gece birkaç saat ara ile Granit Kafa’nın evine varırlar.
Mihail, kendisine sadakatle bağlı olan sekiz yıllık karısı Tamara’ya, çocukluk arkadaşıyla birlikte buraya geldi diye kızar. Onu da Boris’le birlikte bağlar. Yukarıdaki özette vurgulandığı gibi, kurgu baştan sona olasılığı düşük varsayımlar üzerine kurulmuş. Hiç gerçekçi değil, kurgunun her aşaması tartışmaya açık. Eğreti gibi duruyor. Ahmet Ümit, ‘Kukla’ ve ‘Kavim’ romanlarında her olaydan sonra suyu bilerek bulandırıyor. Kahramanına en kötü olasılıktan başlatacakmış gibi bir izlenim de yaratıyor. Kahraman sonuçta en başında vereceği mantıklı kararı uyguluyor.
Aysu, modern romanın araç ve gereçlerinden faydalanmamış. Yapıt polisiye de olsa öykü, şiir ve denemeyi görmemezlikten gelmek, bir kez olsun alıntı bile yapmamak okuru edebiyat sofrasına davet etmemek anlamına gelir.
Akıcı olan ‘Tamara’nın Gözyaşları’nı, mesleki (kıriminal) olarak eksik bulduğum Ahmet Ümit’in ‘Kukla’ ve ‘Kavim’ romanları kadar donanımlı olmadığını gözledim. Her bilim dalının kendi dili olduğu unutulmamalıdır.
Tempoyu diri tutmasını bilen Aysu, iletişim çağında yaşadığını unutmuş olacak ki, üç kez telefon sözcüğünü kullanmış. Konsoloslukta resmi görevli olarak çalışan Mihail ile Tamara ayrı ülkelerde yaşamalarına karşın hiç telefonla görüşmüyorlar!.. Roman aceleyle yazılmış izlenimi veriyor..! Kitabın adı sonradan konmuş. ‘Tamara’nın Gözyaşları’ romanın içinde yeteri kadar öne çıkarılmamış. Kitap içi, adını çağrıştırmıyor.
Bükümlü sözcükler kullanmayı sevmeyen Aysu, romana has bir dil oluşturduğu söylenebilir. Dili, onun hayattaki duruşunu, yaşını ele veriyor. İki binli yılları anlatmasına karşın, eski bir dil kullanmış. ‘Taş çatlasa otuz beş yaşlarında’ , ‘sırım gibi biriydi’, ‘burnunun direği kırılacak gibi’. Orhan Pamuk gibi dilini yenilemeyen Aysu’nun kullandığı yabancı sözcükler (eski dil), okuru dallara budaklara takarak özgürce gezdirmiyor. Okurunu edebiyat sofrasına oturtmayı hiç düşünmemiş.
Romanın yüzde 45.8’i (50.7)* diyaloglarla geçiyor. Diyaloglarda eleştirel bir tutum sergilenmemiş. Sayfada ortalama 7.3 (3.5) paragraf yapılmış.
Güzel, parıltılı söz yazma merakı olmayan Aysu’nun, okurunu ürküten absürt ve argolu sözleri Ahmet Ümit gibi çok kullanmamış. ‘yanına götür şıllık, âdi fahişe’ (s.309) ‘koynuna girmeden önce düşünmeliydin pis kaltak!’ (s.311) Homurdandı sözcüğünü sayfada ortalama 0.4 kez kullanmış. ‘sıkıntılı bir sesle homurdandı’ ‘bir şekilde homurdandı’ (s.64) ‘ters ters bakarken homurdandı.’ ‘bakıp homurdandı’ (s.66) Sözcüklere duygu aşılamayı unutan Aysu, sayfada ortalama 22.4 (25.9) kez yabancı sözcük kullanmış. ‘bir şey bulamadıklarını ihsas edercesine’ (s.29) ‘bir yıl evvel muttali oldum’ (s.161) ‘dudakları iştiyakla öpmekti.’ (s.183) Aysu, bir toplumun dilini yansıtan kültürünün de izini süren atasözünü romanında hiç kullanmamış. (her 117 sayfada bir kez )
Geriye dönüş tekniğinden yararlanarak geleceğe dönük kurgu üretmediği gibi çok katmanlılık da sağlamayan Aysu, Türk halıları gibi çok desenli olan hayatı elindeki imgelerle bezemeye çalışmış. ‘yalnız burayı savaş alanına çevirmişler de…’ (s.120) ‘Boris içine ılık ılık yayılan duygunun mutluluk olduğunu hissediyordu…’ (s.272) Sayfada ortalama 1.6 (1.3) kez imge kullanmış.
Okurun merakını gıdıklayarak romanına akıcılık sağlayan Aysu’nun ayrıntılarda ustalık gösterdiği söylenemez. Ahmet Ümit, işlevsel ayrıntıları seviyor. ‘Hafifçe gömüldüğü karın içinden başını kaldırdığında, posta treninin son vagonunun da ağır ağır uzaklaştığını ve canavar ağzı gibi görünen bir tünele girmek üzere olduğunu gördü.’ (s.177)
Yazınsal dili yakalamak gibi bir kaygısı olmayan Aysu, insanın iç çatışmalarını anlatan içmonoloğu romanında bir kez (Kavim: yoğun olarak) kullanmış. “ ‘Gayesiz, amaçsız bir erkek güruhu,’ diye homurdandı içinden.” (s.60)
Bir düşünce üretimi olan denemeye romanında hiç yer vermeyen Aysu, sayfada ortalama 3.7 (4.4) kez gülümsemeleri gevreten sorular yöneltmiş. Düşünsel derinliği olmayan, ardını yoklatmayan sıradan sorular. ‘İkna mı? Yoksa çocukluk arkadaşına güvenmiyor musun? Bunca yıldır sana hiç yalan söylediğimi gördün mü?’ (s.231)
Terimlerde de seçici olduğu söylenemez. ‘ünlü Kuğu Gölü bale süitinin’ (s.20) ‘ajanlar Yabancı Diller Enstitüsü’nde’ (s.42) Sayfada ortalama 4 (3.9) kez terim kullanmış.
Dilin anlatım gücüne katkı sağladığı gibi estetiklik de veren ikilemeler, sayfada ortalama 1.1 (0.7) kez kullanılmış. ‘Ajan bön bön genç kadını süzdü’ (s.53) ‘Sonra tane tane, kelimelerin üzerine basa basa konuştu’ (s.116)
Aysu’nun betimlemeleri insanın iç dünyasına derinlemesine inemiyor. ‘kapı aralığında genç kadının solgun yüzünü gördü. Bir an göz göze geldiler. Tamara sabahlığının üzerine kürkünü geçirmiş terlikleriyle bodruma inmişti. Sarı saçları dağınık olarak omuzlarına dökülmüştü ve mavi gözlerinde her zamanki korku ve endişe vardı.’ (s.82) Sayfada ortalama 5 (6.4) satır betimleme yapmış.
Osman Aysu, karakter zenginliği verdiği romanına, edebiyat tadı vermek için çaba harcamamış. Çağrışım gücü yüksek, sözvarlığı deyimleri sayfada ortalama 0.5 (1.1) kez kullanmış. Düşük bir oran. ‘Tereyağından kıl çeker gibi halledeceğiz.’ (s.150) ‘FSB görevlisinin içine kurt düşmüştü’ (s.179) ‘Söylediği şey tüylerimi diken diken etti.’ (s.270) Eski deyimler kullanmış.
Yazar, gücü ve işlevselliği olan alıntıyı bir kez olsun yapmamış. Açıklamaları kaldırıldığında eğretileme gibi görünen benzetmeyi, sayfada ortalama 1 (2.4) kez kullanmış. ‘buz gibi hava esti’, ‘buz gibi soğuk’, ‘gözlerindeki buz gibi ifade’, ‘topaç gibi döndürmüş’ ‘Dondurucu soğuk kırbaç gibi yüzünü yaladı’ (s.80) Bildik eski benzetmeler yapmış. Şiirin vazgeçilmezi olan eğretilemeleri sayfada ortalama 0.4 kez kullanmış. ‘Granit Kafa’yı tanısan böyle konuşmazdın.’ (s.150) ‘Kapka’nın Köpekleri yine bir arada…’ (s.193)
Dile emek vermeyen Aysu, zaman zaman sözcüklerin iki gözünü boyayarak mecaz anlam vermiş. ‘Oltanın ucunda Mihail Kuznetsov var.’ (s.207) Bu arada kendi kellesinin kopması da ihtimal dahilindeydi.’ (s.93) Sayfada ortalama 1 (0.1) mecaz kullanmış.
Yazar, yazıyı kuruluktan kurtaran ve okuru gülümseten mizahtan her yüz sekiz sayfada bir (0.2) faydalanmış. “O sırada Boris de dudaklarını iyice Tamara’nın kulaklarına yapıştırarak, ‘Ne dersin, yoksa bu yaşlı kadın da FSB ajanı olabilir mi?’ diye fısıldamasında hafif bir ironi havası yakalamıştı ama karşılık verme yoktu. Tamara’nın yapamadığını yaşlı kadın yaptı. ‘Ne fısıldıyor kulağına? Seni sevdiğini mi?’ Kızaran genç kadın, ‘Evet,’ dedi. ‘Beni çok sevdiğini söylüyor.’ Yaşlı kadın gevrek bir kahkaha attı.” (s.147)
Ölümün soğu nefesini ensesinde hisseden kahramanlar yaratan Aysu, sıfatı sayfada ortalama 5 kez kullanmış. ‘Kocasına kıyasla biraz daha kısa boyluydu’ (s.120) ‘temiz bir havlu bulup’ (s.242) ‘donuk bakışlı iri mavi gözlerini’ (s.20)
Yazar, yazının içinde çiçek gibi duran montaj tekniğinden faydalanmamış. Güzel söz meraklısı olan Ahmet Ümit, ‘Kavim’ romanının her otuz beş sayfasında bir kez montaj yapmış.
Yoksul Rus köylüsüne sosyoloji penceresinden bakmayı akıl edemeyen Osman Aysu, okurunun merakını gıdıklayarak heyecanı yüksek tutmasını bilmiş. Şiir kitaplarında olduğu gibi polisiye romanlarında da kitap içi aksesuar kullanılması daha ilgi çekici hale getirmez mi? * * * Tamara’nın Gözyaşları / Osman Aysu / Epsilon Yayıncılık / 325 s. / / / Dilde geleneği sürdürme çabası olmaz. Korkmayın, Türkçede milliyetçi olursak kimse bizi aşağılamaz!.. Türkçemizin kurtuluş savasına siz de katılın..!
* Parantez içindeki bilgiler, Ahmet Ümit’in ‘Kavim’ romanının değerleri.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.