- 3075 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Sorumluluklarımız!!
Müslümanların sosyalleşmesi ve global sorumluluklarının farkına varması adına yazılmış bir kompozisyon.
SORUMLULUKLARIMIZ
Küresel ısınma ve eko sistemdeki hayatı tehdit eden değişiklikler karşısındaki sergilenen vurdum duymaz tavırların insanlık alemine faturası tahminlerin ötesinde olacaktır.
Elbette bu büyük facianın suçluları belli olmasına rağmen, mutlaka bu konuda herkese her seviyede düşen sorumluluklar olduğu gibi bizlere de önemli sorumluluklar düşmektedir.
Özellikle son dönem itibarı ile ilim merkezlerinden kasıtlı bir şekilde uzaklaştırılmış ve cehalete mahkûm edilmiş bulunan biz dindarlar, genel kültür ve çevre bilincinden mahrum bırakılmakla, doğal dengelere tesir açısından fazla bir önem ifade etmemekle beraber İslam’a yakışmayan davranışlardan kendimizi soyutlayabilmiş değiliz.
En basitinden yerlere tükürme ve eline geleni sorumsuzca etrafa atmak gibi genel ahlak kuralları karşısındaki vurdum duymazlıktan tutun, israfın her çeşidinin dinimizce kesinlikle haram kılınması emrine olan muhalif, lakayt, laubali ve benzeri davranışlar, Müslümanlar adına, dünya genelinde İslami ahlak kurallarını bir tarafa bırakın içinde yaşamakta oldukları genel ahlak kurallarını dahi hiçe sayan bir profil ortaya koymaktadır.
Bu sorumsuz, rahat ve bilinçsiz davranış ve anlayışın faturası da maalesef İslam’a kesilmektedir.
Öyle bir Beladan (musibetten) sakınınız ki geldiği zaman sadece zalimleri değil mazlumları da içine alır veya cezalandırır.
Çünkü musibetin gelişinde birinci sorumlu zalimler görünse de, o zalimlerin ve zulümlerin vuku bulmasına sebebiyet verme, davetiye çıkarma sonrası itibarı ile de önleme adına tedbirler almayan mazlumlarda sorumludur. Buna, rıza-en, iltizamen davetiye çıkarmak denir.
“ Es-sebebu kel fail” sebep olan fiili işleyen gibidir.
” Kullukum rain ve kullukum mes-ulun an raiyyetihi” hepiniz çoban (idareci) sınız ve hepiniz idarenizdekilerden mes-ul sunuz diyen Peygamberi zişanın gösterdiği hedeflerden ne kadar uzak olduğumuzu yaşadığım bir olayı naklederek özetlemek istiyorum.
Bir ikindi veya öğlen namazımı kılmak için İzmir’in selatin camilerinden olan Hisar önü cami-ine girmek üzere içeriye ayağımı attığımda kürsüden canhıraş feryatları andıran ve şok eden şu ifadelerle dona kaldım.
İfade aynen şöyle
“ Müslüman çağdaş olamaz.”
Sanki başımdan aşağıya buz gibi veya ateş gibi sular döküldü.
Ve sevgili hocamız üstüne basa basa aynı kelimeyi sanki zihinlerde tesbit etmek istercesine, sesinin tonunu daha da artırarak bir daha tekrarlamaz mı.”
Müslüman çağdaş olamaz.”
Tabi bu arada,
Ben, kısa bir zaman dilimi olmasına rağmen hocamıza olmadık hakaretleri kalbi ihtizazlarımla havale ettim.
Amma beni utandıran ve sanıyorum tüm İslam âleminin kulağına küpe olacak ve beni de belki ömrüm olduğu müddetçe aceleciliğimden dolayı mahcup duruma düşürecek şu altın vecizeyi yapıştırdı.
“MÜSLÜMAN ÇAĞA BAŞ OLUR. VE OLMALIDIR.”
Ve o günden sonra uzun zaman ders ve sohbetlerimde önce kızıp sonra hayranlıkla takdir ettiğim hocamızın ” Müslüman çağdaş olamaz.”
“MÜSLÜMAN ÇAĞA BAŞ OLUR. VE OLMALIDIR.” sözünü önemli bir materyal olarak kullandım.
O hocamıza hayranlığımı cemaatler önünde ifade ettim.
İnşaallah onun hakkındaki ilk su-i zannım ve infialimden kaynaklanmış olan manevi mesuliyetin sorumluluğundan hesaba çekilmemeyi de af ve mağfireti sonsuz ğaffarezzunub olan rabbimden diler ve dilenirim.
Evet, baş olmayanlar kuyruk olmaktan kurtulamazlar, kuyruklarında sazı sözü kuyruk kadar olur.
Şimdi başta kendime ve sonrada Müslüman olduğuna inanan ve Müslüman olduğunu iddia eden her kese soruyorum.
İnsanın sosyal ve siyasal, iktisadi adli, ahlaki hatalarından kaynaklanıp, Dünyanın fiziki, coğrafi, jeolojik, meteorolojik ve ekolojik yaralarını sarmak için Müslümanların, İslam’ı dünya insanlığına baş yapma sorumluluğu yok mudur.
Böyle bir sorumluluğumuz varsa bu sorumluluğumuzun ne kadar farkındayız, bu sorumluluğumuzdan kurtulma adına ne kadar çalışıyoruz.
Siz sevgili kardeşlerimi dinimizin İnsana kâinat içinde takdir etmiş olduğu değeri anlayabilme adına çoğunuzun haberdar olduğunuzu veya evlerinizde bulunduğunu tahmin ettiğim Risale-i Nurlara bir göz atmaya davet ediyorum.
İnsan EŞREF-UL MAHLÛKATTIR.
Bildiğiniz gibi yaratılmışların en şereflisi, hilkatindeki mükemmellik onu aynı zamanda mükerrem kılmış.
Yerlerin ve göklerin, maddenin ve mananın sırları ve hâkimiyeti insana verilince bu mazhariyet insanı HALİFE-İ RUYİ ZEMİN makamına yükselterek aciz bir hayvan olmaktan kurtarıp “LEKED HALEKNEL İNSANE Fİ EHSENİ TAKVİM” sırrına mazhar kılmış.
Eşyanın ruhu niteliğinde bulunan âlemi melekûtun sakinleri olan melekler, Bezmi elestte Âdem’e (as.) secde etmelerinin sırı-ı hikmet ve hakikatini, âlemi şehadette insana hizmet ve itaatleri olarak görmekteyiz.
Yeriyle göğüyle, canlısıyla cansızıyla her şeyin insanın emrine LEBBEYK diyerek itaat ettiğini insanın gücü ile telif etmenin mümkün olamayacağı gibi.
İlim açısından da “ALLEMEL ADEME Bİ ESMA-İ KULLİHA” 2/31iltifatı ilahisine mazhariyeti olmasa idi!! insanın eşya ve hadiseleri isimlendirme, şekillendirme ve yönlendirmede etkisinin herhangi bir hayvandan fazla olabileceğini iddia etmek mümkünmüydü.
Allah (c.c.) sıfatları ile teçhiz edip esmasını talim etti EŞREF-UL MAHLÛKUNU HALİFE-İ RU-Yİ ZEMİN olarak tayin etti ve peşinden de, Onu kendisine muhatap olarak tercih etti. Yani MUHATAB-I İLAHİ olarak kendi zatına muhatap seçti içinden Adem(as.) gibi safiyullah, İbrahim(as.) gibi Halilullah ve Hz Muhammed (Asv.) habibullah makamının temsilcilerini insanlığın tahripkar yönlerini tamir ve tadil için içlerinden vazifelendirdi.
İşte ey eşref-ul mahlûkat ve halife-i ruyizemin olan insanlar ve muhatab-ı ilahi siz Müslümanlar Allahın size emaneten verip te cennet karşılığında ticareten istemiş olduğu dâhili ve harici afakî ve enfüsi emanetlerini daha ne kadar sorumsuzca tahrip edecek veya insanlığını; hırs ve hasedine kurban eden zalimlerin dünyevi ve uhrevi hayatınızı tahrip ve tehdit edişine ne zamana kadar seyirci kalacaksınız.
Yoksa kendisine acımayana acınmaz kabilinden Allahın hakkınızdaki rahmet, merhamet, inayet ve muavenetini kaybetmeyi mi bekliyorsunuz.
Yazıma bir ayeti kerime ve bir hadisi şerif ile son veriyorum.
“KUNTU HAYRE UMMETİN UHRİCET LİNNASİ TEMURUNE BİL MARUFİ VETEN HEVNE ANİL MUNKERİ VETU MİNUINE BİLLAHİ”3/110
“KULLUKUM RAİN VEKULLUKM MESULÜN AN RAİYYETİHİHİ”
Bu ayeticelile ve bu hadisi nebevinin muhatabları sizler, insanlığın hayrı için insanlığın içerisinden çıkarılmış en hayırlı bir millet değimlisiniz?
Ve sizler hepiniz sürüsünden yani idaresinden mes-ul ve mükellef birer muvazzaf sevk ve idareci ve beyin yapıcılar değimli siniz?
Rehberiniz mi yok.
Önderiniz mi.
Herkese saygı ve hürmetlerimi arz eder.
Kudsi, ali ve ağır hizmetimizin ifa ve icrasında “Vehuve ala kulli şeyin kadir “ sırrına sahip “kun feyekun” emrine malik olan rabbimin yar ve yardımcımız olmasını diler ve dilenirim.
Sorumluluklarımız!! Yazısına Yorum Yap
"Sorumluluklarımız!!" başlıklı yazı ile ilgili düşüncelerinizi ve eleştirilerinizi diğer okuyucular ile paylaşın.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.