- 1902 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Sanat Ve Politika
Yaşamda idealist felsefeyi savunanlara, idealist sanat ve estetik anlayışına sahip olanlara göre sanat ile politika farklı içeriklere sahiptirler ve toplumsal yapı içerisinde farklı görevleri yerine getirmektedirler. Bu nedenle sanat ile politika arasında bir ilişki kurabilmek mümkün değildir.
Diğer yandan idealistler için politika geçici ve dönemsel şeyleri konu edinmektedir kendine ve zamansal olanla uğraşır. Onlara göre politikanın kalıcılığı yoktur ama sanatın vardır. Sanat, insani temalarda evrenseli konu edindiğini için zamansal olarak sınırsızdır, dolayısıyla sonsuzudur.
İlk bakışta doğru gibi gelen bu görüşlerin tartışılığında nasıl temelsiz ve yanlış olduğu hemen görülür.
Tartışılan bu konu aslında çok eskilere dayanır. Hatırlayanlar olacaktır; bir zamanlar, “sanat sanat için midir yoksa sanat toplum için midir” önermesi ekseninde önemli tartışmalar olmuştu. Ve sanatın toplum için gerekli olduğu görüşü üstün gelmişti. Sonuçta bugün, idealist düşünceye sahip olanlar örtülü de olsa “sanat toplum içindir” görüşünü kabul etmiş bulunmaktadırlar. Ancak bunu kabul etmeyenler de vardır.
Örneğin, Nobel Edebiyat Ödülü verilen Orhan Pamuk bunlardan biridir. Romanlarında toplumcu bir içerik ve estetik olmadığı gibi, bu durumdan da rahatsız olmamaktadır. Kendisine sorulan “Orhan Pamuk kimin için yazıyor? ” sorusuna rahatlıkla, “kendim için yazıyorum” yanıtını verebilmektedir. Diğer taraftan da politik bir yazar olduğunu kanıtlamak için, Ermeni Meselesinde olduğu gibi çeşitli atraksiyonlar yapmaktan da geri kalmamaktadır.
Sanat ürünlerini eğer insanlar tüketiyorsa bugün milyonlarca insan şu ya da bu şekilde politikayla ilgilenmektedir. Dolayısıyla sanat-sanatçı ve politika bağı zaten hayatın içinde kurulmuş demektir. “Kendim için yazıyorum” diyen bir romancı bu bağı ne görmezlikten gelebilir ne de ortadan kaldırabilir.
Sanat politika ilişkisinin olmadığını savunanlar aslında idealist felsefenin ve estetiğin tipik konumunu da ortaya koyarlar. Bu yaklaşımlar bugün gelinen noktada milyonlarca insanın hem politikayla hem de sanatla ilgilenmesini ısrarla göz ardı ederler. Bu koşullar altında sanatla politika ilişkisi apayrı bir güçle kendisini duyurmaktadır. Toplumsal muhalefetin ve mücadelenin gelişkin dönemlerinde olduğu gibi tekrardan dolayımsız bir biçimde sanat-politika ilişkisi bugünde kurulmalıdır. Bu bağları yadsımak ve sanatla politikanın ayrı şeyler olduğunu, aralarında bir bağın bulunmadığını ve sanatın bağımsız olduğunu söylemek sanat ve politikada düpedüz gerici bir tutumdur ve onaylanacak bir yanı yoktur.
Avner Ziss, Estetik yapıtında bu akıldışı savunu durumuna, Fransız ressam L.Mittelberg’in, o güzelim Sanat İçin Sanat tablosu örneğini verir.
Bilindiği gibi bu tabloda, bir adamın ipte sallandığı bir ağacın karşısında, bir ressam, sehpası başına oturmuş, ağacın dalında sallanan cesede bakıyor ama gördüğü ve resmettiği sadece bir ölü doğadır. Çiçek saksısı ve elmaların resmini yapmaktadır.
Sanat tarihi kitaplarını şöyle bir karıştırmış olanlar da çok rahat bir şekilde göreceklerdir ki, insanlığın kültür hazinesini oluşturan sanat eserlerinde “bağımsızlık” ya da tarafsızlık diye bir şey yoktur. İlerici düşünceler ve siyasi fikirler taşıyan, yaşamla sımsıkı bir ilişkisi olan, politik mesajlar içeren sanat yapıtları, sanatın gelişmesine, ilerlemesine, karşılaştıkları tüm baskılara rağmen damga vurmuşlardır. Bu yapıtlar aynı zamanda sanatın geleceği için de yeni fikirleri, tartışmacı-geliştirmeci bir tutumu savunmuşlar ve hayata geçirmişlerdir.
Bireyi belirleyen toplumsal ilişkiler olduğu belirlemesi, utangaç bir biçimde de olsa, idealist estetiği savunanlar tarafından kabul edilmektedir. Günümüz sanatçısı, içinde yaşadığı toplumsal şartları göz önünde tutmadığı sürece ortaya koyacağı eserin insanlığa bir faydasının olmayacağını artık anlamalıdır. Bunda şaşılacak bir durum yoktur. Eğer sanat, bilim gibi gerçekliğin ortaya çıkarılmasında bir araçsa ve bir öğrenme biçimiyse, toplumsal ilişkileri ve toplumsal geçekleri yok kabul etmesi zaten mümkün olmamaktadır.
Çağdaş insan, çağdaş sanatçı ve özellikle de dürüst sanatçı, sanat ve politika arasındaki bağların bilincinde olan sanatçıdır. Sanat ve politika ilişkisinde, birincisinin ikincisinin karşısındaki bağımlılığını kabul etmelidir. Bu bağımlı ilişki tarzını reddetmenin ve sanatın bağımsız ve tarafsız olduğunu savunmanın da gerici bir “tutum ve politika” olduğunu asla göz ardı etmemelidirler.
Mehmet Ali Yazıcı
YORUMLAR
Yetmiş yedi senesinde, lisede kompozisyon konumuzdu ''Sanat sanat için mi yoksa yoplum için midir ? sorusu. O zaman da toplum için olmasını savunmuştum bu gün de daha bir inançla savunurum.
Toplumu umursamayan insan, insan olamaz, insan olmayan da sanatçı olamaz zaten !
Fikret TEZAL tarafından 3/19/2010 5:49:33 PM zamanında düzenlenmiştir.