Saygı’nın Başarısı ve Adam Kayırmak (23)
30 yıl öncesinden yaşandığı anlatılan bir öyküdür;
Temmuz ayı, çok sıcak bir gün ve iş başvurusu yapmış insanlar görüşme için sıra bekliyorlar. Bu sıcak havada iş başvurusuna gidenler arasında ceketini çıkartmayan gencin başvurusu kabul ediliyor.
Onu işe kabul eden patronu, diğerlerinin yanında onu çok saygılı ve mütevazı görmüştü.
O genç ise işe kabul edilmesini eşine bağlıyordu. Eşi, gömleğini ütülemeye vakit bulamamış, sadece ön kısmını ütülemiş olduğu için ceketini çıkartamamıştı aslında.
Sıcak bir gün olmasına rağmen, karşısında ceketini çıkartmamış bu gencin sergilediği tavır patronun hoşuna gitmiş ve onu işe kabul etmişti.
Demek ki o günlerde insanlar, kendilerine saygı gösteren, mütevazı olanlara daha çok rağbet ediyorlardı.
Sizce bu gün nasıl, değişmiş olabilir mi dersiniz? Gözlerinizi kapatıp günlük hayatta etkilendiğiniz ya da sevdiğiniz insanların size karşı tavırlarını düşünün ve bir karar verin. Değişmiş olabilir mi?
Peki biz nasıl bir seçim yapıyoruz, bunu düşündük mü? Her gün başkalarını tenkit ettiğimiz konulardan bir tanesi de “adam kayırmak” la ilgili değil mi? Aslında iyi bakarsak insanın yaratılışında olan bir doğallıktır bu. Sevdiğimiz, sevdiklerimiz veya diğer bahaneler bizim de adam kayırıcılığımızın mazeretlerindendir ve bundan da hiç rahatsız olmayız.
Fakat, iş başka yönlere dönerse durum farklılaşır. Sistem aynı olmakla beraber tepkilerimiz büyümeye başlar. Hele hakkı yenen biz olursak bakın kızılca kıyamet nasıl kopuyor?
Toplumdaki bozukluklardan belki de şikayet ettiklerimiz arasında bu durum ön sırayı almıştır da farkında bile değilizdir. Bize dokunmadığı zaman “-yaa, vah, vah, tüh tüh”lerle geçiştirdiğimiz olayları biz yaşadığımızda sesimiz hemen yükselir.
Günün birinde bir vatandaşla sohbet ederken benzeri konularda verip veriştiriyordu. Bunların konuşulması ve anlatılması çok önemli ama, konuşanlar aynı işi işliyorsa ne demek lazım düşüncesiyle ona bir soru sorduğumu hatırlıyorum ve demiştim ki; “Şimdi sen bankaya gittin, uzun bir kuyruğun olduğunu gördün ve bir saatten önce sıranın gelmeyeceğini fark ettin. Çalışan memurlardan biri de senin akraban ise, arkaya geçip işini halleder misin, yoksa sıranı mı beklersin?” Cevabı bugün gibi hatırlıyorum; “Enayi miyim, tabiî ki beklemem!!!” Bu durumda başkalarını tenkit etmenin ne anlamı var? Eğer konuşan tanınmıyorsa belki iyi bir sohbet olur….
Sözü uzatmaya hiç gerek yok, iğneyi kendimize batıralım da bakalım…..
Saygı ve selamlarımla, esen kalın
Almuti
YORUMLAR
yine güzel bir yaziydi.okumaya degen her zaman ki gibi.
yüreginize saglik.
sonsuz saygimla
Almuti
esen kalın saygılarımla
Yine o kısacık öykülerden biri eklenmiş yazıya. fakat bu muhteşem birikime saygı duymak gerekiyor ; nasıl da özenle seçiliyıor o kısacık ders verici öyküler.
İğneyi kendimize, çuvaldızı başkasına batırmayı ise pek kolay beceremiyoruz galiba...
Almuti
esen kalın
saygılarımla