- 3101 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
ÜMİT
İnsanlar, çalışmakla çok işler başarırlar. Çalışmanın ve azmin elinden hiçbir şey kaçmaz. Bir işi, başaramayacağınız endişesi sizleri ümitsizliğe sevk etmesin. Başarabilmenin mücadelesini vermek de başarıdır. Kazansanız da kaybetseniz de kârdasınız.
Ümidi olmayan yaşayamaz. Aklınız karmakarışık düşünce yumağıyla örülü olabilir. Sizleri hayata bağlayan ve ellerinizi yarınlara uzatan ümidinizdir. Ümitli ve iradeli olmanızı sağlayansa yüce yaratıcı olan Allah’tır.
Hayal kurmak ve yarışa başlayabilmek, ümit için ilk adım olmalıdır. Yarışa başladığınızda bununla yola çıkarsanız. Yarışı birinci olarak tamamlayanla sonuncu olarak tamamlayan arasında fark yoktur. Bu demek değildir ki, devamlı sonuncu geleceksiniz diye. Bazen birinci, bazen de ikinci veya sonuncu da gelebilirsiniz. Bütün bu sonuçlar, zincirin halkalarıdır. Bu halkalardan biri kopmuşsa, yarışın anlamı ortadan kaybolur. Birinci gelen birinciliğini ikinciye; ikinci gelen ikinciliğini üçüncüye borçludur. Nihayetinde bu zincirleme silsilesi devam eder gider. Açık konuşmak gerekirse birinci gelen birinciliğini bazen sonuncu gelene borçludur.
Düşünün ki yarışmaya sadece bir kişi katılsaydı, bu yarışmanın anlamı olur muydu? Bu kişi, sadece kendisiyle yarışırdı. Kendini yenmek, kendini yenmek ve yine kendini yenmek… Kendini yenmek uğrunda heder olup giderdi. Enaniyet duygusu kişinin içine girmişse bu kişi iflah da olmaz. İki kişinin yarışmasıyla, çok kişilerin yarışmalarının zevki bir olur mu? Elbette hayır. Ancak unutulmaması gereken nokta şudur: Birinci gelen, başklarını küçümseyerek kibirlenirse ve kendisinden aşağıdakileri alaya alacak yaklaşımlar içinde olursa, onun birinciliği alçaltıcı bir birinciliktir.
Ümitli olmak başka bir şeydir, ümidi yakalayabilmek başka bir şeydir. Ümidini kaybeden birinin, hayal kırıklığına uğraması normal gibi gözükür. Bu yüzden birçok insanın, ölümü bile tercih ettiği görülür. Peki, ölümü tercih edenlerin ümidi yakalama gibi bir şansları var mıdır? Ümitsiz bir aşka tutulanların durumlarını nasıl açıklayabilirsiniz? Âşık olmak aslında güzel bir duygudur. Ancak âşık olan kişi, âşık olduğu kişiyle evlendiği zaman aşkı biter. Âşık oldukları zamanki duygular, hep aranır durur. Ümitli olmak da böyledir ama daha kapsamlıdır. Belki hayatınızda bir kere âşık olabilirsiniz ama hayatınız boyunca ümitsiz kalamazsınız. Ümitlendiğiniz bir şeye kavuştuğunuzda, başka ümitler yeşerir kalplerinizde. Bu duygular, ömür boyu devam eder gider. Ümit ettiklerinize ulaştıkça, başka ümitlerin filizlendiklerini görürsünüz ve hayata daha sıkı bağlanırsınız.
Ümit ettikleriniz, sizlere ulaşılmaz gözükebilir. Bu hedefinize ulaşmak için yılmadan çalışmalısınız. Kış hep baharı ümit edip durur. Bahar yazı, yaz da kışı. Ümit, sabrın elinde yoğrularak hedefine sapmadan ulaşır.
Hayatınız boyunca; aç, susuz kalın ama asla ümitsiz kalamayın. Dünyadaki bütün kötü insanları, iyi edeceğim ümidiyle yaşarsanız; bu duygu, sizin için güzel duygular oluşmasına bir an neden olabilir. Fakat bu gerçekleşmezse, ümitsizliğe düşmeyin. Sizin böyle düşünmeniz bile, var olduğunuzun kanıtıdır.
Bazı nesneleri yargılarsınız. Yapabilecek seviyede olsanız da bazen istediklerinizi yapamazsınız. Bu durumda; bağırır, çağırır ve öfkelenirsiniz. Sonunda da yığılıp kalırsınız. Gücünüzün yetmeyeceği işleri istemek veya bütün insanların yapamayacaklarını istemek yanlış olur. Mantıklı düşünmek her zaman en doğrusudur. Keskin sirke, küpüne zarar verir. Öfkeniz sizi yenerse, ümitsizlik sizleri kuşatabilir. Sonunda da kendinizi, tuz dökmüş gibi eritirsiniz.
Mümin, cennete gireceğini hep ümit eder durur. Ancak cennete kesin gireceğini garanti edemez. Garanti etmesi demek, ümit ettiği hedefe ulaşması demektir. Müminin cennete ulaşma arzusu, ümitle korku arasına olmalıdır. Ancak mümin, cennete ulaşmayı hep ümit etmelidir. Müminin cehenneme girmemesi ümit edilmelidir. Mümin güzel amelleri ömrü boyunca yapar. Allah’u Teâlâ bu güzel ameller karşılığında, müminin ümit etmiş olduğunu fazlasıyla verir. Ümidi verenin, ümit edilen yeri vermesi daha da güzeldir.
Çevrenize bir bakın, hangi hayal ve ümitlerle yaşayanlar var? Sanatçı, tiyatrocu, iş adamı, patron, esnaf, sanatkâr, milletvekili, başbakan, cumhurbaşkanı… Ancak bunları hayal edenlerin hayatta başka mesleklerle ya da makamlarla karşılaştıklarını görürsünüz…
Allah’a ve ahret gününe inanan insanların, ümit ettiklerini bu dünyada yakalayabilmeleri mümkün olmayabilir. Bu dünyada, yüce yaratıcı Allah’ın istediği gibi gerçek bir kul olursa; yüce Allah, onu ahrette ümit ettiklerinin de ötesinde ödüllerle ödüllendirecektir.
20.07.1998
İstanbul
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.