6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2034
Okunma
" İnsan kendini yalnızca aşkla tanır" diyordu Oya.
Ben kalbimi dinliyorum bir yaşamdır.
Kendimi tanımaya zemin yaratıyorum, aşkı ararken.
Ağına düştüğüm aşklar içinde, tanınmaz hallere, tanınmaz acılarla inip çıktıkça,
kaçıyorum. Bu duygular kuytusunda çırpınan bir deli oluyorum.
Dudak izlerimde onun kokusunu hapsediyorum. Hem gül, hem bülbül olmanın keyfiyle
aşk biriktiriyorum. Hepimiz aynı duyguları yaşıyoruz. Aşkla donanmadıkça, yüreklerimiz
irkilmiyoruz, uyanmıroruz uykudan. İçimizdeki o şarkılar notalara ve nağmelere dökülmedikçe, yüreğimiz bilenmiyor aşka. Yıllarca anlatsam, dil döksem bu duygular
yinede yetersizdir diyordu Oya. Duygularıma pusu kurmuştu hayat. Gözlerim gözlerim
değildi sanki. Gördüğüm her renk, onu anımsatıyordu bana. Güneşten kararmıştı beyaz teni.
Ah!
Aşkın gözü yok muyudu çölden okyanuslar yaratan bu öykülerde?
Ah! beni fark etmeyen adam. Yakışıklı adam.
Uzak-yakın binlerce yıldızlardan sıyrılıp kızıl gökten daha mavi morda anlam bulan adam!
Doğmak için de, sevmek için de bu düya’ya gelen adam.
Al dalgaların köpüğünü ört saçlarımı
Yanına çağır rüzgârı
Kıyılarına uçup gelsin martılar
Dinle sessizliğin koynunda
Yağmurla bulutun birbirinden ayrılmasını bekle
Aşkı unutan gözlerin
Unutmaz yakamoz ve yıldızların birer sevgili olduğunu
Kalbin kanamayan bir taş olsa da
Ben seni sevdim
Üşütme ayazda yalnızlığını, sarıl bana
Söndür artık mum ışığını
Tut ellerimi usulca gir koynuma
( O güzel başını göğsüme yasla )
Oya bu şiirle aşkını noktalıyordu.
Nuri Dağdelen
Özdere-İzmir
15/3/2010