Meçhule Yazılmış Mektuplar-21
Derunî bir Merhabanın ardınca...
Bu sabah Ankara’ya yağmur yağıyor. Hava kapalı. Sokağa çıkarken şemsiyeyi de almalıyım. Aslında oldum olası sevmem sokağa çıkarken fazladan bir eşya almayı yanıma. Ama, bazen zaruretler itiyatların önüne geçiyor…
Üzerine afiyet, biraz da nezleyim. Sakın bu itirafımı şikayet olarak algılama. Lafın gelişi söyledim. Yağmurlu havalar, günlük güneşlik havalar gibi olmuyor. Zaten sen gideli hiçbir anım günlük güneşlik değil… Yâdımda kalan hayal meyal tebessümün güneşim oluyor dem dem.
Burada olup acı bir çay demlesen, cümle sıkıntılarımdan kurtulurdum gibime geliyor. Lâkin bu ihtimal dahilinde değil. Sen meçhul bir iklimde muhayyel hayallerimin ucuna iliştirilmiş nadide gülsün.
Salın gel gönlüm ardınca sürünsün, yollarına güller dökülsün. Zamanın ıtırı imbiklerden senin için süzülsün. Hayatımda her şey değişse de sana özlemim ve yazma itiyadım değişmiyor… Bugünlerde senin için şiirlerim, yazılarım mektuplarım.
Benim gibi harf yoksunu ilham yoksulu birine yazma iştiyakı aşıladın. Ruhum, muhayyel perim, dinmeyen heyecanım. Seni düşünmeden geçmiyor bir nefeslik anım. Son nefesimde de gönlümde olacaksın. Sensin dünyalık, maveralık muradım. Gülsem senin için güler ağlasam senin için ağlarım.Sensiz her şeyim yarım.
Her yazıma, sana dair bir anekdotla başlayıp sana dair bir sözle bitirmek itiyadım. Hoşça kal sonsuz hüznüm, hoşça kal can mihmanım. Naz yumağım hoşça kal.
Ankara,15.03.2010 i.K