- 1359 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
DENEDİM YAŞAMAYI
Nasıl yanmıyor ki ellerin oynarken ateşle ya da nasıl bir çılgınlığın içine saldın ki bedenini, ruhun ihtiraslarıyla dans ederken sen, bilemez o da yanan varlığının acısını. Bir adım ötede, nefesi ensende hissedilecek kadar yakınken zebaniler, kör bir cesarete seni sürükleyen nedir? Bu kadar mı istenendir ki o ya da bu kadar mı bunaldı o ruh ki ağın ince yerini zorlar çıkmak için…
Bu insanı alıp duvara tablo yapmalı ki baksın başka cinsleri nasıl yer, içer, yaşar… Nasıl alt ederler insan boyunu aşan sorunları ya da nasıl yaşamayı becerirler sevgisiz, nasıl yaşarlar sahte sevgilerle, nasıl sürünürler ayaklar altında da nasıl baş tablaya bağlı sanırlar kendilerini…Öğrenir mi ki bakarak onlar gibi olmayı? Her kim ki ateşe bir kez sokmuştur elini alışır bedeni yanmaya bir kez ve ruhu haykırır ’nasıl yakarsan yak yeter ki gel’ der..Yeter ki gel... Ya sonra? Sonrasını düşünen, yanılır… Yaşanan an için değil mi ki bunca onurlu duruşlar ya da o anın hazzı sebebiyle değil mi ki bunca kırbaçlar…Yazılmış ki okuna, yaşanmış ki biline ve ne derseniz deyin ruhum güldü ya kime ne… Bu mudur? Belki de budur işte bütün çılgınlığı ve kudurmuşluğu beden-ruh ikileminin.
Yaşadım diyebilecek misin giderken, diyecek vaktin olduğunda de o zaman; çünkü kimse demez ardından yaşamayı bildi, diye. Eleştiri okları sırtında giderken koy elini yüreğine… Dinle onu... Fırtınalar durulmuş mu, alevlerin şavkı vuruyor mu yüzüne… Gülümse hadi ve yat binlerce yıllık ölülerin yanına. Sırtını verdiğin toprağa anlat ve kahkahalar at, yaşadım de… Sevdim ve sevildiğimi sandım. Kandırıldım…
15 Mart 2010
SERAP HOCA
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.