- 1233 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
İSPİRTO İSMAİL
Aylakçılar, köy kahvesini işgal etmiş durumda, gürültü, şamata gırla gidiyor. Kapı hızla açıldı, arkasındaki duvara gürültüyle çarpıp geri kapandı. Kimse görünmedi. İkinci hamlede kapıyı açmayı ve bir ayağını içeriye atmayı başaran, kapkara paltosunun içinde kaybolmuş, etine dolu, kısacık boylu bir adam kendini içeriye atmayı başardı. Oturacak bir yer için bakındı, lodosa yakalanmış gemi gibi, bir o yana bir bu yana yalpaladı ve sonunda bir uygun pencere kenarı buldu, oturdu.
-“Kahveci! Lan karının oğlu!”
-“Buyur İspirto?”
-“Bana buz gibi bir gazoz getir!”
Gelen İspirto İsmail’di ve kör kütük sarhoştu. Parasızlıktan rakı ve şarap alamayınca, evde eksik olmayan ispirto ile demlenmeye başlıyor ve sonunda da ispirtokolik olup çıkıyor zavallı. Adını hiç telaffuz eden yok köyde, herkes ona İspirto lâkabıyla hitap ediyor ve öyle tanınıyor artık. Soğuk bir kış gecesi, herkes sıcacık adaçayı, ıhlamur ve çay içerken, o buz gibi gazoz içiyor. Herkes, odun sobasının etrafında kendisine sıcak bir sandalye kapma yarışına girerken, o kahvenin en soğuk pencere kenarını tercih ediyor. İçinin ne kadar yangın olduğunu varın siz düşünün! İspirto İsmail, eskiden beri pek fazla konuşmayı sevmeyen, elin etlisine/sütlüsüne karışmayan, kendi halinde, sessiz, sakin birisiydi. İspirtonun da etkisiyle, sanki biraz daha uğuşmuş ve bitkinleşmişti. Daha gazozunu bitiremeden uyuyakalmış ve horlama sesleri kahveyi inletmeye başlamıştı. Kahveci Nuri ve kardeşi Cemil, hınzırca bir plân hazırlığına çoktan koyuldular bile. Çay ocağında başbaşa vermişler, aynı tastan yem yiyen culuklar (hindi) gibiler. İspirto’dan tarafa bakıp bakıp, bıyıklarının altından kıs kıs gülüyorlar. Zaman ve zemin tam onlara göre. Cemil harekete geçti bile. Bakın çay ocağından bir ensi (yanan odun) almış eline, avını yakalamak isteyen tazı gibi, yavaş yavaş İspirto İsmail’e yaklaşıyor. Aniden, yere deymekte olan paltonun ucundan tutuşturuverdi ve adam ateş topuna dönüverdi birden.
-“Ulan ben yanıyorum, can kurtaran yok mu!!!?”
Yıllardır üstüne başına döke saça içtiği ispirto ile adeta canlı bir bombaya dönen İsmail’in, bir kıvılcımla alev topuna dönüşeceğini hesap edemeyen Nuri ve Cemil’in ödleri kopmuş, donmuş kalmışlardı. Sonra işin ciddiyetini kavrayanlardan birisi, çay ocağındaki soğuk su bidonunu aldığı gibi koşturdu ve İspirto’nun üstüne deviriverdi. Ama hayret, adam hala yanmaya devam ediyordu. Neyse ki çeşme de yakındı ve kahvedekiler hep birlikte yangını söndürmeyi başardılar, şimdi soğutma çalışması yapıyorlar. Neredeyse kahve de yanacaktı, İspirto’yu dışarı çıkardılar.
-“Ulan ben ölüyorum! Çabuk beni Keles Hastanesi’ne yetiştirin!”
Köyün tek aracı Hacı Murat’ın (Murat 124) sahibi Almanyalı Yaşar acele çağırıldı, İspirto apar topar arka koltuğa yatırıldığı gibi, ver elini Keles. Keles’ten Ödemiş’e, oradan da İzmir Yeşilyurt Devlet Hastanesi’ne. Refakatçı olarak da olayın baş kahramanlarından Cemil var başında. İspirto İsmail, İzmir’deki hastanede onbeş gün kadar tedavi gördükten sonra, taburcu edildi, köye getirildi. Yaraları tam olarak iyileşememişti zavallının. Acı içinde inlemeleri, Karşıyaka’daki evinden taa Tomtepesi’ne duyuluyordu. Nuri ve Cemil kardeşler, yaptıklarında çok pişman oldular.
-“Ah ulan kör şeytan, yaptın yine şeytanlığını be! Öz dayımızı neredeyse öldürtüyordun, katil olacaktık be, katil!”
Özellikle, olayı başlatan Cemil çok üzgündü ve kimsenin yüzüne bakamaz, kahvelere çıkamaz olmuştu. Araya hatırlı kişileri koymuş, hastane masraflarını da ödemiş olmasına rağmen, İspirto İsmail onu mahkemeye vermekten vazgeçmemişti. İlk duruşma yapılmıştı ama İspirto ikinci mahkemeyi göremedi, acılar içinde inleye inleye vefat etti. Cemil’in üzüntüsü daha da arttı ve çareyi köyden başka bir yere göçmekte buldu. Bu eşek şakası, hem dayısının hayatına mal olmuş, kendisi de evinden barkından olmuştu. Vicdan azabı, bir kurt gibi Cemil’i yiyip bitiriyordu şimdi. Bakın, Kocaoğlan Dayı olanlardan hiç ibret almamış. Oturmuş sıcacık sobanın başına, ağzında kalağı (piposu) uyukluyor. Kamarlı Emmim
onu dürtükleyerek uyarmaya çalışıyor.
-“Kalk lan Kocaoğlan, kalk! Sabaha kadar koyun mu güttün, yoksa beşik mi salladın? Bak kahvede uyuyup durma, yoksa sonun rahmetli İspirto İsmail gibi olur ha! Seni de yakarlar vallahi, uyarmadı deme sonra!”
Kocaoğlan, don gömlekle zeytinlikte çapa yapmaktan öyle bitkindir ki sıcacık soba başını bulunca uyuyakalmıştır. Gözlerini hafifçe açar gibi oldu ama yeniden daldı uykuya, top atsan uyandıramazsınız artık onu.
Ali AKSAKAL
YORUMLAR
1. Konu muhteşem
2.Anlatımda öyle..
Ukalalık kabul etmezseniz böyle güzel bir konuyu işlerken ( tabi ki bana göre) bazı şeyler söylemek istiyorum
1. Şu ismailin ruh haline bir gir.Onu bir kere ispirto içmeye mecbur et. Dertlerini anlat.
2.Senin öykü kahramanın İsmail onu yücelt,arkadaşlarına birazcık dokun..
3.Öykünde sadece gerekli kişiler olsun gereksizleri (Her ne kadar yaşamış olupta kıyamazsan da) at onları
4. Bu çarpıcı final daha acıklı olsun. Hatta... Okuyanların gözleri dolsun
Ne kadar UKALA bir insanım değilmi... Emin ol öyle değlim... Gözlerinizden öperim...
8
Ali Aksakal
Selam ve sevgilerimle