İlayda Tatilde
İlayda bir yıl boyu çalışıp o güzel karneyi ve babasının hediyesi olan bilgisayarı aldıktan sonra çok mutluydu.
Her sabah kalktığında elini yüzünü yıkıyor, dişlerini fırçalıyor, kahvaltısını yaptıktan sonra tekrar ellerini yıkıyor ve dişlerini fırçalıyordu.
Bunu tonton dedesi muhtar emmi sayesinde çok iyi öğrenmiş ve alışkanlık haline getirmişti.
Kahvaltı sonrası bilgisayarının yanına gidiyor, açıyor, oyunlar oynuyor, çizgi filimler izliyordu.
Günler geçtikçe dışarıya daha az çıkmaya başlamış, bilgisayardan sıkıldıkça televizyon izlemeye, televizyondan sıkıldıkça da bilgisayarda oynamaya başlamıştı.
Evdekiler onun bu halinden rahatsız olmaya başlamış, bir çözüm arar hale gelmişlerdi. Çünkü, bilgisayar iyi bir şey olmasına rağmen iyi kullanılmadığı sürece zararlı olabiliyordu. Hem gözleri zarar görüyor, hem de arkadaşlık ilişkileri zayıflıyordu.
Annesi Sevgi hanım, babası Mehmet bey ve dedesi Muhtar emmi hep bunu konuşur olmuşlardı ve artık bir şeyler yapmaları gerekli idi.
İlayda artık dışarı çıkmıyor, bisikletine binmiyor, ip atlamıyor, arkadaşlarını aramıyordu. Varsa, yoksa her şey bilgisayar ve televizyondu onun için.
Arkadaşları önceleri kapıya gelip oyun oynamaya çağırıyorken şimdi gelmez olmuşlardı. Aslında gelmeleri için bir neden kalmamıştı çünkü her geldiklerinde İlayda onların isteklerine “Hayır” diyordu.
Kitap da okumaz olmuştu. Oysa öğretmeni Fatma hanım karne verirken onlara;
-Yaz boyu boş oturmak yok, bol bol oyun oynayın, ama bu arada hikayelerle dolu tatil kitapları da okuyun. demişti. Kitap okumak şöyle dursun,hiç eline bile almıyordu.
Eskiden akşamları dedesinin kucağına gelir, ondan hikaye anlatmasını isterdi ama şimdi onu da yapmıyordu.
İçine kapanmaya başlamış, yalnız yaşayan bir insan gibi davranmaya başlamıştı.
Aslında kızma vakti gelmişti ama, bir sene boyunca derslerini düzgün çalıştığı ve başarılı olduğu için ailesi de fazla bir şey diyemiyor, kızamıyordu.
Eskiden küçük kardeşi Ali’yle ilgilenir onunla oynarken şimdi onunla da oynamayı bırakmıştı. Hatta annesini kıskanma huyu bile değişmişti.
Bir gün annesi İlayda’dan kardeşine bakmasını istedi ve yanına bıraktı. İlayda o kadar dalgındı ki kardeşinin yanından ayrıldığını bile fark etmedi. Küçük Ali annesinin çantasını aldı, karıştırırken de içinde annesinin ilaçlarını buldu.
Ortalığın sessiz olmasından kuşkulanan annesi kontrol etmeye gelmese belkide kardeşi ilaçları içmiş olacak, hastalanacak ya da ölecekti. Annesinin bağırması üzerine İlayda kendine geldi durumu gördü ve çok utandı ama huyu yine değişmedi. Yalnız başına oynamaya devam etti.
Bir akşam,evdekiler İlayda’nın durumunu konuşurken muhtar emmi İlayda’nın babasına;
- Mehmet yavrum, işlere biraz ara verebilir misin? Sizin bir tatile ihtiyacınız var, özellikle de İlayda’nın dedi.
- Aslında neden olmasın dedi Mehmet bey. “Bunu yapabilirim. Sevgi hanımın ablasının yazlıkları var Aydın’da. Onlar da söyleyip duruyorlardı, bir soralım onlar gitmeyeceklerse önümüzdeki hafta gidebiliriz.
-Sizde gelirsiniz değilmi baba?
-Önümüzdeki hafta olursa banim için de müsait dedi tonton dede. Hepimiz için iyi olacak.
Bu karar üzerine İlayda’ya seslendiler, önümüzdeki hafta tatil yapmak için denize gideceklerini anlattılar.
İlayda’nın gözleri pirden parladı;
- Deniz mi? diye sordu
- Evet yavrum deniz dedi babası.
İlayda mutlu bir yüz ifadesiyle biraz durdu, düşündü ve birden havaya sıçrayarak bağırdı;
- Yaşasın, yaşasııın denize gidiyoruz….!!
İlayda birden eski güzelliğine kavuşmuştu sanki. Annesi, babası ve dedesi birbirlerine baktılar, onlarda çok mutlu olmuşlardı. Bunu neden düşünemedik daha önce diye birbirlerine sordular.
Ertesi günden itibaren deniz hazırlıkları başladı, alışverişe gidildi, eksikler tamamlandı.
İlayda demek ki yüzme kursuna boşuna gitmemişim diye düşündü, denizde rahatça yüzebilecek ve oynayabilecekti.
Tonton dede ve Mehmet bey için deniz şortu, küçük Ali için kolluk ve simit, hepsinin kullanabileceği deniz yatağı alındı.
Mehmet bey balık tutmayı çok severdi ama işlerinin çokluğundan dolayı uzun süredir balığa gidememişti. Akşam evde olta malzemelerini çıkardı, eksikliklerini belirledi ve ertesi günü onları da satın alarak balık takımını hazır hale getirdi.
Bütün aile denize gitmenin heyecanı ile hazırlıklara devam ediyordu. En çok iş ise Sevgi hanıma düşüyordu. Zaten her zaman bütün yükü hanımlar çekmez miydi?
Evde akşama kadar yemek, bulaşık, çamaşır, ütü sevgi hanımı iyice yoruyordu. Tatilde de aynı işler devam edecekti ama olsun diye düşündü Sevgi hanım, orası bir başka. İleride durumlar müsait olduğunda yemek ve bulaşığın olmadığı otelde tatil yapabileceklerini biliyordu, ama şimdi bunun için hazırlıklı değillerdi.
Günler çok çabuk geçti, yola çıkma vakti gelmişti bile. Arabanın bagajını malzeme ile doldurdular, hatta bazı malzemelere yer kalmadığı için onları da arka tarafa ayak basacakları yere koydular.
Mehmet bey direksiyona geçti, tonton dede ön tarafa oturdu, annesi küçük aliyi kucağına alarak arka tarafa geçtiler fakat İlayda arabaya binmeden bekliyordu.
- Kızım binsene diye seslendi annesi
- Ben ön tarafa binmek istiyorum dedi İlayda.
Neden bütün çocuklar öne binmek isterler acaba? diye düşünürken tonton dede İlayda;
-Bana ne, bana ne, arkadan iyi göremiyorum, öne binmek istiyorum diye inadını sürdürdü.
Sevgi hanım yolculuk tatsız başlayacak diye düşünmeye başlamıştı ki Tonton dede gülümseyerek Mehmet beye döndü ve;
-Oğlum bir müddet arabayı yavaş kullan, İlayda’yı kucağıma alıp bir şeyler anlatmam gerekecek dedi.
İlayda’ya seslendi, İlayda da ön tarafa bineceği için sevinçle dedesinin kucağına oturdu.
Dedesi;
-Bak şeker kızım sana bir şey söyleyebilir miyim? Diye konuşmaya başladığında İlayda durumu anlamıştı. Tonton dede yine faydalı bir şeyler anlatacaktı. Acaba bu sefer ne anlatmayı düşünmüştü?
- Evet dedeciğim dinliyorum!
-Şeker kızım, geçenlerde gazetede okumuştum.. diye başladı dedesi. “Bir çocuk senin gibi ısrarla ön tarafa binmek istemiş, babası ne yaptıysa fayda etmemiş. İşi de acele olduğu için emniyet kemerini bağlarım bir şey olmaz diye düşünmüş.
İlayda önce emniyet kemerine sonra da dedesinin yüzüne bakmış devam et dercesine. Tonton dede devam etmiş.
-Oysa düşünmedikleri bir şey var demiş tonton dede. “- Emniyet kemeri de hava yastığı da normal insan boyuna göre ayarlanmış durumda, çocuk boyuna göre değil. ”
-Hava yastığı nedir dedecim demiş İlayda, “-yastıkların içini havaylamı dolduruyorlar?
İlayda bunu söyler söylemez arabadakilerin hepsi gülmeye başlamış.
-Hayır şeker kızım, bak buranın içerisinde hava yastığı var (eliyle ön kısmı göstererek). Allah göstermesin bir kaza olduğunda burası açılıyor ve hava yastığı şişerek burada oturanın kafasını çarpmasına engel oluyor.
-Eee demiş İlayda sonra?
-İşte o adam çocuğunu buraya oturtmuş ama hava yastığı açıldığında çocuğun kafasına öyle bir çarpmış ki......Der demez İlayda’nın yüzü asılmış.
-Bu yüzden şeker kızım bilinçli aileler çocuklarını ön tarafa belli bir yaşa gelinceye kadar oturtmazlar. Aslında trafik polisleri de gördükleri zaman babalarına ceza yazıyorlar.
-Şimdi sen ister misin bir trafik polisi bizi görsün ve ceza yazsın.
-Tatilde harcayacağımız parayla ceza ödersek tatile gidemeyiz ki !!
İlayda bunu duyar duymaz;
-Dedeciğim ben arkaya geçmek istiyorum demiş ve babası arabayı durdurduğunda da arkaya geçmiş.
Araba hareket ettikten bir müddet sonra bir bakmışlar yolda trafik polisleri kontrol yapıyor. Arabayı durdurmuşlar, ehliyet ve ruhsat kontrolünü yapmışlar, her şeyin tamam olduğunu görünce trafik polisi güler yüzle;
-İyi yolculuklar efendim dikkatli olun, hız yapmayın dedikten sonra İlayda’ya dönerek;
- Şeker kız sen ön tarafta oturmak istemiyorsun değilmi sonra babana ceza yazarım ha diyerek göz kırpmış.
İlayda bunu duyunca çok şaşırmış ve dedesine dönerek;
-Dedeciğim adımı nerden bildi senin arkadaşın mı yoksa, adımı sen mi söyledin? deyince arabadakiler kahkahalarla gülüşmüşler.
İlayda yolculuk boyunca geçtikleri İllerin, ilçelerin isimlerini dedesine sorarak öğrenmiş. Tonton dedesi;
-Kızım niye soruyorsun? deyince de;
-Dedeciğim okul başladığında öğretmenime ve arkadaşlarıma anlatmak için demiş.
Uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra geceye yakın bir saatte yazlığa gelmişler. İlayda uykulu bir gözle, “-denizi görebilir miyim? diye çevresine bakınıp dururken Tonton dedesi “-kızım şimdi göremezsin önce uyuyun, yarın nasıl olsa denizde yüzeceksiniz demiş.
Eşyaları boşaltmadan önce çocukları kanepenin üzerine yatırmışlar, sonra eşyaları boşaltıp kendileri de yatıp uyumuşlar.
Ertesi sabah annesinin sesiyle uyandığında İlayda önce nerde olduğunu anlayamamış, sonra birden yazlıkta olduğunu hatırlamış ve içi sevinçle dolarak yataktan fırlamış;
-Yaşasın, yaşasın, ben denize gitmek istiyorum diye bağırmış
Annesi, hadi yavrum önce kahvaltımızı yapalım, sonra denize gideriz, ama önce elini yüzünü yıka bakalım demiş.
İlayda kahvaltı için aşağı indiğinde bakmış ki, mutfağın önüne açılan geniş bir balkona sofra hazırlanmış. İlayda buna çok sevinmiş, ve bütün aile balkonda kahvaltılarını yapmışlar.
Sonra İlayda ilk kez gördüğü yazlığı incelemeye başlamış. Yazlıkları tahmin ettiği gibi denizin kenarında değil, denizden yaklaşık 500 metre uzağında tepenin eteklerinde imiş. Bu durum önce bir hayal kırıklığı yaşatmış kendisine çünkü hemen, evden çıkıp denize koşmak istiyormuş. Ancak ilerleyen günlerde bu duruma alışmış, önemli olan denize gitmek değimliymiş zaten.
Tatil süresince İlayda bol bol denizde yüzmüş, kumda değişik oyunlar oynamış, bu arada kardeşine de ilgisi artmış, onu hem kuma gömmek, hem de suda onunla oynamak çok hoşuna gitmiş.
Ailesi İlayda’nın bilgisayar bağımlılığından çıkıp çevreyle tekrar ilgisinin kurulmasından çok memnun olmuş. Demek ki çocuklarda ilgi ve dikkatini çekecek yeni uğraşlar bulunmazsa, heyecanlarını yükseltecek, değişiklikler oluşmazsa, bütün imkanlara sahip olsalar bile sürekli “şöyle yap”, “bak bilgisayarda gözlerin bozulacak”, “neden dışarı çıkıp oynamıyorsun” gibi sözlerin çocuklarda bir tesiri olmuyormuş.
YORUMLAR
cok konuya deginebilinecek bir yazi dikkate alinmasi gereken yerler cok yazida.
evet trafik kurallarina uymali kazalara sebep birazda insanlarin bosvermisligi.
bazen cocugu kucaginda olup araba kullanana bile rastliyoruz.
her seyin bir kurali sekli var evet.
cocuklarin cokca internete girmesine karsiyim sahsen.
bende izin veriyorum kizimin girmesine zaman zaman ama okadar da abartili degil.basibos birakmamali cocugu internette
yazi cok uzun degil aslinda ama binbir konu icinde var sonsuzca yoruma acik.
yüreginize saglik.sonsuz saygimla
Almuti
İlgi ve yorumlar için teşekkür ediyorum
esen kalın
saygılarımla