- 2197 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
GÖNÜL DİLİYLE KONUŞAN AKİF...
Yurdumun dört bir yanı kan gölüne dönmüş analar ağıtlar yakmakta... Bacılar kardeşsiz çocuklar babasız, geride kalan erkekler ise gelecekten umutsuz bir el, bir ışık bekliyorlar.
Meclis kurulmuş vekiller seçilmiş bayrağın rengi belli, şehit kanından almış rengini, üzerine düşen ay ve yıldız da deseni...
Artık bağımsızlığın sembolü bir bayrağımız olmuştu şimdi sıra bizi anlatan, e biraz da yüreklendiren bir marş olmalıydı. Bize tekrar birlik ve beraberliği hatırlatacak el ele, omuz omuza düşmana karşı koymayı, yüksek bir iman gücü ile ayakta durmayı sağlayacak.
Mecliste bir yarışma açıldı, şiirler yazılacak. Sonunda da o şiirin bestesi yapılacak.
Milletçe hep bir ağızdan göğsümüz kabara kabara söyleyeceğiz, kimi zaman da gözlerimizden yaşlar akıtacak. Yarışma sonunda 6 şiir finale kaldı. Tekrar dinlendi, fakat istenilen coşkuyu veremedi. Bir şiir daha vardı; kendini hep geride tutan, mahcup ama bir o kadar da göğsü imanla dolup taşan kocaman bir yüreğe ait bir şiir...
M.Akif Ersoy bu şiirin sahibi. Yüksek bir ahlaka sahip, değeri nadide bir inci tanesi gibi, paha biçilmez bir elmas...
Hani derler ya "kalbinin güzelliği yüzüne yansımış".Akif’inde güzel ahlakı nurlandırmış yüzünü. Temiz bir yüz, aydınlık, erdemli bir hayatı ve sporla elde edilmiş bir yüzü vardı. Yüzündeki derin çizgilerden karakterinin sağlamlığı okunmakta... Kendini hep gizlemiş mahcup bir duruş... Fakat söz konusu vatan olunca aslan edası ile ateşe kendini rahatça atabilen bir karakter...
Öyle ki Akif de yaşının üstünde bir olgunluk, erdemlilik vardı. Gençlerde olan kendini gösterme içgüdüsü yoktu onda. Tam tersi saklardı kendini.
Doğuştan şanslıydı aslında Akif. Âlim ve saygın bir kişiliğe sahip olan babası ve arkadaşlarının yanında kaliteli bir eğitim almış ve entellektüel bir ortamda yetişmişti Akif. Böyle bir ortamda yetişen Akif’in elbet okuması bile farklı olmalıydı ve gösterdi farkını da. Bir kitabı üç kere okumadan okudum demez ve okuduğu kitapları konunun uzmanları ve arkadaşlarıyla karşılıklı fikir alış verişinde bulunarak tartışırdı. Onu elmas değerine yükselten en önemli özelliklerinden öğrenme tutkusu ve azmi tüm alçak gönüllüğüne rağmen ortaya çıkmıştı yavaş yavaş.
" Gül devrinde gelseydim bülbül olurdum " diyerek içini döken Akif bir konuşmasında da "bazen içime çok güzel düşünce ve duygular geliyor, ama bunları yazmıyorum" diyordu.
Edebiyat Üzerine Makaleler eserinin sahibi Ahmet Hamdi Tanpınar "Bu kudretli adamın bir kez bile içine dönüp bakmaması Türk Edebiyatı için büyük bir kayıptır." diyerek bunu fark ettiğini belirtmişti.
Aslında iç dünyasına da ayna tutmuştu Akif. Fakat duygularını ve düşüncelerini toplumun ihtiyacına ve sorunlarına göre şekillendirmişti.
Eğer düşüncelerini topluma göre şekillendirip topluma yansıtıyorsa, elbette oda olmalı Milli Mücadelede. Yüreğindeki o güçlü iman ve ilerideki aydınlık Türkiye umudu ile Yunanlıların İzmir’i işgal ettiğini duyunca köyleri kasabaları tek tek dolaşmış, camilerde, köy kahvelerinde, sokaklarda ve şehrin ileri gelenlerini ziyaretinde her kitlenin anlayacağı dilden halkı Allah yoluna cihada çağırmak ve hatta uyarmak, uyandırmak için çeşitli vaazlar ve konuşmalar yapmış, yeri geldiğinde şiirleriyle milleti coşturmuştur.
Milleti coşturan Akif için sanat gerçeğin ta kendisi olmalıydı. Eşsiz sanat anlayışı, ancak Akif’in eşsiz dizeleri anlatılır...
"Şudur cihanda en beğendiğim meslek,
Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek."
Böyle bir sanat anlayışına sahip olan Akif’ten dinleyelim marşımızı nasıl yazdığını...
"Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk’ın,
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın."
"İşte İstiklâl Marşı’nı bu iman ve ümitle yazdım. İmanım olmasaydı hiç yazabilir miydim? Zaten ben başka türlü düşünüp, başka türlü yazanlardan değilim. Bu elimden gelmez. İçimde ne varsa, yazılarımda da o vardır... Allah bu millete bir daha İstiklâl Marşı yazdırmasın!.."
Tam sorunlar, güçlükler bitmişken Milli Mücadele ve Cumhuriyet ilanından sonra Akif hayal kırıklıklarına uğramıştı. Biri yanlış anlaşılması, diğeri ise şahsının hedef haline getirilmesi...
"Bir çöl bedevisinin peşinden giden adam", "Sen git de kumda oyna" gibi ifadelerinin Akif’e karşı kullanılması ve Şukufe Nihal, Agâh Sırrı Levent ve Hasan Ali Yücel gibi isimlerin "ülkenin Akif e ihtiyacı yoktur" türünden iddiaları ve halk içinde bu iddialarının oluşturduğu soru işaretlerinin olması onu yıkmıştı adeta.
Bunun üzerine gelen diğer bir yıkım ise Çanakkale Zaferi’nin yıldönümünde çıkmıştı karşısına. Dönemin ünlü şairlerinden biri "Çanakkale ile ilgili en güzel şiiri Türk olmayan biri yazmıştır, çaresiz onu okuyacağım" diyerek Akif’in Çanakkale Şehitlerine şiirini okur. Bunu duyan Akif, çocuklar gibi hıçkırarak ağlar...
Akif ile ilgili bu yanılgıların asıl sebeplerinden biri de O’nu sadece yazılarından, şiirlerinden tanımaya çalışmaktır. Akif yazdıklarından daha derin, ileri görüşlü, çok daha sanatkâr ve beklendiğinden daha şaşırtıcı bir insandır. Akif böyle mükemmele yakın bir insanken kendini bir sır gibi saklamıştır. Mithat Cemal, O’nun bu taraflarını tanıdıkça büyük bir şaşkınlık içinde şunları söyler: ’"Yüz kahramana yetecek ahlak ve seciyesiyle sıradan bir insan gibi yaşıyor!"
Böylesine değerli bir şaire sahipsek eğer kıymetini bilmeli, fikrine ve değerlerine saygılı duymalıyız.
Eğer Akif zor durumlarda yazdıysa bu şiiri, biz o durumu düşünüp, o duruma düşmemek için sonsuza dek dilimizden, kalbimizden bir an olsun düşürmemeliyiz bu paha biçilemez eseri...
YORUMLAR
Cumhuriyetin kuruluş safhasında, müslümanlığı yanlış değerlendirip, Atatürk'e ve onun kuracağı devlete karşı olan geri kafalılar yüzünden, Atatürk'ün ve aydın insanların bazı gerçek müslümanlara karşı da istemeyerek tavır almalarına sebep olmuştur. Âkif' in maruz kaldığığı da buna benzer olaylardır. Fakat tarih bize onun ve gerçek müslümanların değerini gösteriyor işte.
Gönül diliyle konusan Akif. (Mehmet Akif Ersoy)
Ne Vatan kolay kazanildi ne de baslara atc edilen bu degerli eser kolay onaylandi, evet öyle idi, Lakin Alllak büyük, varmi ötesi.
Kisaca Allah sasirtmasin Cennet Vatanda yasayan yürek(siz)leri..
Saygilarimi sunuyorum efendim..
Saygi ile söylüyoruz Marsimizi ve yine büyük bir saygi ile de aniyoruz degerli Saiiri..