HAZAN
Sonbahar hep hazan mevsimi olarak anılacak. hüznü iliklerimize işleyen, hünerli bir ressam tarafından yapılan tabiat portresi ne kadar kusursuz ve hoş görünüyor. aslında hazan yaşlı bir çehrenin son demlerdeki hali mi diye düşünmemek elde değil.. ağaçlardaki sarı, kızıl ve kurumuş yapraklar...
Tıpkı ömür defterindeki karalanmış, harcanmış, tüketilmiş bir sayfanın hikayesi değil mi? ne kadar da basit ve kolayca gözardı edilmiş. ne kadar kıymetsiz ve hoyratça savrulmuş bir yaprak ve bir yaprak daha.
Hazan! Sen özlemin ne demek olduğunu bilir misin? Sen de ağlar mısın rüzgardaki bir gurbet türküsüyle? Sen de bekler misin gidenlerin ardından? Sende arar mısın hercai menekşe gülüşlü güneşi? Nerede güneş yüzlü, sıcakkanlı sevecen ve de hayatın yükü altında ezilmiş, iki büklüm olmuş fakat yine de mesut olan insanlar? Sol yanında koca bir yük sevda taşıyan, hayata sevdalı bakan, bir aşkı bölüşen bahtiyar insanlar nerede?
Ama hayır! Sen bilemezsin yürek burkulmasını, sen anlayamazsın zamanın çaldığı mutluluk anlarını, masalsız yaşamanın ne demek olduğunu..
Hazanın karamsarlığı içimizi de mi kararttı ne? Değil mi ki ayrılıklar ardında türküler yakardık, umutlar ekerdik de türkümüzün ve duamızın içine, göğün boşluğuna salar ve yüreğimizde tohumlar yeşertirdik vuslata dair. Toprak damlı evlerimizde, kuru ekmeğimize, yüreğimizi de katarak bölüşürdük.. çilekeş anılarımızın koynunda uyuduk mu sırçalı köşkler içindeki kuş tüyü yataklara yan bile bakmazdık. Çatlamış ellerimizle, toz toprak içindeki yüzümüzle hayata anlamaya çalışır; çocuk aklımızla dünyayı kurtarırdık. Hani nerede diye arıyorum, nerede memleketimin başı duman bağlamış dağları? Avuç kadar yüreğimizde kocaman yerlere sahip olan dağlar.
Yoksa onlar da her taraftaki bu koyu matem havası, tabiattaki bu hal, bu ağlamaklı bulutlar, kimsesiz ve yalnız sokaklar,yürümekle aşınmış bezgin ve donuk bakışlı yollar, her şey gibi tüketilmiş mi ne? Belki de çürüyen yapraklarla hazanın hüznünde kayboldular. Sihirli bir masal kitabının tozlu bir rafa kaldırılmasıyla o kitabın içine mi gizlendiler, bilinmez.