BİRAZ YALAN, BİRAZ GERÇEK...
Sağlık gibisi var mıdır acaba, insan için bu kadar değerli olan?
Yoktur bence...
Şöyle derinden bir nefes çekmek, koşmak, koşabildiği kadar. Delice...
Su içmek, yemek, yiyebilmek...
Düşünün bir kere... Tek ayağıyla hayatta kalabilmiş bir insanın, bir gün delice, koşabilme arzusunu...
Midesine hortumla yemek salınan birinin, bir gün, hortumsuz, şırıngasız bir yemek yeme isteğini düşünün...
Ah Kanuni ah... Kim bilir sen de, kaç kez uykusuz kalmışsın, basit bir diş ağrısından sarayda muzdarip?
Ve yahut kaç kez başını sarayın duvarlarına vurmuşsundur acıdan?
Hastalık bu... Saltanat, saray dinlemiyor vesselam…
Sağlığın kıymetini, yataklara, ele, ayağa düşünce anlıyoruz bizler.
Ondan sonra da iş işten geçiyor tabi...
— Aman oğlum sigara içme!
— He anam he...
—Aman oğlum şunu yapma!
—He babam he...
Onlar hikâye anlatıyor, bizde hikâyeyi dinliyormuşuz gibi yaparız çoğu kez böyle durumlarda.
Bilmeyiz bir gün, hikâyenin kahramanı biz oluruz.
Sonrası, "Ali Oğlu Veli’ nin ruhuna, el fatiha…"
Âcizane, benim de böyle, sağlık işlerine mahsus pek çok hikâyem vardır.
Hikaye derim, çünkü oturduğum yerde illaki laf, sağlıktan, hastalıktan açılır da ondan dedim.
Hapishaneye düşmedik ama evelallah hastaneye düşmüşlüğümüz çoktur.
Küçüklüğümüzde çoğu kez dondurma yeme eyleminden düşerdik.
Bizimkisi dondurma çalma değil, yeme eylemi.
Sonrası, malum...
Dondurma anayasasının, bilmem kaçıncı maddesinin, bilmem kaçıncı hikâyesinin, bilmem kaçıncı fıkrasının, bilmem kaçıncı romanına göre( burada gülme efekti olacak) Bilmem hangi hasta hanenin bilmem hangi koğuşunun bilmem kaçıncı yatağına, yatırılması ile başlar veyahut son bulurdu hikâyemiz...
Laf düşmeden açıldı da...
" Hastaneye düştüm" lafı aslında biraz argoya kaçıyor.
Ne o? " Düştüm..."
Sanki kötü yola düşmüş gibi?(burada isteyen gülebilir, hatta yerlere de yığılabilirsiniz. o size kalmış yani)
Şaka bir yana, kim düşse de yeterki siz düşmeyin.
Hastanelere yani...
Aslında hastaneye de, hapishaneye de zorla kimseyi düşüren yok.
Kendimiz, kendimizi düşürüyoruz.
Kendi ellerimizle…
Hadi düşmesine düşüyoruz da, şu iğne meselesi ve şu volta işi olmasaydı ne olurdu değil mi?
(burada kahkaha efekti)
ZEKİ’ CE...
YORUMLAR
''Ah Kanuni ah... Kim bilir sen de, kaç kez uykusuz kalmışsın, basit bir diş ağrısından sarayda muzdarip?
Ve yahut kaç kez başını sarayın duvarlarına vurmuşsundur acıdan?''
ah kanuni ah..
hatırlıyorum az çekmedi o dişinden gece yarısı:)))
evet sevgili dostum hastalık maalesef saray maray dinlemiyor...
bu da belki insanları bir yerde eşitliyor..
ne dersin..
sevgilerimle..
Sultan Süleyman'dan;
halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi
olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi...
sevdiklerinizle beraber sağlık, sıhhat dolu günler...