GİZLİ ÖZNE
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Gözün görebildiğinden içeri… Gönlün seçebildikleri… Tenden gayrı aşklar zamanı…
Mevsimin sonbahara yüz tuttuğu bir hazan rüzgârına hazırken, yine buradayım. Yine biraz deli ama ille de kendimdeyim…
Kitapevinin kâğıt kokusu içime doluyor… Şairlerimi sıralamışlar raflara, birini alsam yanıma, bir diğeri mahzun yüzüme bakıyor. Kapaklarda resimleri. Her birinin elinde, elimden düşürmediğime sövüp saydığım bir cinayet aleti.
Cesaretimiz olmamış hiç tek kurşunluk intiharlara. Korkaklığımızdan değil ama… İstesek çekerdik tetiği… Tüm kederli şiirlerimize inat satır aralarına sakladığımız bir tek kelimenin derdindeydik; “ümit”. Yitirmemiştik tüm sitemimize rağmen. Yitirmeye cesaretimiz yoktu. Bekledik, sabırla, uzun uzun… Dilemişsek ve dilenmişsek her şeyin sahibi olandan, muhakkak verecekti beklediğimizi, bilirdik.
Bu gün benim girdiğim o kitapevine, bir genç kadın girecek bir gün. Kendince yazdığı şiirlerin satır aralarına, nasıl saklanılacağını öğrenmenin derdiyle… Seyrine dalacak durduğum yerden. Etraftaki herkes kaybolacak hayatında. Kenetleyecek kollarını, ağır gelecek yazılan tüm şiirler. Taşacak gönlü, başlayacak kapak arkasındaki hazinelerin akışı.
Resmi olan bir kadına rastlayacak sonra, onca erkeğin arasında. Merakına yenik düşünce, ödeyecek biçilen bedeli. Hiç aklına getirmeyecek, an be an biriken bir ömre, üç beş kuruş ödediğini. Bir hayatı evine taşıyacak, koltuk altında.
Kilit döner, hayat döner bir anda. Sığınağımız evler… Öylece bir kenara bırakılır anahtar, haneye girişte. Soyun dökün, yıkan paklan zamanı sonrası, çıkar meydana bir yabancı hayat salonda.
“Bismi Allah”la başlar bir kitap belki de hayatta ilk kez. Öğrenildiği şekliyle muhafaza edilmiştir ezberler. Uzak bir zamanın muhabbetinde taze bir gülüş belirir.
Girişe yazılan bir not, edilmesi gereken teşekkürler…
Kim bilir hangi hikâyeyle başlanacak okunmaya. Birinci ikinci üçüncü… Yavaş yavaş esir alır, yazılan ne varsa. Kâh satır dolar gönlüne, kâh bir mısra keser yolunu “ölüm/gülüm” diyen… Sevgiliden gelen gizli bir mektup gibi, saklamaya karar verilir eldeki üç beş kuruşa satın alınan bu ömür. Başkasına ait bedeli ödenmiş bir hayatın hikâyesidir, avuçlarında aşikâr olan.
Satır aralarında ille de bir gizli özne olur. Merak edilir, kimdir kimdir? Yazanın kim olduğunu bulmadan gitmeyeceğinden emin olduğum. Ama bedeli ödenen bir kitap içinde nazara verilmeyecek kadar kıymet verilmiş olan, gizli bir özne.
“Kimsin sen?” diyen bir şiirle son noktayı koyan, ücreti peşin ödenecek bir kitap…
Kitapevinin kâğıt kokusu içimde hâlâ… Şairlerim, sıralanmışlar raflara…
24.08.2007, Ankara
YORUMLAR
İlginç başlığı ile çekti beni, içine aldı..Gençlik yıllarıma saldı, gözlerim ve aklım kitap raflarına takılı.. Tebrik ediyorum yazınızı, sevgiyle..
Eski bir üstadın (Ali Nihat Tarlan) biraz eski bir dille de olsa şöye bir mısraı vardı bir zaman;
"Fiil meful yerinde, failine gelince
Tahtında müstetir hu"
Yani gizli özne..
kitap kokusu...
bu yaşta hala beni parfümden daha çok etkileyen heyecanlandıran, kendimden geçiren koku...
hele bir de sahaflardaysam....beni unut orda)))
Azizem, değişik temalarla, değişik kesitler yakalıyorsun...
kalemine sağlık...zevkle okuyorum...
sevgimlesin...AŞK daim olsun...cg