MESAJ
Sarıyla isimlendirilmiş bir sonbahar günündeyiz, bir yandan bunları yazarken bir yandan da sabahın ayazında kalmış bir kedi yavrusu kadar üşüyorum. Yağıp yağmamakta tereddüt içersinde olan karın aksine önümdeki uzunca cadde üzerinde güçlü bir rüzgar, yavrusunu annesinden ayıran bir zalim gibi ayırıyor yaprakları dallarından.
Dün bir arkadaşım mesaj geçmiş.
Mesajda; “ Kalbim çok acıyor hata olmasına rağmen özlüyorum onu ama o şimdi başkalarıyla birlikte, sende özler miydin yoksa anormal olan ben miyim onu ailesiyle bile paylaşamazdım şimdi ise onların haberleriyle yetiniyorum belki de ayrılmam en doğrusu idi ailemden vazgeçemezdim ya ben yada ailen derdi, ben ailemi seçtim ama canım acıyor onunla olsaydım ailem için acı çekecektim niye acılar beni bu kadar seviyor. ” diyor.
İşte aşk böyle bir şeydir, insana acı verir. Acaba nedir aşk ile acıyı bir kılan, nedendir ki aşkın diğer yüzünde her zaman acı çıkar karşımıza? Her işte biraz acı olması güzedir fakat aşkta bulunan acı, yemeğe tat versin diye üzerine serpiştirilmiş acı değildir, aşktaki acı ilk gördüğümüzde yüzümüzde tebessüm oluşturan ufacık ve de parlak bir biber gibidir. Ama ilk ısırıkla birlikte dilimizde başlayan yanmayı boğazımızda hissederiz. Ya bu yanmaya dayanamayıp hemen vazgeçeriz yada devam ettiririz sonucuna katlanmayı kabul ederek. Sonrada midemizde bizi kıvrandıracak bir acı ile çıkar karsımıza. Soğuk bir şeyler içeriz ama bulaşmışızdır bir kere söküp atamayız öyle kolaylıkla, dışarı atarken bile öç alırcasına canımızı yakmaya devam eder. Aşkta böyledir işte tebessüm, sevinç, mutlulukla başlar içine girildikçe çıkılamayacak bir çembere döner. Ya bu çemberi fark edip hemen çıkarız dışarıya yada devam ederiz yolumuzda. İçeriye daldıkça yaşadığımız mutlulukları bile gizleyecek acılar çekeriz, ayrılmak isteriz ama oda kolay değildir. Tüm yaşanılmışlıkların, paylaşılmışlıkların ardından artık ayrılmakta acı veriri insana. Öyle ikilemler içinde kalırız ki tercihlerin ikisi de birbirinden kötüdür. Hangisini seçerseniz seçin sonunda acı olacaktır. Aynı arkadaşımın içinde bulunduğu ya ailen yada ben durumu gibi. Bir tarafta onun dünyaya gelmesin de araç olan, gözünü hayata ilk açtığında gördüğü kişiler, diğer tarafta da uğruna dünyaları verebileceği kişi. Siz olsanız hangisini tercih ederdiniz? Uğruna dünyaları vereceğiniz kişiyi mi yoksa feda ettiğiniz bu dünyaya gelmenizi sağlayan kişilerimi. gerçekten çok zor bir durum değil mi?
Sende özler miydin yoksa anormal olan ben miyim demiş, ortada anormal bir durum yok bence. Evet bende çok özlerdim her şeyimi paylaştığım o insanı hem de çok. Ama artık unuttum belki de zorunda kaldım hayata tekrar bağlanabilmek için, yani artık bir zamanlar yediğim biberin acısı yok içimde. Attım o acıyı dışarı tamamıyla, kolay olmadı tabi halen biliyorum o acıyı, kalbimin bir yerlerinde yaşatıyorum onu. Hayat bu bilmeliyiz ki insanlar çift yaratılmıştır, bir erkek birde kadın olarak ve de bu çiftlere ikişerli birliktelik verilmiştir, bu birliktelik sonucunda yeni insanlar oluşsun ki bu devir bir yerde kopmasın diye. Ayrılmamın ardından belli bir süre geçtiğinde düşündüm, demek ki benim eşim o değilmiş birbirimizin için değilmişiz. O başkasına aitmiş ben başkasına. Bir ilişkiyi bitirmek kolay değildir, çoğumuz yaşamışızdır. Geceleri uyuyamayıp dikmişizdir gözlerimizi tavana, aklımız onun dışında bir şeyi düşünemez hale gelmişizdir, sigaramızın birini söndürüp birini yakmışızdır, hırsımızı sigaradan alırcasına çekmişizdir dumanı ta ciğerlerimizin en ücra köşelerine, elimiz telefona gitmiştir ama tuşlayamamıştır. Belki arar diyerek telefon başında, belki gelir diye kapı önünde saatlerimiz geçmiştir. Onun yolu üzerine sebepsizce işimiz düşmüştür defalarca. Ama kendimizce bu sadece rastlantıdır. Sizce de bu acı değil midir ki? Sonucunda bu ayrılığın fazla üzülecek, sıkıntıya girilecek bir durum olmadığını fark ederiz. Ama olan olmuştur, bizi bizden almıştır bu ilişki. Doğa için, tabiat için nasıl afetler varsa insan içinde aşk vardır bence. Bazen bir şimşekle başlayan kavga, gök gürültüleriyle devam eder sonuçta da yağmurun getirdiği selle alır götürür bizi, darmadağın eder. Geride sadece çamurla balçıkla kaplanmış bir düşünce bir karamsarlık kalır. Bazen de bir yangındır, küçücük kıvılcımlar sonucunda yakıp viraneye çevirir bizi. Geriye baktığımız da duman ve de isten simsiyah olmuş kül yığınını halinde bir biz bırakır. Yani aşk insanın depremidir, selidir, yangınıdır.
YORUMLAR
GERÇEKTEN AŞKI İYİ TANIMLAMIŞSINIZ.ÖZELLİKLE ŞU BÖLÜM : bir şimşekle başlayan kavga, gök gürültüleriyle devam eder sonuçta da yağmurun getirdiği selle alır götürür bizi, darmadağın eder. Geride sadece çamurla balçıkla kaplanmış bir düşünce bir karamsarlık kalır. Bazen de bir yangındır, küçücük kıvılcımlar sonucunda yakıp viraneye çevirir bizi. Geriye baktığımız da duman ve de isten simsiyah olmuş kül yığınını halinde bir biz bırakır. Yani aşk insanın depremidir, selidir, yangınıdır.
TEBRİKLER