- 2655 Okunma
- 39 Yorum
- 0 Beğeni
Ben Gidebilsem Senin Yerine/Kızıma
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Mutfaktan “Anne, anne” diye çığlık çığlığa bağırtıyı duyduğumda, elimde tuttuğum bardak yere düşmüş, koşarak banyoya kızımın sesinin olduğu yere gitmiş, korku ile bakan gözlerini gördüğümde ne yapacağımı şaşırmıştım. Ne olmuştu da böylesine ağlıyor ve korku ile olduğu yerden kımıldamıyordu anlayamıyorum. Daha birkaç dakika önce yanımdaydı ve tuvalet ihtiyacını karşılamak için banyoya gitmiş, ben de, onun rahatsızlığından dolayı toparlayamadığım masayı toparlamaya koyulmuştum. .
On yaşındaki kızım üç gündür hastaydı ve doktora gitmemize rağmen hastalığı bir türlü geçmek bilmiyordu. Verdiği ilaçlar, evde hazırlamış olduğum doğal ağrı ve ishal kesiciler ne ateşini düşürmüş, ne de ishalini kesmişti. Üç gündür gözümün önünde adeta eriyor ve bu eriyişine mani olamıyor, çektiği acıları gördükçe içim acıyor, kalbim sızlıyordu. Doktorlar bu durumun en fazla beş gün süreceğini söylemişlerdi. Ve biz o beş günü bekliyorduk. Üçüncü günün akşamı sanki biraz ateşi düşmüş gibiydi ve yapmış olduğum ishal kesici yiyeceklerden yiyebilmişti ve bu gelişme mutlu etmişti bizi. Lavaboya gitmeden birkaç dakika önce ölçmüştüm ateşini ve otuz sekize düşmüştü. O zaman neden çığlık çığlığaydı anlayamamıştım.
Dehşetle açılmış gözlerini gözlerine dikmiş, yağmur gibi akan yaşları ile bana bakıyor ve
“ Anne, ben ölecek miyim? “ diye soruyordu. Bu nasıl bir soru idi? Neden bunu soruyordu anlayamamıştım. “ Ne diyorsun sen? Ne oldu, neden öyle söylüyorsun? Diye soruları ard arda soruvermiştim. “Anne ben öleceğim biliyorum. Bak peçeteye ne var? Kanser mi oldum şimdi? Diyerek ağlıyordu. Elinde tuttuğu peçetede gördüğüm beni de korkutmuştu ama ona korkumu hiç belli etmemem gerekiyordu ve ben de öyle yaptım. Elinden peçeteyi alıp, sakin bir şekilde kızımı banyodan çıkartıp, üstüne mantonu alıp, birkaç dakika içinde, dış kapıya çıkmıştık.
Hastaneye gitmemiz gerekiyordu ama eşim de evde yoktu ve araba da ondaydı. Bir yandan telefon ile ona ulaşmaya çalışıyor, bir taraftan da, taksi durağını arıyordum ama hiç birine de ulaşamıyordum. Hastane il dışındaydı ve oraya yalnızca araba ile gidiliyordu ve saat gece yirmi üçü geçmişti. Alt kat komşumun kapısını çaldım ve bizi hastaneye götürmesini söyledim. Onlar da korkmuş, hemen bizi hastaneye götürmek için aşağı inmişlerdi. Biz arabaya biner binmez eşim mesajımı almış ve eve gelmişti. Komşuma teşekkür edip eşimin olduğu arabaya yöneldik. Eşim bizi telaş içinde görünce şaşkınlığını gizleyememişti. Kızım, babasını görünce yüzüne bakıp, “ Baba, ben ölecek miyim? “ diye soruvermişti. Eşim, durumun vahametini anlamıştı ve yirmi dakika içinde acil servise ulaşmıştık.
Doktorlar, iki gece öncesinden ne olduğunu bildikleri için, bizi görür görmez hemen tedaviye almışlardı. Ben tüm gücümü koruyor, kızıma hiçbir şey belli etmemek için çabalıyordum. “ Ne olmuş bakalım küçük hanıma” diye soruyordu doktor. “ Doktor abi ben ölecek miyim? “ diye tekrar soruyordu kızım. Artık bu sorular karşısında dayanacak gücüm kalmamıştı. Ağlamak, avazım çıktığı kadar bağırmak istiyordum ama yapamıyordum. “ Olur mu küçük hanım. Şimdi tahlillerini yapacağız. Sonra ilaçlarını içecek ve iyileşeceksin. Sen çok güçlü bir çocuksun. Bu kadarcık rahatsızlıktan hemen ölür müsün? Bir daha duymayayım bu soruyu. “ diyordu doktor. Tahliller, filmler derken uzun bir süre geçmişti ve sonuç çıktığında biraz rahatlamıştık. Kızım, ilaçların etkisi ile sabaha karşı uykuya dalabilmişti. O geceyi hastanede geçirdik ve öğleye doğru eve geldik. Uykusuz ve korku içinde geçen dört gecenin sonunda tüm bünyemiz alt üst olmuştu. Akşamdan beri tuttuğum gözyaşlarım kendiliğinden akıyor, hıçkırıklar boğazıma düğümleniyor, yüreğimdeki acı gözyaşları ile birlikte dışarı akıyordu artık.
Kızımın, dört gündür “ imdat, beni kurtarın, ölmek istemiyorum” diye söyleyen bakışları, yerini “teşekkür ederim anneciğim, şimdi iyiyim” diyen bakışlara bırakıyordu. On gün hiç birimiz doğru dürüst uyumamıştık. Bedenimdeki yorgunluk, gün geçtikçe ayakta durmama mani oluyordu. Migren hastası idim. Stres, korku ve yorgunluk migren ağrılarımı tetiklemiş, gün ışığında gözlerimi açmama engel oluyordu. Kızım, bakışlarımdan ve konuşmamdan anlıyordu ne kadar şiddetli ağrı çektiğimi. Daha önce şahit olmuştu, migren ağrısına yakalandığımda ne halde olduğuma. Beni daha fazla üzmemek için “ benim yüzümden oldu biliyorum” diyordu sessizce. Çok hassas bir çocuktu ve bu hassasiyeti onun küçük bir olay karşısında direncini yitirmesine neden oluyordu. Onun düşüncelerini okuyabildiğim için, hiçbir şey yokmuş gibi davranmaya çalışıyordum ağrılarım izin verdiği müddetçe.
Kızım toparlanmış, kendine gelmiş, okulun yolunu tutmuştu. Yaşadığı olumsuzlukları geride bırakmış, derslerine dört elle sarılmıştı. Okuldan eve geldiğinde, sevgi dolu gözleri ile bakıp, sıcacık kollarını boynuma dolayıp “ seni seviyorum anneciğim, iyi ki benim annemsin ve iyi ki varsın” diyerek, defalarca öpücüklerini yanağıma kondurması, bedenimdeki tüm ağrıların bir anda yok olmasını sağlıyordu o an için.
Yaşadığımız uzun süreli mücadeleyi kızım kazanmış, bizleri de çok mutlu etmişti. Kızımın iyileşmesinden dolayı mutluydum ama bu defa da ben rahatsızlanmıştım. Benim rahatsız olmam hiç önemli değildi. Kızım her şeyden değerli idi benim için. O ağrı çekerken ve imdat isteyen bakışları ile yüzüme bakarken, ben gerçek anlamda ölüp ölüp dirilmiş, hiç bir şey yapamamanın çaresizliği içinde büyük acılar çekmiştim. Şimdi çektiğim ağrılar, o ağrıların yanında hiç gibi geliyordu ve onun için önemsemiyordum.
Ben anneydim. Onun tüm acılarını ve ağrılarını elimden gelse kendi bedenime alıp, ona hiç acı çektirmeyecektim. Kızım “ ben ölecek miyim anne? “ diye sorduğunda, “ ben senin yerine giderim” diyebilecek kadar çok seviyordum evladımı.
Evladını kaybetme duygusunu daha önce, çok acı bir şekilde üç defa yaşamıştım. Birincisi oğlumun trafik kazası geçirdiğini duyduğumda, ikincisi, ikiz bebeklerimi kaybettiğimde, üçüncüsü de kızımın doğum anında ölüm ile burun buruna geldiğinde. Şimdi dördüncüsünü yaşıyordum ve bu duygu, nefes alıp vermeme bile mani oluyordu artık. Ağrılarımı ve bitkinliğimi unutup kalkmalı, her şekilde evlatlarım için hayata sıkı sıkıya sarılmalı, “ben seni yeneceğim, siz beni değil” demeliydim ve öyle de yaptım. Ağrılarıma meydan okuyup, kalkamayacak durumda olmama rağmen, kalkıp yürüdüm ve sonunda onlar beni değil, ben onları yenmeyi başardım kızımın ve oğlumun varlığı, gösterdikleri sevgi sayesinde.
Sevgi denen duygunun, dünyada yenemeyeceği hiçbir şeyin olmadığını bir kez daha kanıtladık galiba kendimize.
Hastalıklardan uzak sevgi ve umut dolu yarınların sizlerle olması dileği ile sevgiler getirdim yüreğimden yüreğinize.
Türkan DİNÇER
Resim: Sıla DİNÇER (KIZIM)
YORUMLAR
Başta çok korktuğumu itiraf etmeliyim.Başlıklada birleştirince korkum dahada arttı.Sonrasında derin bir oh çekip ve "şükürler olsun"dedim.
Çok etkileyiciydi.Anne babalar için umut ediyorum ki çocuklarla igili hep böyle güzel sonlar olsun.Çocukalrımız bizlerin yaşama sevinci,belkide bir noktadan sonra yaşama tutunma nedenidir.Bunu yazar o kadar doğal ve yalın ifadelerle dile getirmiş ki,kendimi bir an orda onların yanında hissettim.Zaten yazar yada şairin yapması gereken de bu değil mi? Kalemin ve yüreğin gücü bu oranda anlaşılabiliyor.
Emeğinizi ve güzel yüreğinizi kutluyorum.umut ve sevgiyle kalınız....
yılmazYANARDAĞ tarafından 9/20/2011 11:51:56 AM zamanında düzenlenmiştir.
ÖNCELIKLE GECMIS OLSUN DIYORUM; KOLAY DEGIL
ilk satirlarda büründügüm hüzün evladiniziin iyilesmesi ile yerini burukta olsa sevince birakti,
burukluk diger evlatlarinizi kaybetmis olmanizdi.
Söyle düsünelim;
Allah sevdigi kulunu alirmis erkenden yanina ve su serpelim yüregimize yanginlarina..
Yüregindeki sevgi yoldasin olsun, sevgileirmle degeri kalem "Anne"...
Yaşadığınız acıların ve korkuların hepsini yüreğimde duyuverdim sevgili kalem.
Allahım bir daha böyle sıkıntılar yaşatmasın. Kızınız ve oğlunuzla birlikte uzun yıllar sağlıkla yaşayın dilerim.
Annelik kolay değil, doğurup sokağa salanlardan olmadığınız sürece hiç kolay değil.
Annelik işte böyle; yavrusunun başına gelen her şeyin kendine gelmesini dileyecek kadar müthiş bir duygu.
Allahım tüm anne ve yavrularına güzel bir ömür versin.
//
TEBRİK EDERİM, ANNE ANNE FERYATLARINIZLA YÜREĞİME OTURDUNUZ... SEVGİLERİMLE
allah sizi sevdiklerinize bağışlasın,inşallah seneler sonra torunlarınızın size nasıl mutluluklar verdiğini anlatacaksınız böyle akıcı ifadelerinizle.allah bizleri evlatlarımızla,sağlığımızla ve savaşlarla sınamasın...
Allah böyle acılarla bir daha hayatınızı altüst etmesin. Çok güzel bir yazı.Gözümde canlandırarak okudum
Kalbimin ritmi bozuldu heyecandan
Okurken sonu düşünüp, dualar ettim
iNSAN BİR KERE YIKILDIMI, AYNI OLACAK SANMASI BİLE BU ACILARI ÇOĞALTIR.
Sıla ya, saglıklı bir ömür dilerim.
Sizede geçmiş olsun
Çok saygılar
Yazınız beni çok ama çok etkiledi. Yakın bir zamanda iki yaşındaki oğlum üç gün boyuca sürekli yüksek ateş sürekli kusma nedenlerinden dolayı hastanede yattı. O üç günde defalarca öldüm öldüm dirildim. O minicik yavrum bana fersiz gözlerle bakıp "baba bana yardım et "diye bakarken ben sürekli "Allah'ım ne olur onu bana bağışla. O daha çok küçük. Onun yerine benim canımı al" diye göz yaşı döktüm. Yüce Yaratıcı kimseyi evladının acısıyla imtihan etmesin.
Etkiliydi anlatımınız hem de çok....
Güne düşe bu anlamlı yazınızı ve de sizi tebrik ederim.
Mustafa Sakarya tarafından 3/13/2010 10:47:51 AM zamanında düzenlenmiştir.
Annelik kadar güzel bir duygu yok dedirttiniz...Yüreğinizin inlemelerini ne kadar güzel kaleme almışsınız....Umarım gün gelir çocuklarınızın en mutlu anlarını kaleme alır, bu acı dolu günleri geride bırakırsınız...Yüreğiniz dert görmesin bundan böyle sevgiyle kalın...
Bu güzel yazınızla annemizin sevgisini bir kez daha hatırlattın bize.Sağol.
Kızınıza geçmiş olsun diyor,iyileşmesine senin kadar sevindiğimi bildiriyorum.
Ah annelik,ah annemiz ah sana ne kadar çile çektirmişiz meğer.
Düşünüyorum da yokluğun verdiği çileyi çekmen yanında
ya o yokluğu bize çektirmemek için çektiğin çileler...
Yazınız vesilesiyle rahmetli anamı bir kez daha minnetle anarken
ellerinize,sizlere,yavrularınıza sağlıklar diliyor saygılarımı sunuyorum.
Türkan Hanım;
Geçmişler olsun.Okurken heyecanım doruğa çıktı.
Ben de sizi merak ediyordum doğrusu.Çoktandır göremiyordum.
Allah bağışlasın.İnsanın en sevdiği varlığı evladıdır.Anne sevgisi dünyada en güçlü ilaçdır.
Hatta çocuklar düştüğü zaman anneleri öpünce geçer.
Kızınızda maşallah çok tatlı.Aynı size benziyor.Allaha emanet olun.
Allah sağlık ve afiyette daim etsin. Sevgiler.
Öncelikle geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum..Daha öncesi yaşadığınız kötü olyaların etkisinden kurulamadığınız bir gerçek..
Tabiki kızınızın ateşi yükselince o konuşmadan ziyade sayıklar...Çok kötü günler yaşadığınıza üzüldüm..Ama güzel kızmızın sağlığına kavuşması bu kötü günleri unutmanızı sağlamıştır...
......Anneler hep çocuklarının sağlığını düşünürler.Ama anne sağlıklı olmadığı sürece çocuğuna faydalı olması mümkün mü?
Kendi sağlığımızı düşünmek zorundayız..çocuklarımız için....
Tekrar geçmiş olsun dileklerimle saygılarımı sunuyorum.....
Türkan kardeşim,ikinize de çok çok geçmiş olsun diyorum,Allah'ü Teala hiç bir ana babaya evlat acısı ,hastalığı göstermesin,onlar dünyamızı aydınlatan ışık, nur ve inciler.Kızınız da maşallah pırıl pırıl bir çocuk.Umarım ve dilerim tamamen sağlığına kavuşmuştur.Siz de kendinize iyi bakın,yazınız bir anne olarak burnumun direğini sızlattı,sevgilerimle
***
Sevgi denen duygunun, dünyada yenemeyeceği hiçbir şeyin olmadığını bir kez daha kanıtladık galiba kendimize.
***
Çocuklarımız sözkonusu olduğunda hepimiz kendi derdimizi,uğraşımızı,her şeyimizi itip koşuyoruz.Aile olmak,tek can, tek yürek olmak güç veriyor.Size ve ailenize geçmiş olsun diliyorum.
Varolun hep.Selam,saygı.
Canım o zor günleri nasıl atlattığınızın en büyük şahitlerinden biriyim galiba.
Allah bundan sonra böylesine zorluklar ve hastalıklar yaşatmasınsize ve hiç kimseye. Tekrar dönebildiğin için sevindim kendi adıma. Artık Anen Yüreği ni okuyabileceğiz diye.
Öpüyorum seni ve sevgili Sıla'mı sevgi ile
Çok geçmiş olsun Türkan Hanım. Dünya telaşesine daldım ve arayamadım. En son telefon görüşmemizde yakında döneceğinizi söylemiştiniz. Sevgili arkadaşım tekrar Geçmiş olsun dişyorum. Seni aramızda görmek beni çok mutlu etti. Eksikliğini hep hissettim. Bu samimi yazını en içten duygularla kutluyorum. Hoşgeldinnn.... sevgilerimle.
Sevgili Türkan Hanım, aramızdan en son ayrıldığınızda, kızınız rahatsızdı. Aklımız, yüreğimiz sizde kalmıştı. Öğreniyoruz ki, çok zor günler geçirmişsiniz. Allah hiç bir anneyi/ babayı evladı ile üzmesin. Herşeyin geçip gitmiş olması en büyük mutluluk.
En samimi duygularımla size, kızınıza ve ailenize geçmiş olsun diyorum..
Hoş geldiniz....Saygım ve sevgimle...