- 7942 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
SOKAK LAMBASI ve ADAM
Sokak lambasıyla arkadaştı adam. Dökmek için içindekileri, gecenin en karanlık olduğu saatlerde varırdı yanına. Omuzlarındaki yükü almasa da sokak lambası, biliyordu ki dinlerdi O’nu. Sessizce ve istekli.
Sokak lambasına doğru ilerlerken, yerdeki taşa ayağı takıldı adamın. Neredeyse düşecekti. Dar sokağı uyandırdı istemeden. Esnedi önce sokak, sonra yanı başındaki evlere tıkladı uyansınlar diye. Niyetleri, beraber pür dikkat kesilip dinlemekti adamı. Yine duyamadılar ne konuştuğunu. Her zamanki gibi tahmin ettiler sadece, anlattığı o büyük sırrı.
Sır mı? Sırrı yoktu ki anlatacak adamın. Sır ödünç almazdı kimseden, cepleri yoktu ki taşıyacak. O yüzden kendi sırrı da olmazdı ya! Kapısı ve penceresi açık bir oda gibiydi. Cereyan çarpardı ve alır giderdi üzerine zorla emanet bırakılmış sırları ve rahatlardı adam.
Kumral, hafif kırlaşmış saçları ve saç rengine uygun bal rengi gözleri, orta yaşı geçeli çok olmuş bu adama çocuksu bir ifade katıyordu. Ama her ne kadar çaba gösterse de, yalnızlığının gözlerine bıraktığı yorgunluğu saklayamıyordu adam.
Önce uzun uzun bakarlardı birbirlerine. Sonra başlardı adam anlatmaya. Bunca yalnızlık biriktirmişken hazır sırtındaki çantasında, onu anlatabilme hünerini de edinmişti. Maalesef yalnızlığı dinlemede o kadar becerikli değildi adam. Kaç kere sokak lambası kendi içindekileri anlatmak için bütün cesaretini toplayıp söze başlayacak olsa; adam sokak lambasından yere dökülen kelimeleri görmeden, kırık sesleri duysa dahi önemsemeden anlatmaya devam ederdi içindekileri.
Sokak lambasının bu dünyada kendi yalnızlığını anlatmak istediği tek varlığıydı adam. Buna da razıydı ya gerçi. Hiç dinlemesin, sadece anlatsın. Yeter ki gitmesin adam!
Adam anlatırken arada iki gözünü kırpardı ona sokak lambası.“Seni anlıyorum” demekti bu. Gözleri kamaşırdı bu yanıp sönen ışıktan adamın ama umursamazdı. Çünkü biliyordu ki; dinleniyor ve anlaşılıyordu sokak lambası tarafından. Ayın ışığında dağınık saçlı güzel bir kadın gibi dururdu sokak lambası. Dik ve vakur, anlayışlı ve sevecen, sadık ve dürüst. ”Şanslıyım” diye düşündü adam bir an. Sokak lambasının varlığından şimdilik memnundu. Derin bir nefes alıp anlatmaya devam etti adam.
Sokak lambası ise bir yandan adamı pür dikkat dinliyor, bir yandan da O’na ne kadar alıştığını, her gece büyük bir sadakatle beklese de, bir gün adamın kendisinden temelli gideceğini aklına getirmemeye çalışıyordu. Gerçeğe her ne kadar kendini hazırlamaya çalışsa da bu düşünce her aklına düştüğünde duygusal yüreği acıyordu.
Adamın gelişleri azalmaya başlamıştı. Bunun farkına varsa da sokak lambası; şikayet etmiyor, her zamankinden daha büyük bir pür dikkatle dinliyordu sevdiğini. O’nun olmadığı zamanlarda ise kaçınılmaz vaktin gelmemesi için sürekli dua ediyordu. Artık gündüzleri uyuyamaz olmuştu. O kadar korkuyordu ki sevdiğini yitirmekten, O’ndan sonrasını, zamanın duracağı o korkunç anları düşünmek bile istemiyordu.
Artık adam sokak lambasının ziyaretine gelmemeye başladı . Çok uzun bir süre lamba umutla bekledi adamı. Her gece en parlak ışıklarıyla ve yüzünde kocaman bir gülümseme ile bekliyordu sevdiğini. Gelecekti ve hemen yanı başındaki tek katlı, beyaz, sokağın en masum evini ikisi için satın alacak ve hiç ayrılmayacaklardı.
Gelecekti… Biliyordu… Emindi…
Gelmedi adam. Ne o mevsim, ne o yıl, ne de sonraki yıllar.
En çok umudunu yitirmek yaşlandırır ruhları. Yavaş yavaş erirsiniz terk edilmişliğinizde. Acınızı ilk bakışlarınız ele verir: Sönük ve yarınsızdır. Işık saçmaz artık; ne size ne de etrafınıza. Avucunuzdaki ölü umudu gömmek istersiniz, ama taşlı sokağınızda onu gömecek bir yer bulamazsınız. Sadece yaşarsınız. ”Buna da şükür” demeye kendinizi zorlayarak. Banu uludaĞ
*Fotoğraf: Habib Dağ
*Yazıma özel bir görsellik katan bu güzel fotoğraf için sevgili Habib Dağ’a teşekkürlerimle.
YORUMLAR
Her zaman derim. İnsana yazdıran hisler vardır bir de bakmak fiiili...Bir fotoğrafa yazılabilecek en güzel öykülerden birini okudum. Felsefesi de güzel...Altında pek çok anlamı barındırabilecek biçimde.
Çok geç de olsa kutluyorum.
Sevgiler.
BANU ULUDAĞ
seninde gören hisseden güzel yüreğine sağlık
sevgimle
Yazım kurallarına azami dikkat gösterilerek yazılmış bir yazıyı ve okura saygısını bu şekilde belli eden yazarlara ender rastlanıyor. Bu, yazarın da kendisine saygısı olduğunu gösterir. Fazla açarsam, kırılan, alınan olabilir...
Öncelikle bu konuda saygılar.
Aynı temayı gerek nesir, gerekse şiir olarak seçenlerimiz var. Ve bu temayı bu denli anlamlı ve akıcı işlemiş olmanızı da kutluyorum.
Saygı öncelikli sevgiler.
BANU ULUDAĞ
BANU ULUDAĞ
Sokak lambasında bir kadın
Ağlamaklı.
Suskusu kıyamet
Sözleri kaldırım taşlarının arasında kalsa da
Dibindeki evde
Dinlemek
Duymasa da
Görmese de...
Kırpıştırarak gözlerini...
Saçları...
Işığını kaybetmişti
Dayanamadı, biraz dolaştı ellerim
Aydınlanır mı dersin?...
Muhteşem hikayenizi kutluyorum,
Sevgilerimle...
BANU ULUDAĞ
Her zamanki,
Avucunuzdaki
İki -ki eki de ait oldukları yere yaklaştırılmıştır:)
Teşekkürler uyarı için.
Öyküdeki kahraman bir adam ama asıl kahraman sokak lambası bir KADIN. Bu çok önemli bir detay .
Beğenmeniz benim için çok onore edici.Yazıda da kaleminizin güçlü olduğunu biliyorum sevgili Havin.
Nedense iç burkan şiir ve öykü düştü bugün ikimizin de kaleminden siteye.
Şimdi ne yapsam? Linkin Park'da olmaz ki bu öyküye :)))
Fotoğraf, ışık ve renk olarak tam istediğim gibi. Sokak lambasının saçları dağınık ve siyah-beyaz oluşu : "hadi birazda siz hayal edin" der gibi.:)
Sevgimle
Banu Uludag tarafından 3/11/2010 6:35:15 PM zamanında düzenlenmiştir.
**Havin_**
Genelde yorumlarda hele ki yazı yorumlarında uyanık olurum ama...işte öyle bir ama var ki burada sustum kaldım, aslında hayatı da terketmek gerek sevdim bu adamı en iyisini yapmış lamba da kalsın geride hep akıllı olanı sevmek lazım ya öyle yapalım bizde - bugün geceden bile daha gece sonu hayır ola kalemimizin-.
Yok Linkin Park olmaz aslında buraya arabesk bir şey lazım da pek ilgim olmadığı için aklıma bir şey gelmedi. Yok bu da değil lambaya iyi gitmez, aklıma bir şey gelmiyor ama buluruz bunun da şarkısını düşünelim biraz. Ya da Gökhan Türkmen'den büyük insan olur mu acaba lamba ağlasın buna sadece lamba - ama biraz daha taşa vurmak lazım öyküyü , güne, dişe değer gibi elde tutulabilen haline-.
Sevgimle.
BANU ULUDAĞ
Her şey seninle güzel yolda yürümek bile
Olmayacak düşlerin peşinde koşmak bile
Her şey seninle güzel bu toprak bu taş bile
İçimdeki bu korku gözümdeki bu yaş bile
Beklenmedik bir anda ayrılık gelip çatsa
Seninle paylaştığım tek bir gün yeter bana
Her şey seninle güzel duyduğum bu ses bile
Yalnız içtiğim su değil aldığım nefes bile
Her şey seninle güzel bu yağmur bu kar bile
Yüzümdeki gözyaşının izleri onlar bile
Beklenmedik bir anda ayrılık gelip çatsa
Seninle paylaştığım tek bir gün yeter bana
**Havin_**
İşte bu da demek oluyor ki kalem sahibi haricinde kimse şarkısını bulamıyor eserin. Sizinki de hakikaten ve de gerçekten çok güzel
de!
de'ler de bilmezler de kullanırız yine de..
Arabesk:))
aslında ben bir çalışma derdim de korktum:))
şaka tabi ki ben kim o dediğim harflerin dünyası kim:))
Bu saatlerde tekrar sayfaya gelişimin sebebi gecenin güneşini fısıldamaktı lamba da bilsin ki kendi ışığını da ışıtan vardır.
Sevgimle.
Gece, asla bağırmaz, sesi büyük harfleri hiç tanımaz ve kadın gibi cesurdur iti de kemiği de kaldırabilir yürüyen saatlerinde ama her dile yakışmaz ya da her kaleme ya da her kalem anlatmayı bilmez , dokunmayı bilmez ay'a âşık gözlerine
de !
buradaki harfler kendi karasından çalınmış gibi kendi suskusundan alınmış gibi,
gece gibi.
Sonra sokak lambası:
sarı !
ve gülünde ayrılıktır bunun adı, belki de ondandır adamın, tutulduğunun sonrasında hayat bulamaması.
Ama adam olmasaydı kadın olsaydı keşke. Onların yalnızlıkları yalandır ! Öyle işte yalandır! Ama kadın nedense buna mecburdur, tuhaf ...zaten her şey tuhaf. Kadın okumak istedim ilk cümlelerde hayatın rengini görünce. Belki de erkek olasım var bu günlerde ama bu adam gibi ağlamayayım ilerde yine de en azından gece ve lamba mübah sayılabilir, korktuğumda gece yalnız kalmayabilir. Ne garip değil mi bir insanın hayali gece ve lamba olabilir mi , olamaz ama kalem yazıda böyle anlatır da tüy hafifliğinde bize sunarsa yalnızlığı der insan ben de yalnız olayım
da !
son böyle ölüm ihtimalli olmasın. O adam gelememişse ya ölmüştür ya da ölüm gibi mecbur tutan bir kadın görmüştür . Ama ihtimal yüksektir ki ölmüştür hoş bu halin ölümden farkı da henüz icat ismi bilmemiştir.
Ve sonundaki o gerçek iç sesi. Oraya konuşmama hakkımı kullanabilir miyim ? Hani denir ya "doğru söze ne denir ki"
nokta..nokta..
İki kelimenin "ki" eklerinin yanlış yazımına takıldım çok ilgilendiğimi söyleyemeyeceğim geceye takılmaktan fırsat bulamadım - tabi adama da - ama söylemeliyim ki ilk paragrafta:
"her zaman ki " burada ki bağlaç olmadığından ayrı yazılmaz ne olduğuna bakınca sanırım ilgi zamiri ama olmaya da bilir "Gece affetsin beni".
Ve sonlarda da "avucunuzda ki" hal de aynı sanki , belki de ben yanlış görüyorum hak verirsiniz ki kara, kara eder kalemi..
Ve fotoğraf.
O daha da acıttı yüreğimi, kendi başına bir kendine yalnız bir kendine âşık - yoksa gece gece ne işi var o caddede hani geceye uyacak ya eyvallah anladık ! lamba ay gibi görünse de alçakta olması bunu kapatıyor sarı gibi dursaydı daha farklı olurdu diye de düşünmeden edemedim.
Güzeldi.
Ve kalem,
öyle içten anlatmışsınız ki yorum hâlâ gece hâlâ ölüm gibi bunun içindir ki daha da uzun etmeden gitmeli.
Kutluyorum.
Sevgimle.