ÖDÜNÇ HAYATLAR
Hayatta birçok şey bizim irademiz dışında gelişir. Bu durum bizi doğmadan önce başlar. Bizle ilgili olan veya ilgili olduğunu sandığımız hayatımızın başlangıcı için bizim fikrimizi soran olmadı. Kendinize ait olduğunu sandığınız hayatın aslında size ait olmadığını anlamak ne kadar tuhaf bir duygudur. Kafanız karıştı sanırım. Böyle bir şey nasıl olabilir diyorsunuzdur. “bu benim hayatım ve benden başkası hayatıma yön veremez” diyorsunuzdur. Aslında hiçte öyle değil. Bence bir hayatın kişiye ait olabilmesi için başlangıçtan itibaren her yönüyle bireyin rol alması gerekir. Âdem ve Havva’dan bu yana kim senin kendi hayatı yoktur.
İlk başta yani dünya daha yok iken, Tanrı Âdem’e ödünç bir hayat verir. Bu hayatı verirken de bazı şartları vardır. Âdem’den hayatının sonsuza kadar onun olabilmesi için bunlara uymasını ister. Bunlar o kadar zor şartlar değildi ve kolayca bunlara uyulabilirdi. Ama kuralları kolay olan bir oyun, kimsenin zevk alabileceği bir oyun değildir. Bu Tanrı içinde geçerliydi. Bir oyunun hem yaratıcısı hem de yöneticisi iseniz kuralları değiştirmekte sizin ellinizdedir. Peki oyunu zorlaştırmak için ne yapılmalıydı. İşte burada şeytan devreye girer ve oyun yeni bir şekil almaya başlar. Ama size oyunu anlatmadan önce biraz şeytandan söz etsem iyi olacak galiba. Tanrı çok yoğun olduğu için onun yerine bazı işleri melekler yürütür(yaparlar). Şeytan da bu meleklerden biriydi. Her nedense şeytan Âdem’i hiç sevmemiştir. Ve Tanrı’nın oynadığı bu yeni oyuna bir şekilde katılma arzusu içine girmişti. Tanrı’nın oyunu zorlaştırmak istediğini duyduğunda Tanrı’ya şöyle bir teklifte bulunur; “Âdem sizin koyduğunuz şartlara uymaya çalışırken ben onu yoldan çıkarırsam ve o bana uyarsa cezalandırılsın.” Tanrı bu teklifi kabul eder. Bu sırada Âdem oyun yeri olan cennettedir. Cennet o kadar büyüleyici bir yerdir ki Âdem buraya hayran kalır. Ama cennet dahi olsa bulunduğun yer yalnızlık tanrının işi kulun değil. Bu yüzdendir ki Adem de cennetten sıkılmaya başlamıştır. Belli bir zaman sonra bu konuyu Tanrı ile paylaşmaya karar vermiş ve paylaşmış. Tanrı, Âdem’e “sıkılmaması için bir çözümü olduğunu fakat bunun bir bedelinin olduğunu” söylemiştir. Âdem ise “bedelini ödemeye hazır olduğunu yeter ki artık sıkılmayayım” demiştir. Bunun çözümü ise Âdem gibi bir canlıydı. Burada da Havva (yani kadın) oyna girer. Bunun Adem’e bedeli ise ödünç olan hayatının yarısı olur. Yani Tanrı bir ödünç hayattan başka bir ödünç hayat yaratır. Adem, Havva’yı da yanına alarak Tanrı’nın yanından ayrılır ve cennete geri döner. Artık Adem gayet mutludur. Havva ile birlikte cennetin büyüsüne kendilerini bırakmışlardır. Bir gün Havva yasak meyveyi görür ve Adem’e bunun ne olduğunu sorar. Adem ona bunun yasak meyve olduğunu ve bunu yedikleri taktirde cezalandırılacaklarını anlatır. Şeytan Havva’nın yasak meyveye olan istencini anlar ve planlar kurmaya başlar. Cennete girmenin türlü yollarını dener. Sonunda bir gün bir yılan kılığında cennete girmeyi başarır. Adem ile Havva’nın yanına vararak onları yasak meyveyi bir kere tatmaktan bir şey olmayacağına ikna eder. İşte sonun başlangıcı o an olmuştur. Yasak meyveden birer ısırık alır almaz Tanrı ikisini de cezalandırır ve dünya denen yeni bir yere gönderir. Adem’i dünyanın bir ucuna Havva’yı ise diğer ucuna yollar. Günler, aylar, yıllar geçer ardan ama birbirlerini bulamazlar. Dünyanın en güzel yeri hatta dünyanın cenneti kabul edilebilecek olan Mezopotamya da bir birlerine rastlarlar. Bu arada, Şeytan zaferini kutlamak ve Tanrı’ya yeni bir teklifte bulunmak için Tanrı’nın yanına gider. Bu teklif şöyledir; “oyunu kuralları değişsin ve Adem ile Havva’nın ödünç hayatlarından yeni insanlar yaratın onlarda oyna dahil olsun. Bu ödünç hayatlar için bir de yaşam süresi denen bir zaman dilimi belirleyin. Bu zaman dilimi için de sizin şartlarınızı yerine getirenlere cennete ebedi ve özgür bir yaşam verin yerine getirmeyenlere ise cehennem (şeytanın evi) de benim kölem olarak ebediyen ızdırab içinde yaşasın” der. Tanrı, şeytanın bu teklifini düşünür ve biraz değişiklikten sonra kabul eder. Böylelikle dünyada da şeytan insanların peşini bırakmamıştır. İnsanların Tanrı’nın şartlarına uymaması için elinden geleni yapmıştır(yapmaktadır).
Biz insanların yeryüzündeki ödünç hayatları böyle başlamıştır. Yani biz kendimize ait olmayan bir yaşam için kavga vermekte iken onlar ( Tanrı(lar) ve Şeytan(lar) ) işin zevkindeler. Ödünç aldığın bir şey sana ait olabilirimi. Bu sana ait olduğunu sandığın hayatın dahi olsa böyle bir durum söz konusu değildir. Umarım şimdi ne demek istediğimi anlamışsındır.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.