- 2970 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
MACİT MÜETEVELLİOĞLU DESTANI
Mütevelli; bir vakfın işlerini yürütmek üzere atanmış, Vakfın hayrat ve akarını (gelirini) gözeten, tahsilatı kendisine bırakılmış gelirleri toplayan, izin verilmiş harcamaları yapan, vakıf görevlilerini denetleyen ve vakfın bütçesini hazırlayarak her mali yılın başından bir ay önce bağlı olduğu Evkaf İdaresi’ne veren kişiye mütevelli deniyordu. Mütevellizâdeler lakâbı da zannediyorum Tevfik ve Akif Beylerin babalarından veya dedelerinden birisinin, bir zamanlar bir Vakfın Mütevilliliği’ni yapmış olmasından gelmiş olmalıdır. Ancak, Osmanlı Devleti’nin son dönemlerindeki her müessese gibi, Mütevellilik de yozlaştırılmış, bir nüfuz aracı olarak kullanılmış ve adeta Derebeyliğe dönüştürülmüştür. Ayrıca, Mütevellizâdelerin babasının, uzun süre Ayanlık (Muhtarlık) yaptığı büyük çiftlik arazilerini, bu Ayanlık nüfuzunu da kullanarak edindikleri de söylenmektedir. Bunun örnekleri, ülkenin birçok bölgesinde de vardır.
Mütevellizâdeler, Alaşehir’in en büyük çiftliklerine sahip ünlü eşrâfındandır. Macit Beyin babası Tevfik Mütevellizâde Bey ile kardeşi Akif Bey, Milli Mücadele döneminde Alaşehir’de önemli görevler üstlenmişlerdir. Alaşehir’in o dönemdeki kaymakamı Bezmi Nusret Kaygısız’ın hatıralarının yer aldığı kitaptaki bilgilere göre; 21 Mayıs 1919 tarihinde Alaşehir Kaymakamlığı’nda yapılan toplantıya Mütevellizâde Akif Bey katılmış ama Tevfik Bey katılmamıştır. Akif Bey Milli Mücadele’de aktif rol alarak, Belediye Başkanı Galip Bey ile birlikte Alaşehir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ni kurmuştur. Tevfik Bey, 29 Mayıs 1919 günü Alaşehir Ulu Camii’nde Kaymakamın da katıldığı toplantıda bulunmuştur.
Alaşehir Duyun-u Umumiye Müdürü Çerkes Rıza Bey aracılığı ile Çerkes Ethem ile tanışan Tevfik Bey, onun sayesinde Alaşehir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanı olmuştur. Akif Bey, 16 Ağustos 1919 günü yapılan Alaşehir Kongresi’ne Alaşehir’i temsilen katılmıştır. Mütevellizâde Tevfik Bey; Alaşehir Ovası’nda geniş ve büyük topraklara sahip, hırslı, zorba ve eski derebeylik zihniyetine sahip birisiydi. Sağlığında Salihli-Durasıllı Beldesi yakınlarındaki Bezirganlı Çiftliği’ni alarak buraya yerleşmiştir. Tevfik Bey 1928 yılında ölünce, çiftliğin başına oğlu Macit Bey ile kız kardeşi Fetanet Hanım Alaşehir’deki diğer çiftliğin başına da diğer kardeşi Hamit geçmiştir. Tevfik Bey’in mezarı Adala-Dombaylı Yolu üzerinde bulunan, salça ve konserve fabrikasının doğusundaki eski mezarlıktadır.
Mütevellizâde Macit Bey, işte böyle nüfuzlu ve zengin bir aileden gelmektedir. 2000 dönümden fazla Bezirgan Çiftliği’ni idare ediyordu. Babası Tevfik Bey ölünce, kız kardeşini Alaşehirli bir çiftlik sahibiyle evlendirir.
Durasıllılı Celep Veli Ağa’nın oğlu Kamil’i, bir dostunun tavsiyesi üzerine, Çiftliğine Kâhya olarak işe alır. Macit Bey, Kamil’i Kâhya olarak aldığına sonradan çok pişman olacaktır. Kâhya Kamil, abisini ziyarete gelen Alaşehirli bir çiftlik sahibiyle evli Macit Beyin kız kardeşi Fetanet Hanımı kaçırır. Önceleri buna çok öfkelenen Macit Bey, sonra Kamil’i affeder ve kız kardeşiyle evlenmelerine razı olur. Kamil, hanımını zorlayarak payına düşen tarlaların tapularını kendi üzerine geçirttikten sonra, Macit Beyin Kâhyalığı’nı bırakıp kendi arazisini işletmeye başlar. Macit Bey de çiftliğine kâhya olarak yine Durasıllı’dan Çakırcalıların Muammer’i alır, Muammer’e maddi olarak destek olur ve ekonomik durumunu güçlendirir. Muammer’e çok güvenen Macit Bey, İzmir’e taşınır ve oradan arasıra işleri kontrole gelir. Çiftliğe her gelişinde, çevresindeki köylülerin dertlerini dinleyen, fakire ve düşkünlere yardım eden Macit Bey, 1961 yılının Ramazan ayında jeepiyle Salihli’ye gelir ve Ramazan alışverişini yaptıktan sonra Bezirgan Çiftliği’ne gider. Çiftliğe vardığında Kahya Muammer’i kapının önünde bulur. Bütün eşyaları evden dışarıya atılmış, eşi ve çocuklarıyla perişan haldedir.
-“Hayrola Kâhya, ne bu haliniz böyle, ne oldu?”
-“Beyim, Kamil Bey bizi çiftlikten atıyor. Artık burada işiniz kalmadı, al eşyalarını defol dedi!”
Macit Bey, bu duruma çok öfkelenir, Kamil’in evine doğru yönelir.
-“Ağam gitme, size tuzak kurdular, sizi pusuya düşürecekler!”
Macit Bey kâhyayı dinlemedi. Aslında bu danışıklı dövüştü. Kamil ile Muammer anlaşmışlar, Macit Beyin Çiftliğine de sahip olmak istiyorlardı. Halbuki hiç çocuğu olmayan Macit Bey, Muammer’i oğlu gibi severdi ve ona çok güvenirdi. Öfkeyle Kamil’in evine giren Macit Bey, onun üzerine saldırır ve paltosunu Kamil’in başına geçirip yumruklamaya başlar. Kamil bağırır:
-“Muammer, ulan beni öldürüyor adam. Ne duruyorsun ateş etsene!”
Tüfeğini önceden doldurup hazırlamış olan Muammer tetiği çeker
-”Tak,tak,tak...!”
Yaralanan Macit Bey, biraz daha Kamil ile boğuştuktan sonra, çok kan kaybettiği için takatsiz kalır ve yere yığılır kalır. Kamil, Muammer’in elindeki silahı alır ve ne kadar mermi varsa hepsini kayınbiraderinin üstüne boşaltır. Bir süre acılar içinde kıvranan Macit Bey, son nefesini verir. Kamil Muammer’i ikna eder.
-“Bu suçu sen üstlen, ben seni ve arkada kalan çoluk çocuğuna bakarım ama sen beni bakamazsın!”
-“Pekiyi ben nereye gideceğimi şimdi?”
-“Doğru benim Alaşehir’in Toygar Köyü’ndeki asker arkadaşımın yanına git, selamımı söyle, o seni saklar!”
-“Pekiyi Kamil Bey, hoşça kal, çocuklar sana emanet!”
-“Sen onları hiç merak etme, kendi çocuklarım gibi bakarım onlara ben. Gözün arkada kalmasın!”
Muammer’in babası Çakırcalı, oğlunun yerini öğrenir ve yanına giderek, onu karakola teslim olmayı teslim olmaya ikna eder.
-“Biz namuslu ve dürüst insanlarız. Mahkemede de olayı dosdoğru hâkime anlatmazsan, sana hakkımı asla helal etmem bak! Sen Macit beyin çok ekmeğini yedin, Kamil’in nasıl biri olduğunu bilmiyor musun? Git adalete teslim ol, jandarma her yerde seni arıyor, daha ne kadar kaçacaksın böyle?”
Muammer, babasının ardına düştü, karakola gidip teslim oldu. Yapılan muhakeme sonunda, Kamil ile Muammer cinayet işlemekten suçlu bulundular ve hapse atıldılar. Kamil’in bu davranışı çevre halkı tarafından nefretle karşılandı. Hapisteyken, yine Macit Beyin de kız kardeşi olan eşi Fetanet Hanım tarafından bakılan Kamil, hapisten çıkınca karısını boşamış, başka bir kadınla nikâhsız yaşamaya başlamıştır. 1998(1999?) yılında ölen Kamil’in cenazesi üç beş kişiyle kaldırılmıştır.
MACİTT MÜTEVELLİOĞLU DESTANI
Cuma günü çiftliğimde vurdular,
Teneşirde cenazemi yudular,
Cumartesi beni kabre koydular.
Destanım söylensin alem dinlesin, Katillerim inim inim inlesin.
Yeni geldim İzmirlerden yoruldum,
Ramazandı oruçluyken vuruldum,
Dün sağ idim, bugün yalan mı oldum?
Atma Kamil atma düşman mı oldun?
Öldürdün, şimdi de pişman mı oldun?
Çiftliğime gelip de saklandılar avladılar,
Keklikler gibi pusup avladılar,
Bütün dostlar arkamdan ağladılar.
Ağlasın dostlar, düşman ağlasın,
Eşim, yavrularım kara bağlasın.
Kalbimden vuruldum kanlarım akar,
Salihli yolunda canlarım çıkar,
Kamil’le Muammer damlarda yatar.
Atma Kamil atma düşman mı oldun?
Öldürdün, şimdi de pişman mı oldun?
Dokuz kurşun canevime dayandı
Bezirganlı al kanlara boyandı,
Yandı be dostlarım Macitim yandı.
Uyan Macitim bak gör hallarını,
Enişten aldı bütün mallarını.
İki hain çifte ateş açtılar,
Beni vurup nerelere kaçtılar?
Kuş misali yüksekten mi uçtular?
Kaçmayın haydutlar kaçamazsınız,
Kuş olup askerden kaçamazsınız
Balkonum önünde çiçekler açtı,
Eniştem vurup Salihli’ye kaçtı,
Kâhyası Muammer Toygar’a uçtu.
Atma Kamil atma canımı yakma,
Beni öldürüp de damlarda yatma.
Eremedim şu dünyanın fendine,
Eniştem düşmanmış benim kendime,
Nasıl kıydın kayınbiraderine?
Atma Kamil atma düşman mı oldun?
Öldürdün, şimdi de pişman mı oldun?
Bindokuzyüzaltmışbir kırküç yaşım,
Eniştem düşmanımmış yedi başım,
Böylece yazdırsınlar mezar taşım
Ağlasın ağlasın bacım ağlasın
Çıkarsın akı da kara bağlasın.
Nasıl kıydın benim tatlı canımı?
Bil Hamit Ağamla Tevfik babamı,
Gelsin Ahmet Hoca versin salamı.
Atma Kamil atma, Muammer atma
Beni öldürüp de damlarda yatma.
Vuruldum çiftlikte akıyor kanım,
Hakkını helal et Hafize Hanım,
Jeepe yüklenmiş gidiyor canım.
Atma Kamil atma düşman mı oldun?
Öldürdün, şimdi de pişman mı oldun?
Dokuz kurşun yedin kana boyandın,
Macit Beyim buna nasıl dayandın?
Yandın Macitim ateşlerde yandın.
Atma Kamil atma canımı yakma,
Beni öldürüp de damlarda yatma.
Ali AKSAKAL /21 Ocak 2004
MACİT MÜTEVELLİOĞLU DESTANI
Cuma günü ikindi ile akşam arasında vurdular beni,
Cumartesi günü aynı saatte kabre koydular beni.
Ağlasın ağlasın dostlar ağlasın ,
Beni vuran eniştem zindanlarda inlesin.
Şimdi geldim İzmir’den yoruldum,
Ramazan iptidası oruç idim vuruldum,
Cumartesi günü kabre konuldum,
Dün sağ idim bugün yalan oldum.
Atma Kamil atma eniştem olursun,
Beni öldürdükten sonra pişman olursun.
Çiftliğime gelip saklandılar,
Beni keklik yapıp avladılar,
Beni duyan dostlar hep ağladılar.
Ağlasın ağlasın dostlar ağlasın,
Beni seven dostlarım karalar bağlasın.
Çiftliğimde vuruldum kanlarım akar,
Salihli yollarında canlarım çıkar,
Eşim, dostum Macit vurulmuş diye yollara bakar,
Kamil ile Muammer damlarda yatar.
Atma Kamil atma eniştem olursun,
Beni vurduktan sonra pişman olursun.
Dokuz kurşun girdi can evime dayandı,
Bezirganlı Çiftliği al kanlara boyandı,
Dokuz kurşuna Macit nasıl dayandı?
Hep dostlarım kara yasla boyandı.
Uyan Macit uyan gör salını,
Selam ve hem sağına hem soluna.
İki haydut çiftliğimde ateş açtılar,
Beni vurup hemen kaçtılar(savuştular),
Karakollara haber ulaştırdılar.
Kaçmayın haydutlar kaçmayın kaçamazsınız,
Adaletin pençesinden kurtulamazsınız.
Balkonum önünde çiçekler açtı,
Eniştem vurdu beni Salihli’ye kaçtı,
Kâhyası Muammer Toygar’a kaçtı,
Acı haberim cihana ulaştı.
Atma Kamil atma canımı yakma,
Beni öldürüp damlarda yatma.
Bilemedim şu dünyanın fendini,
Eniştem düşmanmış benim kendime,
Nasıl kıydın benim nazik tenime,
Uzatan ben idim senin kısa elini.
Atma Kamil atma eniştem olursun.
Beni öldürdükten sonra pişman olursun.
Gençliğimde incitmedim hiçbir ferdin başını,
1961 senesi girdim kırkdört yaşıma,
Eniştem düşmanım imiş yedi başımı,
Böylece yazdırsınlar mezar taşımı.
Ağlasın ağlasın bacılarım ağlasın,
Beni seven dostlarım karalar bağlasın.
Kıydın benim tatlı canımı yaktın yuvamı,
Selamlar getirdim Hamit Ağam ile Tevfik babama,
Çıkın da görün çiftliğimin halini,
İdam sehpası yaraşır böyle adama.
Atma Kamil atma canımı yakma,
Beni vurup Kamil zindanda yatma.
Vuruldum çiftlikte akıyor kanım,
Hakkını helal et eşim Hafize Hanım,
Koydular cibe akıp gidiyor kanım,
Macit’in Kamil’e kurban gidiyor canım.
Atma Kamil atma eniştem olursun,
Beni vurduktan sonra pişman olursun.
Dokuz kurşun yedim kana boyandım,
Dokuz kurşuna Macit nasıl dayandın?
Dokuz kurşuna edemedim tahammül,
Beni vuran Muammer ile eniştem Kamil.
Atma Kamil atma canımı yakma,
Beni vurup da Kamil damlarda yatma.
Yazan: Durasıllı Beldesi’nden Muhittin KAYA