- 606 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ESKİ VE YENİ
Bir gün art drektörümüz Ömer Bakan fotoğraf sanatını anlattıktan sonra ödevimiz için bize bir tema vermişti:
"Eski ve Yeni" diye...
Hocamızın bu teması basit gibi görünse de, elimize kağıt kalem alıp yazmaya benzemiyordu. Yazma edimindeki başarımı fotoğraf sanatında uyguladığım an başarım kaçınılmaz, olacaktı.
Uzun süre düşünmüştük, fotoğraf çekimi yapacağımız arkadaşlarımızla.
Hocamız bir hafta süre vermişti, düşünmemiz için. Bir hafta sonunda temamızı anlatmamızı veya temaya uygun fotoğrafı ona göstermemizi istemişti. Sıra bana geldiğinde;
" Mariyln Monroe ve Madonna" isimleri çıkmıştı dudaklarımdan.
Arkadaşlarım gülünce hocam susturdu onları eliyle ve bana sordu:
"Peki, neden eski, neden yeni?" diye...
"Biri 70’lerdeki yıldız, diğeri 80’lerin yıldızı" demiştim.
“Hımm, peki bir kg çileğin fiyatını söyleyebilir misin bana?”
Sınıf sessiz…
Ben sessiz ama henüz dün pazardan çilek satın alamamış ve içimden bir “yuhh bu kadar da olmaz hani!” demiştim…
Gülümseyerek ve hocamın konumuz dışındaki sorusunu;
“ 2500TL” dudaklarımdan dökülmüştü.
Hocam masasına geçti ve
“Ben 750TL. na verebilirim size…” demişti.
Şaka mıydı, gerçek miydi hocamızın "çilekler" hakkında söyledikleri hafta sonu anlayacaktık...
Eski ve Yeni adlı temamız hakkında açıklamamı da ayrıca çok beğenmiş ve fotoğraf sanatının; sadece vizörden bakıp, denklanşöre basmak olmadığını, bu sanatın bir şiir bir öykü bir gezi-anı da olabileceği gibi, sinema, bir ürünün sunum-tanıtımlarında- reklam dünyasında ve ticarette nasıl önemli olduğunu, fotoğrafın düşünce dünyamızı etkileyen bir sanat olduğunu anlatmıştı. Bu konuşmasından sonra yanımdan ayrılacağını düşündüğüm hocam;
"Peki bu eski ve yeniyi nasıl bir karede düşündün?" diye soru yanıt ile söyleşi moduna geçmiştik.
Böyle bir soru beklemiyordum. Kısa bir düşünceden sonra Mariyln Monroe’yu ve Madonna’yı vizörden görüntüyü alamayacağıma göre temamın kurgusuna bir model seçmeliydim.
" İki modelin birine 1920’lerin, diğerine de 1980’lerin bikinilerini giydirip eteklerini elleriyle kaldırmalarını ister ve o anı dondururdum."
Hocamın gözleri ışımıştı. Yaratıcı düşünceye hayranlığını bize daha sonra izlettiği dialarından anlamıştım.
Geniş düşünmeyi ve gözlerimizin doğanın en kaliteli vizörü olduğunu, anılarımızı nasıl düşünceyle dondurabildiğimizi ondan öğrenmiştik. Hatta bakmak ile görmenin farkını fotoğraf sanatını öğrenirken daha net kavramıştık.
O hafta sonu sınıfça hocamızın çiftlik evini ziyaret ettik. Bize evindeki arşivleri ve sergilerdeki fotoğrafları tek tek gösterdiğinde her birine şiirler ve öyküler yazmıştım...
Hocam bizi çok şaşırtmıştı, çünkü elleri topraktan çatlamış ve bir çiftçi rolündeydi. Büyük şehirden kaçmış, duygularının sığınağı olan Havranın bir köyüne yerleşmişti. Mevsimine göre sebze ve meyva yetiştiriyordu geniş serasında. Elleri toprak kokuyordu. Onunla birlikte serasında bir saate yakın çilek topladık. Yıkadığımız çilekleri iştahla yerken hocamız arşivini geniş masasına yığmıştı.
O gün unutamayacağım bir gün yaşamıştım. Fotoğrafın bir şiir gibi bir öykü gibi okunduğuna gerçekten tanık olmuştum.
Gün İda’nın batısından kızıl eteklerini toplamaya başladığında evime gitmek için vedalaştım hocamla.
Hala saklıdır belleğimde üç lezzetli tat. Kırmızı çileklerin kokusu ellerimde tadı damağımda anılarımda bir sürü öykü karelerini hiç unutamam...
Emine Pişiren/Akçay
YORUMLAR
Güzel ve akıcı bir yazı okudum...Tebrikler..
Çilek ve fotoğraf...İkisi birbirine çok yakışmış...
"Fotoğrafın bir şiir bir öykü gibi okunduğuna gerçekten tanık oldum" . Güzel bir cümleydi.
Sevgilerimle,
emine pisiren
Sevgi ve ışıkla
***
*O gün unutamayacağım bir gün yaşamıştım. Fotoğrafın bir şiir gibi bir öykü gibi okunduğuna gerçekten tanık olmuştum.
Gün İda’nın batısından kızıl eteklerini toplamaya başladığında evime gitmek için vedalaştım hocamla.*
***
Görmesini bilen gözler,
içi/dışıyla koca bir hayatı görebilir tek bir fotoğrafta.
Bu hayat, fotoğrafı çeken de olabilir,fotoğraflanan da.Anafikir,fotoğraftır sonuçta.
1983 yılında,ilk maaşımla bir fotoğraf makinesi aldım,"zenith" marka.
Vitrinimde bir sembol gibi durur hala.
Yaşanan,tükenen ve yağmalanan bir dönemi hatırlatır...
Kartal'da kilisenin arkasındaki halkeğitim'de 2 hafta kurs almıştık arkadaşlarımla.
Eksik,yarım kalan her şey gibi,"fotoğraf" buruk ve suçlu duygular yaşatır hala.
Varolun hep.Selam,saygı.
emine pisiren
Özlenen buruk bir sevdamdır fotoğraf sanatı...
Hele çekim için dağ bayır yaptığımız safariler...
Özgürlüğün gibi...
Ruhun coşması sanki...
Kısa bir ana koca dağlar gibi anı sıkıştırıyor insan değil mi sevgili Kurtoviç...
Beni en iyi şimdi siz anlarsınız:)
Ortak bir sevdamız da varmış...
Çok mutlu oldum...
Farkı gören gözlerinize, hisseden yüreğinize selam ve sevgiler olsun mavi sahillerimden...
Özlediğim Kartal-a da...
Teşekkür ederim