- 645 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
İNSANLIĞA FATİHA
Kafası allak bullaktı. Yine aylığını almış, daha önce planlandığı şekilde verilecek hesaplarını aynı gün ödemiş, içi huzurluydu ama diğer maaş alacağı aya kadar ne yapacağını, nasıl geçineğini kara kara düşünmekten de kendini alamıyordu.
Ne kadar da uzun geçiyordu günler.. Kendi kendine hayıflandı "verdikleri üç kuruş onu da kaşıkla verip kepçeyle alıyorlar" dedi. Sonra "çıkmamış candan ümit kesilmez", "allah bir yerden alır bir yerden verir"şeklinde her zaman yaptığı ve kendine iyi gelen psikolojik telkinlerine başladı. Zaten uzun zamandır kendi kendinden aldığı ücretsiz telkin seansları vardı, onu rahatlatan. Çünkü onu dinleyecek psikiyatriste de verecek parası yoktu.
Sonra yine şükretti. Para nedir ki? önemli olan sağlık dedi. Olmasa da en azından işime beni götürüp, oradan getiren bir araç var. Neyse dedi. Yemek zaten sorun değil di onun için.
Ama sosyal hayatta para ile oluyor maalef diye düşündü. Öğlen gruplaşa gidilen yemeklere perhizdeyim, bugün elimde bitmesi gereken işim var veya önemli özel bir işim var diyerek geçiştirebiliyordu.Çünkü yaptığı planlarından bir adım öte yapacağı bir harcamaya bütçesinden müsaade yoktu. Ama canı sağdıya, ailesi için yapacaklarını yapıyordu ya kendisi için boşver beni.. dedi.
Ta ki günlerden bir gün aynı işyerinde fakat aynı birimde çalışmadığı bir arkadaşının annesinin ölüm haberini alana kadar. Tüm arkadaşları başsağolsun ziyareti yapacaklardı. Düşündü taşındı, arkadaşı yıllar öncesinden beri tanıdığı bir kişiydi ve rahmetli olan annesi de çok muhterem bir kişiydi. Kesinlikle gitmesi gerekiyordu. Çaktırmadan cebini kontrol etti. Sadece bir defalık gidiş parası var ama dönüş parası yoktu.
Şöyle bir oda arkadaşlarına baktı kimse onun sıkıntısını bilmiyordu ve onlara duyurmak da istemiyordu. Çünkü bu devirde bir insanın yol parası olmaz mı cebinde dedirtmek istemiyordu. Yok yapamayacağım kimseden ufakta olsa para isteyemem diye düşündü.
Sonra başka bir odada çalışan 25-28 yaşlarında ailesi dışarıda olup kendi yalnız yaşayan hanım hanımcık gördüğü sevdiği bir kız geldi aklına. Tecrübelerinden her zaman faydalandırdığı, ne istese yardımcı olduğu, onu kırmayacağı düşündü. Aynı zamanda da kurslara felan gittiğini hatırladı ve ve para olarak isteyemem ama otobüs kartı var mı? diye sorarım ve ertesi gün allah kerim evden belki bozuk para veya ceplerimde unuttuğum bir şeyler çıkar diye düşündü. Alt tarafı bir belediye otobüs parası bugün cenaze evine gideyim de sonra hallederim dedi kendi kendine.
Fakat çok şaşırtıcı bir cevap aldı kızdan... Evet otobüs kartım var ama ben kimseye vermiyorum diye.
Anlattı ben sadece bir defa kullanacağım, o da param var olur ya geç kalırsam halk otobüsü yerine belediye otobüsü gelirse yedek dursun diye istiyorum dedi.
Ama kız ben evde yalnız yaşadığım için ailem kimseye verme kartını olur da ihtiyacın olursa gece gündüz dediği için vermiyorum dedi.
Odadan çıktı ağlıyordu ama dışarıdan kimse görmeyecek şeklinde içinden kimse görmemeliydi ağladığını çünkü. Düşündü insanlık öldü mü? diye.. Alt tarafı istediği bir basımlık otobüs kartı idi. Kendisinden böyle bir şey istenseydi o verirdi çünkü hayatında böyle bir şey yapmamıştı. Başkasından görünce şaşırdı.
Düşündü bu kızı nasıl yetiştirmiş anası babası diye. Hiç ona "Senden birisi ufak bir şey isterse, belki bir sıkıntısı var söyleyemiyordur kimseyi kırma ya da yapamayacağın bir şey için söyleyeceğin pembe yalanların olsun. Mesela aa vardı ama evde unutmuşum, ya da üzgünüm acil bir yere gitmem gerek yoksa verirdim yada söyle kardeşim varsa direk yok de" diye nasihatta bulunmamış mıydı.
Ama var da kimseye vermiyorum denir mi diye düşündü. Sanki istediği kefillik miydi, dolar mark mıydı yoksa viza kartı mıydı sadece bir basımlık otobüs kartı.
Evine iş yerinin aracıyla gitti. Ama artık gözleriyle içine akıttığı yaşlar dışa vermeye başlamıştı yavaş yavaş. Derken eve geldiğinde hüngür hüngür sağnak yağan yağmur misali dökmeye başladı gözyaşlarını. Neden daha fazla para kazanmıyorum, neden hayat bu kadar pahalı neden insanlar bu kadar kötü olmuşlar diye...
Ertesi gün oldu, içi kırık bir şekilde mesaisine başladı. Bu kız girdi içeri ve günaydın dedi. Kafasını kaldırmadan size de dedi. Fakat kız üsteledi. Neden konuşmuyor sunuz? benle küs müsünüz? yoksa dedi. O da evet kırgınım sana dedi.
O hanım hanımcık dediği kız kükredi bir aslan misali üstelik oda da başka insanlar da varken. Siz bana küsemezsiniz böyle bir hakkınız yok dedi.
Nasıl yani dedi. Kırgınım size ve içimdeki ses sizinle konuşmak istemediğini söylüyor. Çünkü beklemediğim bir davranışta bulundunuz dün... dedi.
Kız başladı bağırmaya "Siz ne biçim bir insansınız. Benim şahsıma ait bir şeyi istiyor sonra da vermedim diye küsüyorsunuz. Yaşınızdan başınızdan utanın" tarzı çirkin laflar sarfetmeye başladı.
Hayatı onuru üzerine kurulmuştu ve bu sözler çok ama çok ağırına gitti ve hiç kimseye karşı yükseltmediği sesini bu kız için yükseltti.
- Allah cezamı verseydi de senden otobüs kartını istemeseydim bilmeyen duymadan da sanırki senden viza, kredi kartını felan istedim. dedi.
- Ve dışarıdan göründüğün gibi değilmişsin, doğru olan davranış ya "Dün ben size kartımı veremedim diye üzüldüm sonra uyuyamadım acaba işinizi hallettiniz mi?diye sorabilirdin ya da neden istiyor bu insan diye muhakeme gücünü çalıştırabilirdin yazıklar olsun" dedi ve çıktı odadan dışarı..
O günden sonra hiç konuşmadılar. Bütün insanları seven ve affeden kalbi bu olayı affedememişti. Bir de daha önce hiç ama hiç bir şey talep etmediği bu kız "hep ver ver bir kere vermeyince kötü olunacaksa gerçek yüzünüzü gördüm" diye tamamen iftira olan bir laf sarfetti.
Ama sonuna kadar kendine güveni tam olduğu ve o kız dahil hiç bir allahın kuluna hiç bir menfaati olmadığının eminliğiyle haykırdı; yalan söyleme ve varsa herkesin huzurunda söyle dedi. Söyleyemedi yoktu çünkü söyleyeceği hiç bir şey.
O günden sonra ilk işi her zaman cüzdanının bir köşesinde hep otobüs kartı bulundurmak oldu. Bilemezdi ki bir küçük kağıt parçasının onun hayatında böyle kötü bir anı olarak kalacağını ve hiç istemediği bir şekilde işyerinde sesinin yükselmesine neden olabileceğini. Çünkü öyle bir mizacı yoktu. Kıran ve kırılan olmamıştı işyerinde. Ama her şeyin bir ilki olduğunu o da öğrendi.
Aysel AKSÜMER
NOT: Hikaye yıllar önce adını veremediğim bir arkadaşımın başından geçmiştir. Hafızama çok yerettiği için paylaşmak istedim.
YORUMLAR
Dikkat ettiğim bir şey vardır: Aynı koşullarda olanlar, genellikle, yardım etmezler birbirlerine. Bu aklımın almadığı bir olaydır. En iyi anlayacak olanlar onlarken en anlayışsız davaranan yine olnlar olurlar.
Öykünüzde dikkatimi çeken aynı şey oldu. Aynı iş yerinde çalışıyorlar. Az buçuk sohbetleri de var. Ekonomik durumları az çok biliyor oldukları halde bir de onlar vuruyorlar...
Asıl acınası durum bu bence....
Saygılar...
Aysel AKSÜMER
Hikayeyi okuyunca o otobüs kartı olayına inanmak istemedim.İnsanlar bu kadar mı şeref yoksunu olmuşlar diye düşünmedi değilim.Yıllar önce yolda gördüğüm yaşlı bir adam benden yol parası istemişti.Lise talebesi idim ve sanırım bugünün parası ile 1 tl vermiştim ona.O da cebimde olan tek madeni para idi.
Bu hikaye yıllar önce yaşanmış.O halde insanlık yıllar önce ölmüş.Şu an bu yazıyla da ölen insanlığa mevlit okuyoruz.Benim bu konuya benzer yaşadığım ve hâlâ pişmanlık duyduğum bir olay var.Aksetmek isterim.
Bir gün otomobilimizin içinde otururken camı 15 yaşlarında bir genç tıklattı.''Karnım aç bir simit alacağım para verebilir misin ağabey hiç param yok'' dedi.Normalde hemen tinerci ya da sokak çocuğu muamelesi yapıp para vermem.Çok lanet bir huy bu ama verdiğim paranın tiner ya da sigara parası olduğunu düşünürüm.
Ama dayanamadım 50 kuruş bulup verdim.Aradan 10 dakika geçti aracın içinde biraz şekerleme yapmışım, biri tıklattı camı.Para verdiğim genç idi.Elinde bir açma ya da simit.''Ağabey çok teşekkür ederim'' dedi,biraz gülümsedi ve gitti.Ben ''bir şey değil'' dedim ve biraz şaşırdım.Ve kendime demediğim lafı bırakmadım.Keşke o gence önünde durduğum kebabçıddan döner ekmek ayran artık her ne ise alıp karnını doyursa idim diye.
Hâlâ içimde ukte.Hiç kendimden bu kadar utanmamıştım.Yazıklar olsun bana...
Hikaye için teşekkürler.Okurken bir yazıklar olsunda insanlığa ettim.Hatta bir kere de şimdi ediyorum.YAZIKLAR OLSUN...
Bir_Kucuk_Ask tarafından 3/10/2010 6:30:12 PM zamanında düzenlenmiştir.
Aysel AKSÜMER
Yorumunuz için çok teşekkür ederim. İyi akşamlar
Çok saygıdeğer zannettiğiiz insanların,nasıl kaplan kesildikleriniçok güzel anlatmış.Bir de çok sevdiğim atasözlerimizden geldi hatırıma:Tırnağın varsa kaşın;sende bulunmayan ,kimsede bulunmaz!Saygılarımla