- 462 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bir Kırmızı Antenin Dokunmaları
okumuyorsun öyle mi? bense ciğerini okuyorum.
bir sürü neden sayıyorsun uzaklaşmana; ama hiç biri mutlu etmiyor seni.
mutluluk da ne ki zaten. canının istediğini yapmak mı? can bazen insana en kindar düşmanının veremeyeceği hasarları veren değil mi?
sağını solunu kırışıklardan arındırsan pırıl pırıl parlayacak kumaşı buruşturduğunda onun bu vasfı kayıp mı oluyor? dağınıklık toparlandığında yok oluyorsa, dağınık kalma isteği ortamın mı, senin mi bezginliğin?
kimseye güvenmiyormuş. güven kadar aptal bir duyguyu dehanın zirvesine taşıyan aklına güvenme sen. haz alabileceğini hormonlarının ayarıyla oynayarak cefaya çevirenin ne işi olabilir dışardakine güvenle? kendine ettiğini kim sana edebilir senin gibi? kendine güvenmesen belki bu kadar, gözünün önündeki çapaklardan ışık sızacak içeriye.
insan tuhaf bir duygusal organizmadır. nice güçlü kişilikler bir duygu depremiyle yıkıntılardan toplanır. depreme dayanıklı inşaat lazım. yani salak sulak kavramları temeline dökmemek lazım.
güven, inanç, aşk gibi sanalitesi kendinden menkuller realitene bir girerler sonra feleğin şaşar. bozulduğunda hormonal dengen senden en önce sen kaçarsın. hızından fark bile edemezsin kaçışını.
ordan burdan aldın içeriklerini, içeri koydun. sandın ki bunlar sana ait. hayır. sen bunları sadece perdede izleyebilen ve puan basabilenlerdensin. kendine itiraf edemediğinle civarını tetiklerken, civarın seni kimi zaman ayak altına kimi zaman el üstüne alır. halbuki ne alttaki sensindir, ne üstteki. sadece gördükleri, gösterdiğin kadarı başka versiyonla.
sen ne zaman sen olursun biliyorsun. silmediğini cilaladıkça beyninle parıltısı bir zaman sonra gözlerini kör edecek. onunla göreceksin ve seni sen eden kişiliğe o zaman geçmiş olsun. haydi rahatla ve sen ol.
kendi ürettiğin kavramın içini kendin doldur.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.