- 1421 Okunma
- 17 Yorum
- 0 Beğeni
BEDROSTAN YAŞANMIŞLAR-2 (Göç)
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Yaz aylarında,Temmuz da,Ağustosta sarı sıcaklar köyün,köylünün üstüne bir başka çökerdi.Küçük dereleri kurutur, akan suların dermanını keserdi.Elde kalan sular toprağın aç karnını doyurmaya yetmezdi. Ekilenler,dikilenler suçlu çocuklar gibi boyunlarını bükerler mahsun mahsun beklerlerdi.
Gözler kararır, bu hısımdır,bu akrabadır, bu arkadaştır denilmez, ağız dalaşları, küslükler kavgalar olurdu su yüzünden...
Eli iş tutanlar kollarında yemek çıkınları, omuzlarında aletler akın akın kör sabahttarlalara giderler, güneşi batırmadan da dönmezlerdi.
------------------
Evimizdekiler tarlaya, büyük ağabeyimde su sırası geldiği için bahçeye gitmişti. Ninemle ben evimizin önündeki dut ağacının gölgesinde oturuyorduk. Ninem dinleyip dinlemediğime,anlayıp anlamadığıma bakmadan yine dedemi anlatıyordu.
Karşıdan koşarak büyük ağabeyim geldi.Ter içindeydi. Benzi sararmış,gözleri büyümüştü.Kollarımızdan tuttu.
"İçeri nine içeri. Hadi gardaş sen de..."
Peşinden babam,anam, ağabeyim, kucağında çocuklarıyla yengelerim geldiler. Onlarındabüyük ağabeyimden farkı yoktu.Telaşlıydılar. Bir korku gelmiş, gözlerine oturmuştu. Ne oluyordu bilmiyorduk. Ninem de, bende şaşırmış korkmuştuk.Babam;
" Kapıyı oğlum kapıyı, kapatın,kilitleyin" dedi.
Çok sürmedi. Dışarıyı bir gürültü, bir patırtı aldı. Küfürler ediliyor, camlarımız,kapımız taşlanıyordu.
Babam;
" Susun ses çıkarmayın, aman ha... aman haa..." diyor , bizi sakinleştiriyordu.
Aradan ne kadar zaman geçti bilmiyorduk. Silah sesiyle irkildik.Bir ses:
"Dağılın, dağılın muhtar köylüne sahip çık. Dağılmazsanız sonu kötü olacak. Bak uyarıyorum. "
diye bağırdı.
Sonra kapımız sert sert çalındı.
" Açın kapıyı jandarma"
Babam açtı kapıyı.
" Halil hanginiz"
Ayağa kalktı ağabeyim. Titriyordu.
" Uzat kollarını"
Kelepçe takıp götürdüler ağabeyimi Peşinden bir ağıt tutturdu evdekiler. Ben de ağlıyordum.Niye ağladığımı bilmeden...
Sonradan öğrendik. Ağabeyim su yüzünden kavga etmiş. Elindeki su kürek ile vurmuş karşısındakine. Başına gelmiş, orada düşüp ölmüş.
Günlerce dışarıya çıkamadık. Evdekiler elleri şakaklarında düşünüyorlar, sessiz sessiz ağlıyorlar
konuşmuyorlardı. Bir büyük keder evimizi sarmış, bizleri dilsiz etmişti.Bir gün Babam :
" Buradan gidelim ana. Neyimiz varsa satıp gidelim. Bunlar canlarına can isterler.Büyük oğlan hapiste. Diğerini de onlara kurban veremem. Şehirde iş bulur çalışırız.Şu küçük yavrularda büyürler, okurlar kim bilir belkide büyük adam olurlar" dedi.
Ninem bağırdı.
" Gitmem. Bir yere gitmem ben. Burada doğdum,burada ölürüm."
Babam ne dediyse de ninemi razı edemedi. Sonunda onu dinlemekten vaz geçti.
Amcam çağrıldı. Neyimiz var,neyimiz yok ucuz,pahalı denilmeden ona devredildi. Elde kalan bir kaç eşya
bulgurumuz,unumuz eski bir kamyona yüklendi. Bizde eşyaların üstüne oturduk. Bir taraftan yağmur yağıyor, bir taraftan da hepimiz yağmura inat ağlıyorduk. Göz yaşlarımız yağmura karışıyordu.Köyden ayrıldık.Köpeğimiz "Alaburun" asfalt yola kadar kamyonun arkasından koştu.Sonunda umudunu kesip durdu. Biz gözden ırayıncaya kadar arkamızdan baktı. Aslında kamyonla giden biz değil kökünden sökülmüş koca bir çınardı. Bu çınar şehirde yine kök salacak,yine yeşerecek miydi? Şehrin toprağını, havasını,suyunu,güneşini sevecek miydi?
Bekleyip görecektik...
9 MART 2010
YORUMLAR
kamyonla giden biz değil kökünden sökülmüş koca bir çınardı. Bu çınar şehir-
de yine kök salacak,yine yeşerecekmiydi? Şehirin toprağını, havasını,suyunu,güneşini
sevecekmiydi?....
.İşallah bize papatya falı baktırıp,uzun zaman bekleterek,meraktan çatlatmazsın da...en kısa zamanda üçüncü bölümünü yayınlarsın..heyecanla bekliyorum. Sağlıkla hoşçakal..
Bedri Tokul
Böyle bir yazı kaçırılmazdı ve iyi ki güne düştü... Hazin bir öykü lakin gerçeğin öyküsü sade ve duru bir anlatımla insan okurken olayların içine giriliyor ve o karakterlerden birisi sayılıyor adeta.... İşte bu kadar cezbeden bir gerçek kurgu ve yaşanmışlıklarımıza da dokundu elbet, ki bu tür göçlere zaten aşinayım. ve kan davaları, töre öğretileri ve ve...
Gönülden kutladım
Bu yazıları okuyunca köylü milletin efendisi değil çilekeşiymiş diyorum.
Hiç mi rast gitmez bu köylünün arkadaş? Hiç mi yüzü gülmez.
Sankşehirli insanların sorunu yok, yediği önünde yemediği ardında, can garantiside var Allah'a şükür.
Pazarda yer kavgasında adam yaralayanlar şehirli değil, intikam alınır korkusuyla pazara aylarca gidemeyenlerde şehirli değil. Çalıştığı şirkette akşama kadar üstlerinin emirlerinin altında ezilip evine ekmek götürenlerde şehirli değil.
Kandavasını yada yaşanılan acıyı hafife almak gibi bir eleştiri değildir bu. Yaşanılan acı kutsaldır leştirimin ne konuda olduğunu anlayacağınızı düşünüyorum.
İlkini okumamıştım, ama onuda okuyacağım
Hayattan bir kesitti gözlerimizin önüne serilen
Kalem güzel anlatmış
Kutlarım yazarı
saygılarımla
Bedri Tokul
Yaşanmışlıklar...
Kimi acı, kimi tatlı...
Yakar insanın yüreğini. Ne yapsan değiştiremezsin yazgıyı...
Kabul edip ders çıkarmak kalır sadece insana.
İlgiyle okuyoruz değerli komutanım. Akıcı anlatımınızla bizdde olayı yaşıyoruz sanki.
Tebrikler yüreğinize, kaleminize.
Saygıyla selamlar.
Bedri Tokul
Bedri Tokul
bu muhyeşem....coğrafyanın değişmez yazgısı.....yokluk sıkıntı diz boyu....var olan tek şey .....sevgi.....saygı.... o tutuyor bir arada...bir anlık öfkenin.....yitirdiği hayatlar.....mümkünüm kalmadı....varman üstüme....keskin kalem....doğduğundan beri örs üstündeki çelik gibi dövülmüşte dövülmüşsün...süslemeye ne gerek hatırladığın gibi yaz okuyucuyu çivi gibi çakıyorsun...yanık anadoluyu yalın haliyle bize yaz.... çünkü paylaşmak asalettir.... buda sende öyle çokki....saygılar sevgiler yüreğine ...o eşsiz kalemine....
Bedri Tokul
Seni çok seviyorum tacom çokkk...
Bir taraftan cehalet, diğer taraftan yoksulluk. Kaatil de ediyor insanı, yerinden yurdundan, vatanından da ediyor.
Güzel anlatılmış.