- 915 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Mati Ve Arkadaşı Tobi
__Çok uzak ülkelerin birinde , küçük bir kasabada Mati adında bir erkek çocuğu yaşardı. Onun en büyük hayali bir bisiklete sahip olmaktı. Mati’nin ailesi çok yoksuldu .Alamazlardı ona bisiklet.Üzülmezdi yine de hayal kurardı kendince… Günlerden bir gün gördü geldiğini bir sirkin, evlerinin az ilerisine. Heyecanla giyindi en yeni giysilerini, gitti sirkin kurulduğu çadırın önüne...
Bakındı önce merakla etrafına. Herkes bir şeyler yapıyordu ... Bir cambazla göz göze geldi, cambaz Mati’ye,
Mati de cambaz’a gülümsedi. Derken trampet sesleri eşlik etti ip üzerindekilere. Nasıl da yürüyorlardı cesaretle. Hayran kaldı oyunculara... Geçti içeriye daha da yakından izlesin diye... Birden geldi sirkin sahibi olduğunu söyleyen Pepe tutup yakasından; Mati’nin itekledi az öteye.Konuşmaya başladı bağırarak,sinirle;
“Ne arıyorsun burada? İşimize engel olma çık dışarıya!”
Mati, şaşkın ve üzgün cevap verdi Pepe’ye ...
“Merak ettim geldim sirkinize. Çok beğendim izleyince.”
“Parasız girilmez bilmiyor musun... üstelik tek gelmişsin ailen nerede?”
“Ailem çalışıyor. Babam marangoz, annem ise terzi. Ne olur izin verin de kalayım sirkte…”
“Olmaz, bilet almadan kalamazsın !Hem sen ne iş yaparsın... Okula gitmiyor musun?”
“Ben hiç bir iş yapmam. Ailem çok küçüksün diyor. Okula gidemiyorum çünkü babam paramız yok diyor.”
“Hım... Demek para yok diye okula gitmiyorsun?
Üzüldü bir an çocuğu dinleyince Pepe. Sonra güzellikle konuşmaya başladı.
“ O halde senle bir anlaşma yapalım ha ne dersin?
“Ne anlaşması... Anlayamadım konuştuklarınızı?”
“İsmin neydi senin?”
“Mati derler bana... Bu isim dedemden kalma.”
“Pekala Mati, benim adım da Pepe bu sirkin sahibiyim .İstersen çalıştırırım seni temizlik işlerinde, veririm harçlığını hafta bitince. Ne dersin anlaştık mı sence?”
“Çok sevindim, çalışmayı isterim elbette!”
“O halde hemen git ailene söyle . İzin verirlerse yarın gel başla temizlik işlerine. Şuradaki samanları temizlersin önce.Daha sonra atların bulunduğu yeri… Bir de karşıda duran bisikletin tekerleklerini, cantlarını …”
Mati’nin gözleri bisikleti fark ettiğinde çarptı kalbi, küt küt sesleri ile koştu mavi boyalı bisikletin önüne. Seslendi ardından Pepe’ye...
“Bu çok harika bir bisiklet! Ne de güzel rengi var. Üstelik sarı sepeti ve kırmızı kornası çok şirin bence!”
“Haydi bakalım Mati, git artık evine fazla gecikme merak ederler seni.”
“Peki hemen gidiyorum. Ama mutlaka geleceğim geri. Bu bisikleti çok sevdim. İzin verir misiniz temizledikten sonra üzerine binmeme?”
“Acele etme Mati , önce al ailenden burada çalışma iznini. Sonra hak et bisiklete binmeyi.”
“Hemen gidiyorum öyleyse. Görüşmek üzere Bay Pepe!”
Gider eve sevinçle, gözlerinde bisiklete binme hayaliyle. Annesi dikmektedir bir elbise. Başını kaldırıp, bakar küçük Mati’ye ve sorar...
“Saatlerdir neredeydin. Görünmedin mahallede?”
“Üzgünüm anne gitmiştim Az ilerdeki Sirkin önüne. Farkında olmadım zamanın geçtiğinin, konuşunca bay Pepe ile…”
“Demek sirkte idin onca zamandır hım… Peki neler gördün, güzel şeyler var mıydı?”
“Evet çok beğendim. Özellikle mavi boyalı bisikleti ve ipte yürüyen cambazları.”
“Peki Mati. Bahçeye çıkıp çapa yapalım mı seninle?”
“Şey… Ben de izin isteyecektim sirkte çalışabilir miyim diye?”
“Olmaz öyle şey, henüz küçüksün göndermeyiz seni.”
“Lütfen anne izin verin bakın nasıl çalışıyorum orda.”
“Israr etme yavrum. Henüz yaşın çok küçük kıyamayız sana. Baban duymasın bu söylediklerini üzülür sonra.”
“Duysun anne ne olur beni anla. Gitmek istiyorum, çalışıp para kazanacağım orada. Üstelik mavi bisiklete de bineceğim haketiğimde.”
“Şimdi anlaşıldı nedeni. İstediğin sadece bisiklete binmek... Çalışarak kendini hırpalayacak daha sonra yorgunluktan o çok istediğin bisiklete binemeyeceksin bile…”
“Çok yorulsam da bineceğim bisiklete ,gezeceğim Sirk’in içinde. Lütfen anne lütfen bir kerecik evet de!”
“Beklemem lazım babanı. Akşam alırım onun da fikrini.”
“Peki anne teşekkür ederim.Hiç üzmeyeceğim sizi.Şimdi çıkalım bahçemize çapa yapalım birlikte.”
Böylece geçmişti bir günleri daha. Akşam olduğunda babası da gelmişti. Oturmuşlardı sofraya. Sessiz ama bir o kadar da heyecanlıydı bizim Mati. İçinden dualar ediyordu kabul etsin çalışmasını babası. Yemekleri bittikten sonra annesi mutfağa. Mati de babasının ardından oturma odasına. Babası sevgiyle baktı oğluna ardından...
“Gel otur karşıma şirin oğlum başla anlatmaya. Neler yaptın, nasıl geçti günün?”
“Şey.. Anneme yardım ettim bahçedeki ağaçların altını çapaladım baba.”
“Başka ?”
“Bir de mahallemizde kurulan sirke gittim. Çok beğendim.”
“Hım… Neler vardı içerisinde... Aslanlar da var mıydı?”
“Evet, her şey vardı baba! Bir de mavi boyalı bisiklet…”
“Bisiklet mi?”
“Evet baba... Ben sirkte çalışmak istiyorum izin verir misin?”
“Mati, sen henüz çok küçüksün ve öyle bir yerde çalışamayacak kadar da zayıfsın. Daha geçen gün hastalanmıştın Unuttun mu ilaç bile alamayacaktık nerdeyse .”
“Unutmadım babacığım ama ne olur, bir kerecik olsun izin ver de çalışayım orada.”
“Olmaz dedim. Hem uyku saatin geldi haydi bakalım elini, yüzünü yıka ve dişlerini fırçala.”
“Ama baba!”
“Beni duydun Mati, pijamalarını giy ve uyu.”
Mati üzülmüştü. Kendisinin çalışma isteği ve rüyalarını süsleyen o bisiklete binme hevesi kursağında kalmıştı. Uzandı yatağına başladı ağlamaya. Anlamamıştılar onu şimdi ne diyecekti Pepe’ye. Sabah olmasını istemiyordu düşünceleriyle daldı uykunun sakinliğine…
Sabah erkenden dışarıdan gelen gürültüyle uyandı. Bir maymun penceresinin önündeki ağaca çıkmış komiklikler yapıyordu. Dalların arasında zıplayıp, el çırparak gu gu gu diye ses çıkarıyordu. Mati unuttu bir önceki gün olanları yaşadıklarını kalktı yatağından, koştu bahçeye… Seslendi maymuna
“Hey sen! Ne tatlı şeysin böyle... İn aşağıya şişt... Gel oynayalım seninle körebe!”
Maymun anlamıştı oyun oynanacağını, indi bir çırpıda bahçeye, gitti Mati’nin , az ötesinde gülümsedi.
Dilini çıkarttı ,ellerini çırptı birbirine. Sevinmişti bir oyun arkadaşı bulmuştu ya kendisine. Mati ,yaklaştı yavaşça uzattı elini dost görünen maymun’a… Annesi seslenince içerden ,işaret etti ona sus ! diye. Maymun şirindi, hem de çok hareketli duramıyordu yerinde. Koşuyor, zıplıyordu neşeyle.
Mati dayanamadı onun bu sevimli haline. Koştu maymunun yanına, sarıldı sevgiyle. Sevinmişti maymun. O da sıkı sıkı tutundu Mati’ye … Girdiler ikisi birden mutfaktan içeri annesi salonda bir şeyler dikmekle meşguldü görmedi ikisini.
Geçtiler kahvaltı sofrasının başına başladılar çilek reçellerini ekmeğe sürüp, yemeye iştahla. i unutmuş gibiydi mavi boyalı bisikleti ve Pepe’nin yaptığı iş teklifini.
Bundan böyle hayatında olacaktı bir sevimli maymunu… Girdi mutfağa annesi gözlerine inanamadı karşısında oturmuş reçelli ekmeğini yiyen Maymunu görünce sordu.
“Bu da nereden çıktı. Neler oluyor burada ?”
“Bu benim arkadaşım anne.Bak! Ne kadar da sevimli. Lütfen izin ver kalsın bizimle bu evde!”
“Olmaz Mati, hem baban görmesin onu kızacak yine gönder geldiği yere. Sahibi vardır belki de ?”
“Sahibi mi? Hiç düşünmemiştim bunu.Belki de sirkteki maymun bu!”
“Evet, bence de oradan kaçmış olmalı,hemen arayalım sirkin patronunu.”
“Hayır anne , ben onu çok sevdim. Göndermem hiçbir yere!”
“O halde gel benimle gidelim bay Pepe’nin yanına soralım arıyordur belki kendisi de.”
“Peki ama bir şartla maymunu satın almalısın yoksa ben de kaçarım bir gün onla başka kasabalara.”
“O nasıl söz öyle mati!? Satın alamayız ,paramız yok ki…Hem bu sirkteki ortama alışmıştır. Yuvasıdır orası. Bırakalım gelsin alsın onu ailesi.”
“Hayır!O benim arkadaşım vermem kimselere!”
“Pekala madem ki çok sevdin bu maymunu, ona bir isim bulmalı”
Adı Tobi, olsun bence!”
“Çok güzel Mati ve Tobi uyumlu oldu bak senin de ismine.”
“Evet çok seveceksin Tobi’yi. Babam da sevecek görünce.”
“Şimdi gitmeliyim ocağın başına.Baban nerdeyse çıkacak öğlen paydosuna.”
“Tamam anne... Tobi iz de oynarız bahçede ile hiç üzmeyiz seni, dolaşmayız çevrende.”
Öğlen yemeğine geldi babası henüz görmemişti evdeki maymunu. Sordu karısına oğlunu;
“Nerde benim şirin oğlum ,neden görünmüyor evde?”
“Şuan çok meşgul,sevimli bir maymunla bahçede saklambaç oynuyorlar.”
“Bir bakayım ,belki ben de katılırım onlara.”
“Tamam, ben de sofrayı hazırlayacağım.Gecikmeyin yemeğe…”
Çıktı bahçeye Mati’nin babası baktı etrafına meraklı meraklı… Kimsecikler yoktu ortada. Belki de saklanmışlardı oyun anında?Seslendi aniden ;
“Mati!Nerdesin oğlum bak baban geldi!Haydi çık ortaya bende oynayacağım sizinle.”
Yoktu ne bir ses, ne de görüntü. Adamcağız korkuyla ürperdi bir şeyler olmuştu ama ne?
Girdi bahçeden içeriye ardından seslendi karısına;
“Nerede bu çocuk... Yok bahçede.”
“Ama nasıl olur daha demin oynuyorlardı neşeyle?”
“Çabuk sokağa bakalım belki de oradadırlar?”
“Hayır mümkün değil ,sokağa çıksaydılar görürdüm.”
“O halde nerdeler!? “
“Bilemiyorum. Ama Mati o maymunu çok sevdi. Belki de onunla saklanıp burada kalmasını istedi.”
“Nerden buldu maymunu ve nasıl aldı bahçeye...”
“Mati bugün çıkmamıştı hiçbir yere. Maymun gelmiş sabah bahçemize. Oğlumuz görünce maymunu başlamış arkadaşlık etmeye.”
“Hemen gidelim polise haber vermemiz gerek kayboldu diye.”
“Haklısın çabucak gidelim bence de.”
Böylece gittiler Karakola, anlattılar Mati’nin nasıl kaybolduğunu. Polis soru soracaklarını sordu. Ardından evlerine yolladı.
Mati ter içinde uyandı" meğerse tüm yaşadıklarım bir rüya imiş dedi. Koşup penceresini açtı, bahçeye baktığında. Mavi bisikleti hâlâ akşam park ettiği ağacın altındaydı...
_Bitti_
Nurcan Talay
04.04.2009
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.