- 678 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HAFIZA
On yılda bir emir komuta zinciriyle boğazlanan çoğulcu demokrasi denememizin dördüncü on yılında tam da, ‘dördüncü on yılı da kazasız belasız atlattık’ derken; bir ucunda katil vatanseverlerin, tam ortasında mideden siyasetçilerin, diğer ucunda ‘biz ne yaptıysak bu vatan için yaptık’ övünerek dürüst çoğunluğun yüzünü kızartan polis müdürleri bulunan çetelerce kuşatıldığımızı öğreniyoruz.
Sanki bu ülkede yıllardan beri faili meçhul cinayetler işlenmiyormuş...
Gerçeğin izini sürme yürekliliği gösteren gazeteciler dövülerek, bombalanarak öldürülmüyormuş...
Güneydoğuda süren kirli savaşta binlerce insanımızı yitirmemişiz...
Göz altılarda kayıplar yaşanmıyormuş...
Hak arayışı için yollara düşenlerimiz, meydanları dolduranlarımız coplanarak kan revan içinde bırakılmıyormuş gibi bir ‘Vay canına!’ çekerek şaşıp kalıyoruz.
Ülkemizin geleceğini aydınlatan insan birikiminin en değerlilerinin de aralarında bulunduğu yüzlerce faili meçhul cinayet cinnetinin ardından, devlet kadrolarıyla göbek bağı bulunan çetelerin çıkacağını kestirmek için terör uzmanı olmak gerekmiyor. Bunun için, insanı insan kılan öğretiyi red ederek, yeni dünya düzeni zırvalarıyla afyonlanmaktan uzak durmak yeterli bir önlemdir.
Elbette ki balık hafızalı olmamak gerekir...
Bilgi yetisi ve gelişme algısı futbol, şans oyunları ve acılı lahmacun bağırtısı müzik çeşidine yöneltilmiş olan insan çoğunluğunun toplumsal hafızası olmaz aslında. Toplumsal hafıza yoksunu insan çoğunluğunun var olduğu yerde de, çoğulcu demokrasiyi yaşatabilecek güçten söz edilemez.
Bu tespitin ışığında geleceğe karamsar bakmamız mı gerekiyor?..
Elbette ki hayır!..
Mevcut sistem ucubesinin alternatifi olan sosyalist deneyimin başarısızlığının ardından dünyada yaşanan ideolojik bunalım yüzünden ortaya çıkan geç milliyetçilik akımı ile dinsel akım arasında savrulup duran insan yığınları, insanlığın geleceği için en uygun yaşam şeklini süreç içerisinde şekillendirecektir. (06 Şubat 1997-Adalet gazetesi)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.