YAZMAK
İclal Aydın’ın kitabını okudum geçenlerde. Hoştu. Hayatın içinden alıntılardı; sanki kendinden bir parça gibi.
Kitabın içinde Çetin Altan’ın söylediği bir sözden bahsetmişti. “ İçinden hapşırık gibi, kahkaha gibi yazmak geliyorsa, o vakit yaz, hiç durmadan yaz…”
Çok etkilendim bu sözden…
Öyle an gelir ki, sebebi, nedeni, başı-sonu belli olmasa da bir şeyler yazmak isterim. Kâh kâğıt kalemle, kâh bilgisayar başında. Bazen birkaç kelime ancak dökülürken, bazen de uzadıkça uzar kelimelerim.
Şimdi ise ben böyle bir an yaşadığım da, Çetin Altan’ın sözleri dans etmeye başlar beynimin içinde.
***
Uzun yıllar öncesi kayıyor gözlerimin önünden…
Çocuğum…
Öğrenciliğimin baharlarını yaşıyorum…
Ya ilkokul sonları, ya da ortaokul başları, şimdi net olarak anımsayamıyorum…
Bir yaz ayı. Tatildeyiz….
Her gün aynı monoton yaşam. Oyun oynamanın da sonu yok. Bu kez annem söylenir durur kendi çapınca. Sokakta uzun süre kalmamızdan nefret ederdi ve ben de bundan nefret ederdim. Kurallar içinde kalmış bir tatil…
Evde sıkıldıkça, alırdım kalemi kağıdı gönlümce bir şeyler karalardım. Türkçe dersinde gördüğümüz gibi kompozisyon yazmaya çalışırdım. Birde aklımın bir köşesine takılmış olan günlük tutma mevzusu o yaz bir anda çıkıvermişti.
Cıvıl cıvıl bir günlüğüm vardı. Her sayfasına resim çizerdim, kurumuş yaprak, çiçek yapıştırırdım ve sevdiğim sanatçıların resimlerini her bir köşeye kondururdum. Saatlerce defterimin sayfalarında gezinir, yolculuk yaparcasına mutluluk ötesi haz alırdım.
Öyle böyle derken kalem defter aşkım annemin gözüne batmaya başladı. Odamda çok kalıyormuşum, yanlarına uğramıyormuşum, falan filan…
Ve tüm çatışmalara rağmen yazma aşkım her geçen gün katlanarak çoğalmaya başladı. O tutkum o yaz yüreğime kazındı… Günlüklerim, küçük notlarım çoğaldıkça çoğaldı.
Ben okumayı keşfetmeden yazmayı keşfettim…
***
Bir gün evde oturuyorum. Lise yıllarımdan bir vakit. Bir söyleşi programından çok güzel söz duymuştum. Koştum, defterimi aldım ve not ettim.
“ Annem seni kâtip yapacağım” demişti o gün bana… Biraz da sitem edercesineydi bu sözler.
Belki kâtiplik yapmıyorum ama ben yine yazıyorum… Yazmakla kazandığım yazarlık unvanımdan gurur duyuyorum.
Annem kızgınlıkla söylemiş olmasına rağmen güzel bir dilekte bulunmuş benim için…
***
Canım annem…
Aslında kızmıyorum o günkü çatışmalarımıza. Çünkü o benim boş uğraşlar bulup okul yaşantıma engel olacağını düşünüyordu.
Onun çevresinde gördükleri buydu. Okula gidersin, bol bol ders çalışırsın. Genç kız olmuşsan mahalledeki kadın toplantılarında danteller örerek, pasta, börek yaparak anneni gururlandırırsın.
Ama şimdi annem o düşüncelerinden çok uzaklarda kalmayı öğrendi. Hem onun dediği gibi üniversite okumayı, hem de yazma konusunda ilerlemeyi başarmış kızıyla gurur duyduğunu biliyorum…
Sosyal çevreni değiştirdiğin de, birde yeniliklere açık kişiyseniz, köhnemiş ve cahilce fikirler de küllenip gidiyor.
***
Yazmak, bir özgürlüktür…
Yazmak, can yoldaşı gibidir… Özünü, benliğini, yüreğini dökmektir kâğıda…
Gerçekten içinden geliyorsa yazmak, başı sonu ne olursa olsun insan engel olmamalıdır kendine…
27.05.2009
YORUMLAR
Yazınız çok güzeldi ve tamamen katılıyorum.
Gözlerimin önünden kayıyor yerine, canlanıyor veya geçiyor deseniz daha uygun olurdu. Çünkü kaymak eylemi ele ve ayağa yakışan işlevdir. Bir düşünün... :)
10 numara bir yazıydı. Hakkını teslim ediyor ve selamlar sunuyorum.
iinsaf
bencede yazmak icinden geliyorsa yazmali insan.
birikiyor bazen düsüncelerimiz.
bazen hatta yalniz kalmak istiyoruz bunun iicin.o da herzaman mümkün olmuyor.
kalem defter aşkım annemin gözüne batmaya başladı. Odan da çok kalıyormuşum, yanlarına uğramıyormuşum, falan filan…
Kalem defter aski baska birsey evet.
Bende nekadar cok para harcardim böyle deftere kaleme özel özel.Siir defterlerimi bende cok severim.
Ne kiymetliler bizim icin.
Öykü hikaye yazmak cok baska bir yetenek
Ben yazamiyorum hikaye tarzi yazilar.
yüreginize saglik
Güzeldi yaziniz.basarilar diliyorum
sevgilerimle