- 5314 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yaş Kesen Baş Keser
Bugün tarlamızdaki yüz yaşındaki karaağaç kesilecekti .
Babamla beraber tarla yolunda yürüyorduk . Tozlu yola sabahın ilk ışıkları yeni vurmuştu .Babamın bir elinde balta,diğerinde testere .
Babamı vazgeçirebilir miydim karaağacı kesmekten .Nasıl yapar bunu babam…Belki vazgeçiririm :
-Baba paraya mı sıkıştın
-Evet
-Danayı satalım
-Annen Karaağaç kesilsin istiyor
-Neden
-Dana gelecek yıl doğuracak…
Karaağaç kesilecekti o gün .Ben bir ağacı kesmeye gidiyordum :
-Neden yavaş yürüyorsun Ali
-Karaağacı kesme baba.
-Annenin ilaç parası için bu oğlum …
Güneş ufukta yükseldikçe,Babam uzun bacaklarını hızlandırmıştı.Her adımı benim üç adımıma denkti.Benim boynumdaki ekmek torbası içinde taş var gibi ağırlaştı.
-Ali koş oğlum
-Torba çok ağır
-Getir bana
Koşarak nereye gidiyordum böyle .Karaağacı kesmeye koşarak mı gitmeliydim…Karaağacın az mı hatıraları var bende .
İlaç parası demişti babam. İlaç alınmalı anneme .Danayı satmak en doğrusu değil mi .Neden danayı satmayalım ki
-Danayı satar ,anneme ilaç alırız, Kalan para ile başka bir dana satın alırız…
-Karaağacı keselim yerine bir fidan dikelim
-Baba bir ağaç yüz yılda büyüyor.
-Annen için karaağaçtan dana daha kıymetli oğlum .Bilirsin çok sevimli bir dana o
-Her dana sevimli…
-Annen için değil…
-Ben gelmesem baba
-Neden
-Arkadaşlarım beni “orman dostu” olarak biliyorlar. Onların güvenlerini sarsamam
-O da nerden çıktı .İşte vardık tarlaya…
-Hikayesi uzun istersen anlatayım
Babam gülerek :
-Neymiş dinleyelim hikayesini
-Okulumuzun kenarında bir çalılık vardı.Kuşların okulu diyorduk biz o çalılığa
Çalılıkta bir gün yangın çıktı.Zor söndürmüştük . Bütün öğrenciler su taşımıştı. Bütün köylüler su taşımıştı.Kova kova su.
Bir ben o çalılığı yakanları görmüştüm.Muhtar amcaya ihbar etmiştim. o gün ,okulda arkadaşlar bana bir lakap taktılar:Ormanların dostu Ali…
-Güzel bir lakap
Tarlaya ilk adımlarımızı atmıştık .Az sonra karaağaç’ın canına musallat olacaktık . Biz yaklaştıkça ağacın yeşil yaprakları tir tir titriyordu . Güneşle mi balta darbeleriyle mi uyanmalıydılar. Yeşil yapraklara bakamıyordum…
-Neyin var oğlum
-Hiç baba
-Anlıyorum
Yalvarırcasına babama:
-Karaağacı kesmeyelim .
Babam:
-Biliyorsun annen kıştan beri hasta. Tükendi paralar.Sana bu yıl bir yeni ceket bile alamadım parasızlıktan.İçim parçalandı her gün eski ceketle okula gittin – geldin diye.Sana bir ceket ,Bir lastik çizme alırım…
-Benim ceketim yeni baba
Babama tekrar yalvarırcasına:
-Yazın sıcağında bu Karaağacı çok ararız .
Bu Karaağacı dedem çok severdi…Dedem dalına kaç kez salıncak kurmuştu benim için…
Dedem sağ olsa kestirmezdi bu ağacı.
-Mecburuz oğlum
-Bir çözüm var para bulmamız ve anneme ilaçları almamız için çaresiz değiliz baba .
Uzun zaman başımı eğmiş başka hiç laf etmemiştim babama O an Karaağaç kesilmiş.Kuşların yuvaları bozulmuş.Kuşların yuvalarını tek tek alıp yeşil otların aralarına yerleştiriyor gibiydim .Kırılan kuş yumurtalarının içinde kuş yavruları vardı sanki…
ve babam tam balta sallayacağı zaman ağlıyordum :
-“Yaş kesen baş keser”
-Ağlıyor musun
-Kesme baba…
Ağladım o gün .Babam yanıma geldi .Babam saçlarımı okşuyor ve sesleniyordu:
-Ali ...yüzüme bak Ali…Ah fakirlik diyordu babam ve sen onu bilmezsin oğlum .Bu fakirlik denen şey çıldırtıyor insanı ...
-Kesmiyorsun değil mi baba Bir ağaç yüz yılda büyüyor ama bir dana iki yılda…
O gün karaağaç kesilmemişti.Kuş yuvaları da kurtulmuştu…derin bir oh çekmiştim. Öğretmenimin ve arkadaşlarımın yüzüne nasıl bakardım ben…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.