BİLİNÇSİZ GECENİN TAKVİM YAPRAĞI
Kapıyı çarptı ve koşarak çıktı. Nereye gittiğini bilmeden gecenin bir vakti oradan oraya koşuyor, ağlamak istiyor, ağlayamıyordu. Kendisine acı çektirenlerin acı çekmesini istiyordu belki. Durmadan koşuyordu. Nefesi kesiliyordu yalnızlıktan ve korkudan ama durmuyor, koşuyordu. Karanlık bir sokağa saptı. Gökyüzüne bakmak istedi, ama ağaçlar gökyüzüne bakmasına izin vermedi. Üzüldü, zaten alışmıştı üzülmeye buna da üzüldü. Kaldırıma çöktü birden. Nefeslendi, hüzünlendi. Sonra korktu. Ama gece öyle garip bir geceydi ki bir yandan kendini çocuk gibi savunmasız hissediyor, bir yandan da deli gibi düşüncesiz, bilinçsiz, korkusuz hissediyordu. Tekrar kalktı ve koşmaya başladı. Koştu, koştu, koştu ve yoruldu. Korktu birini ve birilerini istedi yanına. Geldiler. Acı çektirenler acı çektirmek için tekrar geldiler. Gözyaşlarıyla dövdüler, suskunluklarıyla yendiler onu. Kim haklı kim haksızdı bilemezdi çünkü bilinçsizdi. Ama acı çektiriyordu ve bu yüzden o da acı çektiriyordu. Geceye şiirini haykırdı, sustu. Herkes sustu, şarkılar konuştu. Suskunluk çok uzun sürerse huzursuzluk yaratır, biri konuştu, diğerleri sustu. Gökyüzüne baktı, bu sefer gördü, gülümsedi. Acısı geçiyordu yavaştan. Bekledi, sabahı güneşi bekledi umutla. Bilinçsizce başlayan gecesini güzel bir güne bulaştırmak istemedi. O nedenle şarkısını söyleyerek bekledi güzel güneşi. Günaydın dedi ve ne olursa olsun güzeldi diyerek koparttı bir takvimin yaprağını…
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.