- 586 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
Hukuk Mu Dediniz!
“Yasa, büyük sineklerin delip geçtiği, küçük sineklerin takılıp kaldığı bir örümcek ağıdır.”(Balzac)
Ülkemizde yargı ve hukuk yalakalığı, egemen güçlerin ve onların sözcülerinin dışında, özellikle mahkemelerle sorunu olanlar, gözaltına alınanlar, tutuklanıp yargılananlar tarafından da yapılmaktadır. Hukukun, mahkemelerin, hâkim ve savcıların bağımsız olmadığı binlerce örnekle ortaya çıkmışken ısrarla “hukukun üstünlüğüne ve bağımsız yargıya güveniyorum” demenin ne anlama geldiğini çözmek zordur.
Sınıflı toplumlarda egemen olan hukuk egemen sınıfların hukukudur; sermaye güçlerinin ve burjuvazinin çıkarlarını korur. Bu hukukun bağımsız ve tüm toplumsal kesimlere karşı objektif davrandığını söylemek mümkün değildir. Dolayısıyla her sınıfın kendi hukuk anlayışı olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.
Marx’ın tanımıyla kapitalizmde “burjuva düzenin uygarlık ve adaleti, bu düzenin köleleri ne zaman efendilerine karşı başkaldırırsa, kendi korkunç yüzlerini açıkça gösterirler. O zaman bu uygarlık ve bu adalet, maskesiz yabanıllık ve yasasız öç alma olarak, ereklerini açığa vurur.”
Anayasa’da “Türkiye bir sosyal hukuk devletidir”, “yargı bağımsızdır” vb. yazıyor diye bunun gerçekleşmesini beklemek, Max Weber’in deyişiyle “bir şiddet örgütlemesi olarak, terör tekeli olan devleti” hiç tanımamak anlamına gelir.
Geçtiğimiz yıl Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı’nın (TESEV) yaptığı bir araştırma, bağımsız karar verme ve hukuka uygun davranma bir yana, hâkim ve savcıların “devletten daha çok devletçi” olduklarını ortaya çıkarmıştı. Araştırma 51 hâkim ve savcıyla yüz yüze görüşme şeklinde yapılmış ve “Devletin çıkarları mı önemli, yoksa adaletin gerekleri mi?”, “Bireyin mi çıkarları önceliklidir yoksa devletin mi?”vb. sorular sorulmuştu.
Alınan yanıtlar bizim yukarıdaki iddiamızı doğruluyordu: “Önce devlet gelir”, “Ben devletçi hukukçuyum”, “Devlet olmazsa hukuk olmaz, biz de olmayız”, “Devletim olmadıktan sonra bireysel özgürlüğüm hiçbir işe yaramaz”, “İnsan hakları biraz abartılıyor”, “Ülkem söz konusu olduğunda hukuk mukuk dinlemem!” vb. şeklinde sürüp gidiyordu. Böylesi marazi düşüncelere sahip olan hâkim ve savcılardan, daha doğrusu mahkemelerden adil yargılama ve hakkaniyetli kararlar beklemek mümkün müdür?
Adı geçen araştırmanın ortaya çıkardığı sonuçlar ürperticidir. Hâkim ve savcılarda “insan hak ve özgürlükleri” bilincinin yeterli düzeyde olmadığı gerçeği de ortaya çıkıyor, 51 hâkim ve savcının yüzde 51’i “İnsan haklarının devletin güvenliği açısından tehdit oluşturabileceği” görüşü savunuluyordu. (T.Demirer,301’le İlgili Mahkeme Savunması.)
Sınıflı toplumlarda hukuk, egemen olan sınıfların damgasını taşır. Egemen hukuk ve yasalar ezilen, sömürülen ve haksızlığa uğrayanların yanında asla yer almazlar. Onların haklarını korumazlar ancak burjuvazinin hukukuna güvenin oluşması açısından “yargıya güvenilmesi” konusunda bilinçli yaratılan yanılsama da sürüp gider. Onun için, örneğin ülkemizde, bir kilo baklava çalan çocuklara onlarca yıl hapis cezası verilirken (burada asıl amaç özel mülkiyetin korunmasıdır)(*), kendi bankasının içini boşaltıp ülkeyi milyarlarca dolar zarara uğratanların ceza almamaları toplumsal bir tepkiyle karşılanmadı. Çünkü toplum olarak huşu içinde yargıya, yasalara, hâkim ve savcılara güvenimiz tamdı!
Buraya kadar anlatmaya çalıştıklarımızdan çıkan sonuç şudur: Egemenlerin ve ezilenlerin olduğu bir toplumsal, ekonomik ve siyasal formasyonu hukuk ve yasa yönünden kontrol eden, düzenleyen mahkemeler, dolayısıyla hâkim ve savcılar bağımsız ve tarafsız olamazlar. Hukuk ve yasalar egemen sınıfların çıkarlarını korumak için dizayn edilirken, devletin, sermayenin ve özel mülkiyetin korunması temel çıkış noktası olarak alınmıştır. Bu nedenle, sınıflı toplumların olduğu bir dünyada evrensel hukuktan söz etmek, ezilen ve baskı altında tutulan kesimlere yalan söylemekten ve onları aldatmaktan başka bir şey değildir.
(*)Bilinen bir örnektir ama değinmeden geçemeyeceğim. Özel mülkiyete dayalı hukuk sitemlerinde, bir insanın gözlüğünü çalmaktan dolayı alınan ceza, o insanın gözünü kör etmekten dolayı alınan cezadan daha fazladır.
Mehmet Ali Yazıcı