- 1343 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ALLAH (cc)
Kelime manası olarak en büyük aşk, en temiz duygu ya da bağlanılmaya layık en mukaddes sevgili gibi ifadelerle anlamlandırabileceğimiz bu lafzı, bir diğer anlamı itibariyle en mutlak hakikat, en büyük gerçek ya da olmazsa olmaz diye de nitelendirebiliriz.
Kâinatta var olup da, bizim gördüğümüz ya da göremediğimiz her şeyin asli sahibi kesinlikle Allah’tır. Allah’ın varlığının kanıtı ise rüyadır, hayaldir, akıldır, yaşadığımız ama engel olamadığımız olağan üstü olaylardır. Bu olayların en belirgin olanı ise elbette ki her yerde açıkça görülen ve şahit olunan ölüm olayıdır. Nitekim ölüm vardır ve gerçektir. Ölüm dediğimiz olayın tek sahibi, kesinlikle Allah’tır. Zira hiç kimsenin bu olayı, yok sayması ya da iptal etmesi mümkün değildir. Ayrıca hiç kimsenin onu, belirlenen saatin önüne almak ya da bir sonra ki zamana ertelemek gibi bir ihtimali yoktur. Nitekim bu, herkesçe kabul edilen bir gerçektir. Zira bu ölüm gerçeğini algılayan ve kabul eden herkesin aynı zamanda Allah’ın varlığını, birliğini, üstünlüğünü ve kudretini de kavrayarak, olanca iradesiyle ona inanması ve onun emirlerini yerine getirmeye çalışması da şarttır.
İçinde bulunduğumuz çağın son teknolojik ürünlerini düşündüğümüz zaman yani mesela cep telefonu ve internet sistemi gibi… Nitekim bunların her ikisi de kesinlikle insanların geliştirdiği bir oluşumdur. Zira başkası tarafından yaratılmış biri olarak, böyle bir icadı gerçekleştiren insanın, kendisini var eden o zatta ki kudret ve güç olgusunun sınırını algılaması zordur. Çünkü insanlar da dâhil olmak üzere tüm varlıklar, ona nispetle çok acizdir. Zira bu sebepledir ki, onun varlığı ve de üstün bir güce sahip olduğu konusunda, şüpheye düşmemek gereksinimi kesinlikle herkes için şarttır. Ona olan inancın derecesi ise kişide bulunan iman gücüne bağlıdır.
Hülasa beynindeki tümör nedeniyle ameliyat masasına yatacak olan bir hasta, operasyonu yapacak olan doktordan ziyade, o en mükemmel yaratıcıya yani Allah’a dayanır ve dualarıyla ona sığınır. Çünkü bu operasyonun gerçek operatörü, her ne kadar zahiren ameliyatı gerçekleştirecek olan doktor gibi görünse de, hakikatte en etkileyici ve aktif rol kesinlikle Allah’a aittir. İşte insanın içindeki bu gizli olgu, onun Allah’a olan inancının göstergesidir. Nitekim bu şartlar altında olan hiç kimse yoktur ki, başarılı bir ameliyat için Allah’a dua etmiş ve yalvarıp yakarmış olmasın. Zira bu durum, insanın fıtratında olan bir hakikattir. Buradan yola çıkarak şunu rahatlıkla diyebiliriz ki, zoraki şartlar altında bile olsa kesinlikle her insan, hayatında en az bir kerecik dahi olsun Allah’ın yüceliğini, söz ya da fiili olarak kesinlikle tasdik etmiştir. Zira herkes, bilinçaltı dâhilinde bile olsa, mutlak manada onun varlığına inanmaktadır. Nitekim tüm varlıklar, kesinlikle bu hakikate güdümlü olarak yaratılmıştır.
Allah konusunda, mevcut olan en büyük yanılgı ise, onun gökyüzünde kendisine bir saltanat kurup, o yerden kullarını yönetiyor olduğu düşüncesidir ki, bu kesinlikle yanlış olan ve mutlak manada düzeltilmesi gereken bir olgudur. Zira Allah, arş denilen ya da günümüz deyimiyle evrende ki tüm zaman ve mekân dilimini kapsayan bir güce sahiptir. Yani ilahi kitapların birçok yerinde de belirtildiği şekliyle o, ne sadece yerdedir ve ne de sadece gökte... Dahası kısaca ve özlüce belirtmek gerekirse o, kesinlikle her an, her yerdedir. Zira bu bilinci hafızalarımıza iyice kazımamız gerekmektedir. Çünkü Allah, ilahi kitapların birçok yerinde bizi bu konuda defalarca uyarmaktadır.
Nitekim Allah’ın her an ve her mekânda kendisini gördüğünü bilen insanınsa, hiçbir zaman asla ve asla yanlış bir davranış sergilememesi gerektiği gibi; aksine her an, her yerde en güzel fiiliyatlarda bulunması şarttır.
İnsanların selamete kavuşabilmeleri için hidayet kaynağı niteliğinde gönderilen bütün ilahi kitaplar, ilk ve en büyük şart olarak Allah’a kayıtsız bir şekilde inanılması ve tam bir teslimiyetle ona bağlanılması gerektiğini belirtmektedir. Bu şartı dikkate almayan insanlığın, her iki cihanda da huzur ve mutluluğu elde edebilmesi asla mümkün değildir. Yani Allah inancına sahip olmayan ve onun emirlerini uygulama noktasında çaba göstermeyen bir insanın, hem bu dünyadaki ve hem de ahiretteki cennet atmosferine kavuşabilmesi imkânsızdır.
Mehmet Akif UÇAR