Yasaklara Aşk (10)
İnsanlar yasaklara aşıktır
Başlığı doğru mu koydum gerçekten emin değilim. Ama sizler okudukça doğru başlığı kendinizin bulacağından eminim.
İnsanoğlu sırlara aşıktır, gizemlere aşıktır, merakı sürükler götürür onu gizem ve sırlar dünyasına.
İnsan yasaklara aşıktır, nerede bir yasak varsa adeta mıknatıs gibi çeker, sürükler onu.
Kimi zaman kimse görmeden, çevresine şöyle bir bakınarak ezip geçer yasağı.
Kimi zamanda çevreye inat açıktan, büyük bir zevkle yürür yasaklara doğru.
Hatta her bölgemizde, her yerde rastladığımız “Buraya çöp döken eş.tir” yazısı espri konusu bile olmuştur. Denir ki; “ Bir yere çöp dökülmesini istiyorsanız oraya bu yazıyı yazın ”. Herkes bütün zahmetine katlanarak çöpünü oraya götürür ve döker.
Bu ikaz yazıları çoğu zaman hiç de aklımızda olmayan şeyleri hatırlatır.
Yolda yürürken, hiç aklınızda yokken “çiçek koparmayın” yazısını gördüğünüzde içinizden bir şeyler dürter, illaki bir çiçek kopartılacak ve koklanacak duygusuyla kaplanır bütün benliğiniz.
Şehirlerarası yollarda çoğu zaman da mantıksız, çoğu zaman da kurşun delikleriyle okunmaz durumdaki ikaz levhaları bizleri bıktırır ve levhaları algılama gücümüz düşer.
Ölümcül kazalara yol açabilecek gerçek anlamda ikaz edilmesi gereken yerlerde ise hiç ikaz bulunmaz.
Bu duygularımız kuralsızlıkların yasak olmasına karşı bir tepki midir acaba?
Henüz şehirleşememiş insanların, balkondan, boşalttıkları bulaşık suları, sofra artıkları gibi şeylerin 21. yüzyılda devam ediyor olması, bu insanların yasaklara karşı mı, medenileşmeye karşı mı koydukları bir tavır sizce?
Ya da alışkanlık mı? İyi düşünülmeli.
Çocuklar için komşu yemeği neden daha tatlı gelir?
Evde dudak büktükleri, hiç yemedikleri bir yemeği bile şapırdata şapırdata yerken, annem hiç bu kadar güzel pişiremiyor diye iltifatta bulunmayı bile ihmal etmezler!
Her şey çocuklukta beyine işlenen, hepimizin yaptığı yanlış yetiştirme midir acaba?
Görmez misiniz ki çocuklar “MA” ekine karşı nasıl da tepki koyarlar! Her yapma denilenin tam tersini yaparlar.
Bizler de kurulu bir saat gibi hep olumsuzluklarla konuşarak çocuklarımızı yetiştirmeye çalışırız.
Elini uzattığında ilk tepkilerimiz yapMA olur. Sonra şartlı konuşuruz “eğer yaparsan” diye.
Peşinden hiç birimiz şartları yerine getiremeyiz. Çünkü yapamayacaklarımızı konuşuruz. Onlar ise bize inat yapmaya devam ederler.
Şartlı cümleleri duymak önce alışkanlık haline dönüşür, sonra da hiç umursamaz olurlar.
Dünyaya geldikten sonra karşısına çıkan ilk yasak “MA” eki taşıyan kelimelerdir.
Onlar da yapma denileni yapmaya karşı sonsuz istek, aşk duyarlar.
Tıpkı MAMA yemek gibi “MA” eki taşıyan her şeyi yiyip içmek, yok etmek bütün benliklerini sarar .
***
Bir gün, dostlarımın yolda yaşadıkları bir olay burada anlatılanları tam manasıyla özetler;
Yanlarında çocuklarıyla yolda yürüyen bir aile, karşı kaldırımda gördükleri “jandarma” erini çocuklarına göstermek isterler.
Asker bir millet, asker sevgisi olan bir millet olduğumuz için çocuklarımıza da askeri sevdirmek isteriz.
Bu aile de çocuklarına “bak karşıda jandarma var” dediklerinde çocuk kaldırımda zıplayıp tepinmeye başlıyor ve bir taraftan da bağırıyor “ jandaracam işte, bana ne jandaracam! ”
Çocuğun “ma” ekine karşı gösterdiği bu tavır, dünyaya gözlerini açtıktan sonra kendisine konulan ilk yasağa karşı gösterdiği bir isyandan başka nedir ki?
***
Mademki çocuklarımızı hatalı ve inatçı olarak yetiştirmede gayret ediyoruz, o halde yarım bırakmayalım daha fazlasını yapabilmek için şu önerilerimi de uygulamayı unutmayın;
Öncelikle size olan güvenlerinin kaybolması için onlara daima yerine getirmeyeceğiniz sözler verin, yaptıklarını küçümseyin, onlarla alay edin.
Onları hep başkalarıyla kıyaslayın ve küçümseyin, onların yanlarında hep kötü örnekleri konuşun ve uygulayın. İnsanların kötülüklerinden bahsedin ki insanlara ve çevreye karşı sevgileri kalmasın, kimseye güvenmesinler. Dostluk ve arkadaşlık kavramları gelişmesin.
Her istediklerini yapın, ama önce yapmam deyin sonra ağladığında yapın ki istediği her şeyi ağlayarak yaptıran, geçimsiz biri olsunlar.
Onları hiç dinlemeden suçlayın, hatta sorgulamadan dövün, her söylediğine yalan deyin ki, sizden ve sevgiden kopsun, yalancı olsunlar.
Zorla ders çalıştırın, odaya kilitleyin, sürükleyerek okula götürün ki okuldan ve okumaktan da uzaklaşsınlar.
Duyabilecekleri her yerde, misafirlikte, akrabalarının, arkadaşlarının ve öğretmenlerinin yanında onların dağınıklıklarından, yaramazlıklarından sıkça bahsedin ki bu özellikleri daha da gelişsin.
Hep başkalarının hatalarından bahsedin, onun da arkadaşlarının ayıplarını söylemesini teşvik edin. Söylediğinde de dikkatlice ve gülerek dinleyin ki, insanların arkalarından konuşan, onların ayıplarını araştıran biri olsun
Sabırsız olun, sık sık kızın, Allah taş eder deyin, düştüğünde kapı eşiklerini dövün, seni bu düşürdü deyin ki ileride yaşayacağı sıkıntıların nedenlerini hep başkalarından bilsin, kendinde hata aramasın, kendini düzeltme gayreti onda gelişmesin, başarılı olamasın.
Güzel sözler;
Yaptığı işin sonucunu hemen görmek isteyen çim eksin, sabırlı olanlar ise çınar fidesi diksin.
Almuti
Devam edecek…. Gelecek konu “İltifat ile tokatta gizlenen sevgi ve nefret” hakkında
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.