KİTAP
MÜZİK
ATÖLYE
- 599 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
ZAFER , KİMİN ADINA ?
Ergenokon’du, Balyoz’du, Sakal’dı, Bıyık’dı derken , her ne kadar soruşturma safhasında olursa da, anlaşılıyor ki ; gerek bürokrasinin ve gerekse ordunun içinden birileri askerî bir darbe yapmayı düşünmüşler, plânlamışlar , fakat uygulamaya koyamamışlar. Bu niyetlerinden çoktan vaz geçmişler mi, yoksa ortaya çıkmasaydı eğer, halâ bunu uygulamayı düşünüyorlar mıydı ; o da günün birinde ortaya çıkar.
Eski Genelkurmay Başkanımız Sayın Hilmi Özkök ve bu günkü Genelkurmay Başkanımız Sayın İlker Başbuğ paşalar, kabul etmedikleri, onaylamadıkları için, demokrasiden yana tavır aldıkları için, demokrasimizi korudukları için, ülkemize zarar vereceği kesin olan o malûm plânlar uygulanamamıştır.
Burada şu kesin gerçeği görmek ve kabullenmek zorundayız : Bu darbeyi önleyen, sivil idare, sivil iktidar falan değildir ! Bizzat, Genelkurmay Başkanlarının demokrasiden yana tavır almalarıdır. İnkâr edilemez bir gerçektir ki , eğer öyle olmasa, bu gün istese, şu anda askerî bir darbe yapma yetki ve gücü Genelkurmay Başkanımızın elindedir !
Hâl böyle iken ; bu başarıyı, sivil iktidarın sahiplenmesi, bundan siyasî rant sağlamaya kalkışması, hatta muhalefete karşı kazanılmış bir zafer edasına bürünmesi,demokrasi bilincimizin ve cehaletimizin ölçüsünü gösterir.
Tarihten bir örnek verecek olursak ; son Kıbrıs harekâtı ve dönemin başbakanı, rahmetli Bülent Ecevit geliyor akıllara. Bu harekâtın başarısı da neredeyse tümüyle ona mal edilmiş, sivil bir başarı olarak görülmüş ve Ecevit’inn adı bir anda ’’Mücahit Ecevit ’’ oluvermiştir. Fakat rahmetli, özellikle bu yakıştırmayı reddetmiş, savaş yanlısı olmadığını, barış için bu harekâtın yapıldığını ısrarla iddia etmiştir. Yine de halkın gözünde sağcısı ve solcusu ile itibar kazanmış, desteği artmıştır.
Ergenekon ve Balyoz planlarının ortaya çıkış şekli çok önemlidir. Hiç biri istihbarat birimlerimizce ortaya çıkartılmamıştır. Üstelik gizli ihbarcı ve gizli sanıkların, bu belgeleri elde edenlerin, ilk uğradıkları yer emniyet değil, Taraf gazetesi olmuştur. Doğruluğunun kesin olduğu vurgulanarak,sivil iktidarın orduya karşı zafer elde edişi gibi lânse edilip yayınlanmıştır. Sadece orduya değil, aynı zamanda sivil muhalefete karşı da bir zafer !
Bu gün toplumumuzda hiç kimse darbe yanlısı falan değildir ! Buna rağmen, darbe sanıklarına sahip çıkılma zorunluluğu doğmuştur. Çünkü uygulamalar, bir çok şeyin içinde siyasî rant hesaplarının yattığını göstermektedir. Bir önceki darbeyi gerçekleştirenler gözlerimizin önünde cirit atarken, isimleri caddelere- okullara verilirken, birileri yıllar önce darbe plânladıkları gerekçesiyle tutuklanıyor. Burada çelişki yok mu ?
Çok önemli bir gerçeğin daha altını çizmekte yarar var : O belgeleri, ordunun en gizli odalarından çıkartıp, Taraf gazetesine teslim eden kimlerdir ? Bunun üzerine pek gidilmediğini görüyorum ; tabii basında. Oysa Genelkurmay’ın bence en çok üzerinde durduğu durum budur . Üstelik, dinlemeler ve ses kayıtları da söz konusu. Yani, ordunun içine birileri sızmıştır. Gizli dinlemeler kaydedilmiş, belgeler çalınmış ve birilerine posta edilmiştir. Bu posta dış ülkelere de edilmiş olabilir. En tehlikeli olanı da budur.
Yoksa iktidarın, ya da onu destekleyen birilerinin adamları mıdır orduya sızanlar ? Bunlar , örneğin F.G’in adamları, ya da malûm cemaatlerden birinin adamları olabilir mi ? Akıllara bunlar elbette ki gelecektir !
Sonuçta, eski ve yeni Genelkurmay Başkanlarımızın demokrasiden yana tavır almaları sayesinde kazanılan millî demokrasi zaferimiz, mevcut sivil iktidar tarafından sahiplenilmiş, siyasî rant olarak, millete ve muhalefete karşı kullanılmıştır. Malûm, çoğunluğu kolay kanan masum halkımız da bu oyuna bal gibi kanmıştır.
Normal şartlarda, normal iktidarlar için fazla bir önemi de yoktur bunun. Fakat, bence mevcut iktidar yönünden hiç de öyle değil. Çünkü mevcut iktidarın, ülke yönetiminde çok önemli değişiklik plânları ve hesapları var. Meclisin seçeceği denetleme sistemi ; yani kendisini denetleyecek olanları, kendisinin seçmesi. Kapatmaya meclisin karar vermesi , yani kendisinin kendisi hakkında , ya da kafaya taktığı bir başka parti hakkında karar vermesi. Bence bu yetkiyi aldığında, en tehlikeli gördüğü muhalefet partisi kimse, onu kapatmaya çalışacaktır. Bunun adına da demokrasi diyecektir.
İktidarın düşündükleri, bizim bildiğimiz demokrasi ile hiç de bağdaşmıyor. Muhalefetsiz,
denetimsiz bir rejimin adının demokrasi olması mümkün değildir !
Demokrasiden yana tavır alarak, darbeleri önleyen, değerli paşalarımız, acaba, demokrasi karşıtları adına mı bir zafer kazanmış oluyorlar ? Korudukları demokrasi sayesinde iktidarda kalabilenlerin gerçek amacı, demokrasiyi yok etmek midir acaba ?
Beklemekten, görmekten başka yapılabilecek fazla bir şey kalmadı bence. Gündeme aldıkları anayasa değişiklikleri için, Kürt halkının ve Kürt siyasetçilerin de desteğini almaya çalışıyorlar. Bunun içinde sonuna kadar taviz vermeye razı olacaklardır. Bakalım Kürtler, neler koparabilecekler ? En zor olanı, en önemli olanı seçim barajının düşürülmesi tavizi olacaktır. Eğer baraj düşerse, tekrar bu günkü çoğunlukla iktidara gelmeleri ,
mümkün olmayabilir. Bu da yeni ,köklü , demokrasi aleyhinde değişiklikler yapmalarına engel olur.
Çok önemli olaylar olmazsa, masum halk uyumaya devam ederse, ilk seçimi çok rahat kazanacakları şimdiden bellidir. Önemli olan ne kadar bir çoğunluğu sağlayabilecekleridir. Buradan da anlaşılıyor ki,seçim barajı, demokrasimizin geleceği için çok önemlidir.
Şimdi biz de Kürtlere seslenelim : Lütfen seçim barajının düşürülmesi için bastırın.
Fikret TEZAL
YORUMLAR
Syn Fikret bey,zaman zaman yazılarınızı takip ediyorum.Bazen şiirlerinizede bakıyorum,yazı yazmada daha başarılısınız,ah birde şu tarafgirlğiniz olmasa.
olayları nihayet zorda olsa bazı sizin gibi düşünen arkadaşlarımız kabul ettiler,nasıl etnesinler olaylar artık kartelleşmiş medya değilde çok yönlü medya açık açık ortaya koymuştur.
Bunu inkar abes olurdu.
Ana muhalefet hala inkar ediyorya.
Olaylar bu kadar açıkken,artık şimdide bunu bu iktidar yapmadıda,ordu kendi temizliğini kendi yapıyor gibi,asla ordunun geneleğinde olmayan ama sadece hasımlığından bunu kabulu zor bir yolla anlatılmaya çalışılıyor.
ilk retler ordudan gelmedimi.
Neden kabullenemiyoruz anlamıyorum.Bu kadar ülke başbakanına,sağ duyulu savcılarımıza neden inanmıyoruzda bunu bir tarafın zaferiymiş gibi tarafgirlik yapıyoruz.
12 eylülleri,28 şubatları,nisanları ne çabuk unutuyoruz.
anlıyamıyorum zamane sol görüşlüyüm diyen arkadaşları.80 lerin solu daha bir başkaydı,en azından mertdiler.Şimdiki gibi statikoyu savunmaz özgürlüklerden yanaydılar.
Doğru nereden gelirse gelsin kabullenip sahiplenmeliyiz.Artık parti taraf zamanı eskidi,insanlar artık 80 lerin gözüyle olaylara bakmıyor.Haklıyı haksızı sandıkta gösteriyor.
Ne mutluki bu millete böyle bir başbakana sahibizde ülkem hızla batı standartlarına yaklaşıyor.
Mert,dürüst,adam gibi adam.
Fikret TEZEL
Baştanaşağı eksik bilgiler:)
Ergenekon çeteleşmesini zamanında zaten MİT hem başbakanlığa hem genelkurmaya göndermişti.Diğer darbe cunta planlarından da devletin önemli kurumlarının haberdar oldukları da biliniyor.Hemen her kademeye dalbudak sardığı için bu çeteleşmeler ayıklanması sökülüp atılması zaman alıyor doğal olarak.Hatırlayın ergenekoncular ilk gözaltılar balayınca "Ankarada hakimler var" diyorlardı aba altından.Biryerlerde cuntaları çetecileri birilerinin kurtaracağını ima ediyorlardı.Yargı reformu bu yüzden çok önemli.Ülkenin bekası selameti geleceği açısından yargının tarafsızlaştırılması gerekiyor acilen.Geçmişte bu tğürden yapılanmalara bulaşanların nasıol korunduğu, es kaza bunları soruşturmak isteyen savcıların nasıl derdest edildiği hepimizin malumu.O y üzden bilinen bu planları cesurca sorgulamaya hiçvbir savcı cesaret edemiyordu.İktidarın bu noktada bir katkısı ve duruşu olmuştur sürece.Ergenekon savcılarına hakimlerine desteği ve arkalarında sağlam durması önemli olmuştur.Neticede haklıyı haksızı mahkemeler tespit edeceklerdir ama, erzincan olayındaki gibi, tam da çetenin erzurum erzincan ayağını soruştururken savcıların sudan bahanelerle görevden alınmaları nasıl bir direnç noktaları olduğunu bize çok net gösteriyor.Hala direnç noktaları ve çetelerin dalbudak sardığı noktalar var temizlenememiş olarak duruyor.Islak imza hadisesinde bile medyanın nasıl şabalaklıklar sulandırmalar yaptığını hatırlayalım.Yok fotokopiydi uok imza makinesiydi yok CDyi polisler koyduydu vb gibi direnişlerle süreci baltalamaya çalışmadılar mı malum çevreler.O zamandan beri hala bu imza sahibi görevinin başında değil mi?Nasıl iştir bu?Ama kanıtlar deliller kanırta kanırta bize gerçeği sunuyor, gözümüze sokuyor adeta.Kaçacak nokta, boşluk bırakmadan peşpeşe ortaya dökülüyor.Kağıt parçası dedi Başbuğ ıslak irticayla mücadele planına.Netice ne oldu, kendisi zor durmda kaldı millete karşı.O zaman üzerine ciddiyetle eğilselerdi, savcılar değil kendileri bu çeteleri temzileselerdi bu kadar yıpranmayacaklardı oysa.Hiçbirşey için geç değildir.Yine de asker içine yönelik ciddi bir temizlşik harekatı yapmazsa, peşpeşe başka planlarında ortaya döküleceğinşi beklemek hayalci olmaz.Adım adım ortaya çıkarılması özeleştiri ve içtemizlik için fırsat sunuyor aslında, anlayana.Aksi halde savcılar hakimler didikledikçe ileriki aşamalara geçiyorlar.Taraf gazetesine servis olayı da benim tahmnimce kamuoyunu da yaşananlara ortak etme gayesi taşıyor.kartel medyasına bu planlar sızsaydı kesinlikle yayınlamazlardı.Ya işbirlikçilikleri ortaya çıkacağından ya da korkularından.Doğru yere sızdırılmışKim sızdırdı sorusu ise gerçekten ilginç.
Bana göre ordumuz içerisindeki büyük ekseriyetle hala bulunan gerçek vatansever subaylarımız eliyle olmuştur.Millete kurulan tuzaklardan gerçek bir vatanseverin rahatsız olmaması düşünülemezdi zaten.İyi ki de onlar varmış.Dönen dolapların farkına varabiliyoruz artık böylece.
Olan, dağlarda teröristlerin önüne itilen Mehmetçiklerimize oldu yıllardır.Propfesyonel orduya hala geçilmedi.ÇÜnbkü Mehmetçik bol.Sürekli yenileniyor.Ama bazı komutanların asli görevleri dışın daki işlerle daha çok vakit geçirdikleri anlaşılıyor.PKK ile daha az hatta hiç Mehmetçik şehit olmaması için yapılan planlar sızmıyor medyaya?Niye? Yok mu öyle planlar?Vakit mi kalmıyor o planlara?
Eğer gerçekse, dağlarda vatanı için şehit olan Mehmetçiklerin annelerine babalarına da camilerde, okularda, sivil hayatlarında da birileri başka tuzaklar mı kuruyordu diğer yandan?Dağlıcada şehit olurken Mehmetçik, diğer yandan birileri aileisnin erzincandaki evine silah mı koyuyordu iftira atmak için?Nasıl bir ihanettir bu? Nasıl bir insanlıktır.Dilerim ıslak imza gibi, bu balyoz planı da sonraları gerçek kabul edilmez.Yalandır, sahtedir, öyle planlar yapmamışlardır dilerim milletin vergileriyle namusunu, onurunu korumak için besledikleri görevlendirdikleri kimseler.
