Dost Kimdir? (9)
Dost
Hep düşünürüm, “dost” nedir diye? Her insanın ağzında bir “dost” lafı dolanır durur; istediği olduğunda “o benim dostum” istediği olmadığında ise “ben onu dost sanmıştım” sözleri…
Öğrencilerime ve çevremdeki arkadaşlarıma çoğu zaman sormuşumdur “ dost kimdir?” diye.
Aldığım cevaplardaki manalar ise hep aynı, adeta köle tarifi gibi ve dostu şöyle tanımlıyor ; “Benim istediğim gibi düşünen, benim dediğimi yapan” Sanki dost bir köle, isteği olmayan, düşüncesi olmayan, ona mahkum bir köle!!
Farklı bir şey istemesi suç, aksine düşünmesi suç, ona onca kötü sayılan bir şeyi söylemesi suç…
Oysa Mevlana dostu öyle bir tanımlıyor, öyle bir anlatıyor ki, sanki bir balyoz gibi iniyor tepemize.
Mevlana’nın dostla ilgili anlattığı hikayede kendisine taş atandan kaçanlar; “neden bize taş atıyorsun, biz senin dostunuz dediğinde, taş atanın cevabı; “ Dost, dostun zahmetine katlanana derler, siz beni attığım bir taşa bile katlanamıyorsunuz, bu nasıl dostluk? ”
“ Gerçek dostlukta bayağı insanların alamayacağı bir lezzet vardır ” der J.Bruyere.
Evet aynen böyle, Dost, dostun zahmetine katlanana derler.
O halde sen kendine dost arama, yapabiliyorsan, katlanabiliyorsan sen zahmetlere katlan.
Başkalarını kendine dost tutma niyetinde olma, sen başkalarına dost ol. Gayretin ve niyetin bu olsun, buna sabrın ve gücün olsun, gerisi kolay.
Dar adıyla arkadaşlık, geniş adıyla dostluk, aslında karşıdan fedakarlık beklenerek sürdürülebilen ilişkiler değil, karşı tarafın zahmetine katlanarak sürdürülebilen ilişkilerdir.
Ancak, zor günlerde herkesten fazla ve hızlı bir şekilde karşıdan gelen yardım ve jestler de dostluğun besleyicisidir, ana damarlarıdır.
Bu zaten gerçekleşir. Ancak beklenti içinde olmamaktır asıl olan.
Dostlar hakkında çevremizde bir sürü doğru-yalan sözler dolaşır durur. Bunları ciddiye almamak ve beyinlerimizde şüphe girdapları oluşturmamak da dostluğu besleyen damarlardan bir diğeridir.
***
Bu konuda Sokrat’a atfedilen üçlü filtre bize örnek olmalıdır;
Bir gün adamın biri Sokrat’a “-Sana arkadaşınla ilgili bir haber vereceğim” der.
Sokrat; “-Bunu söylemeden evvel sana üç soru soracağım sonra söyle” der ve devam eder;
“-Vereceğin haberin gerçek olup olmadığını biliyor musun?” .
Adam; “-Doğrusu ben duydum ama emin değilim” diye cevaplar.
Bunu üzerine Sokrat;
“-Peki getirdiğin bilgi iyi bir şey mi?”
Adam; “-Hayır” diye cevaplar. Sokrat üçüncü olarak;
“-Bu bilgi benim için faydalımı, işime yarar mı?”
Dediğinde adam tekrar hayır diye cevap verir.
Bunun üzerine Sokrat adama döner ve der ki;
“Bu haber hem dostum için iyi değil, hem işime yaramıyor, hem de gerçek olup olmadığını bilmiyorsun. O halde niye seni dinleyeyim?” diyerek dostu hakkında kafasında soru işareti oluşturabilecek hiçbir şeyin dinlenmemesi gerektiğini bize göstermiştir.
Halk arasında meşhur “Eşeğin aklına karpuz kabuğu düşürmek” tabiri vardır.
Çevremizdeki insanlarla ilgili duyduklarımız ister iftira ister doğru olsun, gönlümüz inanmak istemese bile, beynimizde daima soru işareti bırakır.
İşte bu durum dostluğu besleyen damarlardan birinin kopmasına, belki de ana arterin kopmasına yol açar.
Beydeba, “ Fitnecilerin sözüne kulak asmamalı, kötü niyetli insanlardan uzak durmalı ” derken dostlara karşı güven duygularının bozulmamasının önemini vurgular. İyi davranmak ise dostluğu besler geliştirir.
***
Bu konuya iyi bir örnek olabilecek gelin-kaynana hikayesi vardır;
Günün birinde kadının biri aktara gelir ve;
”-Çok kuvvetli bir zehir istiyorum. Kaynanamı zehirlemem lazım, hayatı bana zehir etti” der.
Bunun üzerine aktar ona beyaz bir toz verir ve;
“-Sakın bir seferde çok miktarda katma, her gün azar azar kullan, 20 gün sonra kaynanan ölecektir. Ama bir şeyi de ihmal etme. Ona bu süre zarfında çok iyi davran, iltifatda bulun ki senden şüphelenmesinler.” Der.
Kadın tozu alır ve gider. Aradan iki hafta geçmiştir ki koşarak geri gelir;
“-Ne olur bana verdiğin zehirin panzehirini ver. Kaynanam o kadar iyi bir kadın oldu ki, bütün sırlarımı paylaştığım dostum oldu. Ben onsuz yaşayamam. Onun ölmesini istemiyorum” der.
Bunu üzerine adam gülümseyerek;
“-Sana verdiğim toz zehir değil tuz idi. Biliyor musun bu tuz sayesinde nice kavgalılar barıştı, nice insan birbiriyle iyi dost oldu!”
***
Kısaca siz iyi olduğunuz ve çevrenize gülücükler dağıttığınız sürece karşınızdakiler buz olsa erir ve aranızda iyi dostluklar, arkadaşlıklar gelişir.
Sevgi nereye yerleşirse orada güzel arkadaşlık ve dostluklar gelişir, başarı ve güzellikler ortaya çıkar.
Nereye şüphe ve nefret yerleşirse de orada güvensizlik ve mutsuzluklar oluşur, arkadaşlık ve dostluklar kaybolur.
Dost ve arkadaşların hakkında karar vermeden önce kendini onun yerine koy, onun şartlarını ve psikolojisini algıla, kısaca empati yap ki hataya düşme.
Dostluk ve arkadaşlıklar üzerine çevremizde dolaşan sayısız sözler, şiirler vardır. Onların her birinde bazen tecrübe, bazen bir ihanet bazen da sevgi kokuları vardır.
Güzel sözler;
Bir dostluğu hiçbir zaman çantada keklik görmeyin, yeni arkadaşlar edinirken eskileri de kaybetmeyin.
Dost sırtımızdaki yüke talip olandır, karanlıkta kaldığımızda ışıtan, soğukta kaldığımız da ise ısıtan.
***
Şunu da unutmamak gerekir ki dost akıllı olmalıdır. “Aptal dostun şerrinden kaçmak gerekir” der kimileri. Kimileri de; “Aptal dost yerine akıllı düşmanı tercih ederim” der.
Beydaba bu konuda insanları 3 grupta değerlendirir;
1-iyilik-kötülük hakkında hiçbir düşüncesi olmayanlar: Bunlar insanları sadece eğlendirirler. Ne fayda, ne de zararları dokunur insanlara. Bunlarla dost olsan da olur olmasan da
2-Düşünen, dostlarına iyi fikirler veren insanlar: Bunlarla kesinlikle arkadaş ve dost olunur, hep faydaları dokunur.
3-Çevresine zarardan başka bir şey vermeyenler: Bunlarla asla dost ve arkadaş olunmaz.
***
Aptal dostun insana verebileceği zarar hakkında Mevlana’nın anlattığı güzel bir hikaye vardır;
Günün birinde akıllı bir adam at üzerinde giderken yanında ayıyla dolaşan birini görür.
Adama ayıyla ne işi olduğunu sorar. Adam da ayıyı bir sıkıntıdan kurtardığını ve bu günden sonra peşinden ayrılmadığını, dostu olduğunu anlatır.
Bunun üzerine akıllı adam, ayıyla dolaşana;
“-Aptaldan dost olmaz, biran önce bunu terket, sana zarar verir” der. Adam ise bu sözü dinlemez ve ayısıyla beraber giderler.
Bir müddet sonra adam bir ağaç altında gölgede uyumaya başlar, ayı da başında nöbet tutar. Bir müddet sonra adamın yüzüne bir sinek konar. Ayı pençesiyle sineği kovalar, sinek bir daha konar, kovalanır ve bir daha konar.
Bunun üzerine ayı sineği öldürmek için koca bir kaya parçası alır ve adamın yüzüne indirir.
İşte aptal dostun bir insana vereceği zarar böyledir. Aslında niyetinde zarar vermek yoktur ama aptallığından dolayı zarar görürsünüz der Mevlana.
***
Dostluk üzerine, yıllar öncesinde dinlediğim espriyle karışık, tebessüm ettirerek öğreten bir hikaye vardır; kedi ile fare hikayesi.
Günün birinde fare kediden kaçarken kimi bölgelerde “kömüş, camız” isimleriyle de bilinen mandaların bulunduğu ahıra girmiş.
Nereye saklanayım derken mandanın biri bunun üzerine doğru büyük pisliğini yapmaya başlamış.
Fare pislik içinde kalırken bari kuyruğum temiz kalsın diye kuyruğunu havaya kaldırmış. Tam bu sırada ahıra giren kedi fareyi ararken pisliğin içinde teslim bayrağı gibi sallanan kuyruğu görmüş.
Kuyruğundan tuttuğu gibi fareyi yakayıp almış. Bu esnada fare düşünmeye başlamış ve demiş ki;
“Boğazına kadar pisliğin içine batmışken kuyruğun temiz kalsa ne olur? Sana her pislik atan senin kötülüğünü istiyor anlamına gelmez! Seni her pislikten kurtaran da senin iyiliğini istiyor demek değildir.”
***
Bektaşi’ye sormuşlar kaç çeşit dost var diye? Biraz düşündükten sonra demiş ki;
Dost vardır ekmek, su gibi her gün ararsın. Dost vardır ilaç gibi, lazım oldukça ararsın. Ama bir dost daha vardır ki hastalık gibi, her an seni bulur.”
Güzel sözler;
Dünyada en zor sanat her şeye rağmen dostluğu sürdürebilme sanatıdır.
Ağzında bal olan arının kuyruğunda iğne vardır (John Lyly)
Böcek olmayı kabul edenler ezildiğinde şikayet etmesinler(F.Schiller).
***
Dostunu satan cennete giremez
Adam köpeğini çok sevmektedir. Bir gün köpeğini de arabasına alarak yolculuğa çıkarlar. Geçirdikleri trafik kazası sonucu adam ve köpeği ölür.
Hikaye bu ya her ikisi de öbür dünyaya birlikte giderler ve adam hesaptan geçirilir.
Köpeğine çok iyi davrandığı ve Allahın yarattıklarına karşı duyduğu sevgiden dolayı günahları bağışlanır, her ikisine de cennete girin denir.
Adam ve köpeği üzerinde cennet yazan süslü bir kapı önüne gelir ve kapıyı çalarlar.
İçeriden nur yüzlü, aksakallı tabir edilen biri çıkar;
“-Buyurun ne istiyorsunuz” der.
Adam da biz cennete gönderildik deyince ihtiyar;
“-Sen girebilirsin ama yanındaki giremez, onu cennete alamayız” diye cevap verir.
Bunun üzerine adam biraz düşünür, cennete girmekten vazgeçer ve köpeğini de alıp arkasını dönerek gider.
Bir müddet yürüdükten sonra eski püskü olarak tarif edilen bir kapıyla karşılaşır, merak eder kapıyı çalar. İçeriden yine ak sakallı bir ihtiyar çıkar.
Adam merak içinde ihtiyara;
“-Burası neresi?” diye sorar. İhtiyar da cennet cevabını verdiğinde adam iyice şaşırmıştır.
“-Ama az önceki yer cennet değil miydi?” der.
Bunun üzerine ihtiyar gülümseyerek şu cevabı verir;
“-Evlat o gördüğün süslü kapı, dostuna vefa gösterip gösteremeyenleri ayırt etme kapısıdır.
Kapıya aldırma, gerçek cennet burasıdır, buyurun girin. Unutma! “Dostunu satanlar asla cennete giremez” der.
Devam edecek. Gelecek konu “Yasaklara Aşk ve Çocuklar” hakkında
YORUMLAR
Almuti
saygılar
dostluk özdedir sözde dostluk iki gün sürer evet.
insanlar cok iyi dost olsalarda fikir ayriliklari olabilir.
evet bende o dost kisi gibi düsünmedigimde ha ben dost sanmistim diyorlar evet.
insan dostu ile zit düsüncelerede sahip olabilir.
bunuda ancak art niyet beslemeyen insanlar kabullenebilir anlayabilir.
fikrini belirttikten sonra karsidaki dost yalnista anlasa kizsada kin gütmez ve o meseleyi uzatmaz.
dostluk sadece iyi ve kötü günü paylasmak ile olmuyor görüs ve düsüncelerinede saygi göstermek cok önemli.
ama bu görüs ve fikirleride usulünce aciklamali,kirici bir üslup ile olmamali.
ve sunu hicte anlamiyorum ve dogalda bulmuyorum iki gün tanidiginda can dost denmemeli.
özellikle sanal alemde siradan sözmüscesine kullaniliyor.
kimse kimseyle can dost degildir ve olamaz iki günde.
sonra iste evet en kücük bir fikir olarak ters düsüste hmm ben seni dost bilmistim derler.
degerli dost degerli arkadas denmesi abartidan uzak ve dogal buda zaten saygidandir.
güzel bir konuydu
yüreginize saglik.
sonsuz saygimla
Almuti
Esen kalın, saygılarımla
''Bir dostluğu hiçbir zaman çantada keklik görmeyin, yeni arkadaşlar edinirken eskileri de kaybetmeyin.
Dost sırtımızdaki yüke talip olandır, karanlıkta kaldığımızda ışıtan, soğukta kaldığımız da ise ısıtan.''
Yine mükemmel bir sohbet...