46
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
3744
Okunma
Bir kuru sevdaydı yaşattığım seni; dalından koparamadığım özlemlerimle yüreğimde beslediğim. Her geçen zamanda içimde asılsız nedenlerle yeniden büyüttüğüm kızgınlığımın en uçsuz zamanlarında bile kıyıp bir boşluktan salıp gönderemediğim.
Karanlık gecelerde bile amansız rüyalarla yüreğime sıkıştırdığım bir gizli yaraydın zamansız kanayan. Bende haddini aşan en büyük sevdaydın belki de kim bilir..!! Kimse yüreğime senin kadar ağır gelmedi. Savaştan çıkmış bir yüreğin en ağır vurgunuydun bedenimde taşıdığım. Şimdi ayaklarım yere daha iyi basıyor onca kanayan yanlara inat; gözlerim sana değil içindeki boşlukları nasıl kapatacağının derdine yanıyor. Bu tarifsiz sancıyı kendi kendine sarıyor.
Hazin sonları yazdığım sevda romanında kendime bir boşrol vermiyorum artık, yorgunluğumu kalemler kağıtlar bile satırlarından reddediyor. Kırılmış yanlarımın tek adresi olan seni bir kez daha uğurluyorum gönül penceremden... Şimdi geride kalanları tek tek ayıracağım hayatımın penceresinden. Bıraktığın anıları son kez okuyacağım gönül gözümle içimde öyle bir ateş yakacağım kii!! Sen bile tahmin edemeyeceksin bu kırıkların yenilmiş hikayesini. Bu kez yok sayamasını öğreneceğim seni. Uçurumlardan nasıl bırakılırmış bir sevda gösterceğim sana da bunu zamanla!
Yaşarken öğrendim ben hayatı; genç yaşımda ektim tüm hüzün çiçeklerini, geri sarma imkanım hıç olmadı yaşadıgım hayat sinemasını. Kayıpları kara kaplı defterimden hıç silmedim düşünmek istemediğim zamanlarımda bile; hep noktalarıma ağladım hıç olmayan virgüllerim gibi...
Yorgunluğum şimdi aşikar... Omuzlarım daha bir çöküyor bu kadar ağırlıgı nasıl taşıyacağını bedenim bile bilmiyor. Kendime bir teselli arıyorum yeni doğan her günden belkileri seviyorum ama olmazlarımda kararlıyım bu defa...
Gönül bahceme yeni çiçekler ekiyorum... Sulamasını bilene!!!